Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL

CEZA

Yorum

CEZA

1

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

509

Okunma

CEZA

CEZA

Köydeki beş küçükbaş hayvan yetiştiricisinden biri olan Cemil Kâhya’nın, otuz yaşlarındaki oğlu İrfan, köyün dışındaki ağıllarından köye doğru yürürken kulağını tırmalayan çocuk seslerine doğru yaklaştığında, birkaç erkek çocuğunun yol kenarındaki dereye serinlemek için girdiklerini ve suda birbirleriyle şakalaşıp eğlendiklerini gördü.

On yaş civarındaki bu dört çocuğun ikisi, köye en son yerleşen ailelerden birinin çocuklarıydı. Bunlar, köyde pek yaramaz ve ahlâk yönünden de biraz zayıf olarak bilinir ve köylüler çocuklarının onlardan uzak durmalarını isterlerdi. Tanıdık bir yüz daha çarptı İrfan’ın gözüne; kahvecinin oğlu. O duruma o çocukların yanına kendisi yakıştıramamış, babasının da buna tepki göstereceğinden emin olmuştu.

’’ Lân keratalar! Ne yapıyorsunuz ulan burada?’’ diye seslenince, en çok kahvecinin oğlu panik oldu. Zaten kahveden daima izinsiz çıkardı-kaçardı- çocuklarla oynamaya gitmek için. Şimdi bir de o çocuklarla görünmek, iyice paniklemesine sebep oldu. Ötekilerin hiç de umurunda değildi bu durum.

’’ Serinliyoruz, ne olacak!’’ deyiverdiler ikisi birden.
Su kirliydi, çamurluydu. Yüzleri, gözleri sararmış görünüyordu çocukların. Pek akarı olmayan, dere değil de su birikintisi, göl denilebilecek bir yerdi burası. İrfan’ın aklına bir muzurluk geldi o anda. Kenardaki kıyafetlerin içinde, kahvecinin çocuğununkiler çok çabuk tanıdık geldi. Her gün kahvede, o kıyafetleri üzerinde görmeye alışıktı. Onları kucağına alıp;

’’ Babana götürüyorum bunları! Bakalım ne diyecek?’’ deyip kucağında kıyafetlerle, muzur muzur gülerek yola koyuldu.
Kahvecinin oğlu, endişeyle ağlarken, ötekiler gülüyor, onunla dalga geçip, suda oynamaya devam ediyorlardı.

Çok geçmeden, elinde çocuğun kıyafetleriyle, kahveci suyun başında göründü. Çocuk, çoktan sudan çıkmış, kenarda, titreyerek, ağlayarak olacakları bekliyordu. Yaklaşır yaklaşmaz, önce kulağından tutup asıldı, sonra da esaslı bir tokat indirdi çocuğa.

Bu, çocuğun babasından yediği ikinci tokattı. İlkini, önceki yaz, kısa pantolonuyla, kahvenin bahçeye açılan kapısının önünde oturmuş, dizlerindeki yaralara konan sineklerle mücadele edip, onlarla baş edemeyince, çığlık atarak ağlamaya başladığında, bu sesi duyup çocuğun başına bir şey gelmesinden endişe ederek, telâşla, koşarak yanına giden babasının, olayın aslını öğrendiğinde;

’’ Ulan, bir sineklerinle mi baş edemiyorsun!’’ deyip tokatı patlatmasıydı.

Kıyafetlerini öfkeyle uzatıp;
’’ Giyin çabuk!’’ diye bağırdı. Çocuk, ıslak vücuduna, ağlayarak giydi kıyafetlerini.
’’ Şimdi düş önüme! Gör bak ne yapacağım sana?’’

Adam, sonuna kadar haklıydı aslında. Bir gece önce, kahve dağılıp, temizliği bitirince, varil sobayı tekrar doldurup harlamış, kahveyi iyice ısıtıp, ocaklıktan bir kova da sıcak su hazırlamış, köşede, kahve dağılmadan yatan çocuğu uyandırıp, sobanın yanındaki tahta sandalyeye oturtup, bir güzel, özene bezene yıkamıştı. Şimdi onun bu yaptığı olmuş muydu? Onca emeğine yazık değil miydi? Leş gibi, çamurlu suya girmiş, kirlenmişti. Hem de o, köyün iki yaramaz çocuğu ile.

Kahveye yaklaştıklarında, köyden bazı çocuklar, hatta adamlar bile merakla onları izlemeye, peşlerinden gitmeye başladılar. Köyde, sanki şimdi bir orta oyunu oynanmaktaydı. Çocuk hem utanıyor hem de ağlıyordu. Adam, sürekli söyleniyor, öfkesi her daim artıyor, azalmıyordu.

Köydeki üç kahve de bir örnekti, her birinin bir yanı bakkal dükkânı, diğer yanı hayvan ahırıydı. Bu ahırlarda, uzak köylerden kasabaya, hatta şehre satmak için odun kömürü götüren köylülerin, dönüşte, kendileri kahvede yatıp dinlenirken, hayvanlarını bağladıkları ahırlardı. Bu kahveler, eski zamanın hanlarını andırıyordu bu şekliyle. Sadece, yemek, yatak hizmeti verilmiyor, herkes kendine ait örtülerle, kahvenin kenarlarına dizili tahta peykeler üzerinde yatıyor, bunun için de kimseden ücret talep edilmiyordu.

’’ Gir bakalım ahıra!’’ deyip itekledi çocuğu kapıdan içeri. Üzerinden de kilitleyip hapsetti. Etraftakilerin çoğu, gördüklerine gülüp eğlenirken, çok azı çocuğa acıyordu. İçerisi karanlıktı. Yerlerde hayvan gübreleri ve saman döküntüleri vardı. Çok da kara sinek elbette. Karanlık bir köşeye çekilip, dizlerini karnına çekti, elleriyle yüzünü kapayıp hıçkıra hıçkıra ağladı çocuk. Fakat, bütün bu kendisine yapılanlara karşın, babasına kızmıyor, onu haklı buluyordu.

Akşam olup hava kararınca, daha bir korkunç oldu ahır. Ama henüz, hiç kimse hayvanını bağlamaya gelmemişti. Ağlaması kesilmişti ama korkusu artmıştı şimdi. Üstelik karnı da acıkmıştı. Kıyafeti ıslak vücudunda kuruduğu için üşümesi, titremesi de geçmemişti. Ara ara öksürmeye de başladı.

Duvarda, kahveye açılan küçük bir pencere vardı. Oradan hafif bir ışık vuruyordu. Belli ki, tavana asılı lükslerden birini yakmıştı babası. Akşam yemeğinden dönen Hamza dayı, çocuğu kahvede göremeyince merak edip sordu. Durumu öğrenince, bir güzel fırçaladı kahveciyi. Aradaki camdan ahıra bakıp çocuğu bir köşede büzülüp oturmuş olarak görünce iyice öfkelendi.

’’ Ulan, çabuk çıkar şu çocuğu şuradan! Vallahi, sandalyeyi kafana geçiririm!’’ diye atarlandı, tek bacağıyla ayağa kalkarak. Değneğini de savurdu attı ona doğru.

’’ Alıp kaçıracağım ulan bu çocuğu! Gel al bakalım alabilirsen! Hani, can yoldaşındı, hani vazgeçemezdin ondan? Ulan, bu yaşta çocuğa bu yapılır mı be? Çocuk ulan, çocuk bu be!’’

Karşılık bile vermeden, gidip çıkardı çocuğu ahırdan.
’’ Ne olur kızma babacığım, vallahi bir daha yapmayacağım; söz!’’ diye söylenip ağlayarak girdi çocuk kahveden içeri. Biraz sonra;

’’ Ufaklık çay ver!’’
’’ Ufaklık su ver!’’
’’ Bana bir sigara al!’’
’’ Bana kibrit al!’’
’’ Boşları topla!’’ emirlerine karşılık hizmet vermeye başlamıştı bile.

Ertesi gün, kahvede, köyde yoktu çocuk. Kahveyi, köyü, babasını terk etmişti.

Fikret TEZAL

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ceza Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ceza yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEZA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Rû //
Rû //, @r --
9.7.2025 12:34:23
beklenmedik finaliyle şaşırttı öykü.
ters köşe olduk
çok güzeldi, beğeniyle okudum

kaleminize emeğinize sağlık fikret bey

saygı selam ile
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL