2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
280
Okunma

ZORDUR ANADOLU’DA KADIN ŞAİR OLMAK
Türkiye’de özellikle Anadolu’da kadın olmak başlı başına zor iken, kadın şair ya da yazar olmanın zorluğunu varın siz düşünün.
Cenabı Allah Rahim sıfatından vererek kadına doğurganlığı bahşetmiş, doğurganlıkla birlikte annelik duygusunu da vermiştir.
İnsanı dünyaya getiren, besleyen, büyüten kadındır. Yani anadır.
O halde şunu dememizde bir sakınca yoktur sanırım. Kadın duygu yönünden erkekten daha üstün bir şefkate, merhamete, vicdana ve sabıra sahiptir.
Şiir de duygu işi olduğuna göre hiç şüphesiz ki kadın yazarsa bir erkeğin yazdığından çok daha duygulu şiirler yazabilir.
Her çocuğun ilk öğretmeni annesi olduğuna göre, bir kadının neler yazabileceğini takdir edersiniz şüphesiz.
Ama ne var ki yazmaya gelince hiç de tahmin ettiğiniz gibi olmamış, ayıp kisvesi altında duygu ve düşüncelerini dile getirmesi bastırılmış, hoş karşılanmamıştır.
Yazmanın yolu yaşamaktan ziyade okumaktan geçer. Yıllarca okuyarak edindiğiniz birikimleri, Allah’ın size vermiş olduğu duygu ve şiirleştirme yeteneği ile birleştirerek dışa vurma, kalema alma ihtiyacı hissedersiniz. Yazmaya başlayınca da bu sizin bir yaşam biçiminiz haline gelir.
Düşünsenize hepimiz kız çocuklarımıza daha küçücükken oyuncak bebekler alırız.
Peki ama neden?
Bu çocuk bebekle oynadığına göre anne olmayı istiyor diye mi düşünürüz?
Elbette hayır. Onun fıtratı gereği bebek oynamayı tercih edeceği için.
Çünkü Rabbim ruhuna karmış anaçlık duygusunu, şefkatini.
Ama on üç on dört yaşına gelmiş bir kız çocuğu şiir yazmaya kalksa hemen sevdalandın mı diye kızılır.
Ne kadar yanlış bir yaklaşım.
Kızlar uzun bir süre şiir yeteneğini ailesine bile açamaz, iç güdüsel olarak saklı gizli yazar.
Nitekim ben de on iki yaşlarında yazmaya başladım.
Çiçeğe, böceğe yazdığımı okurdum da sevgi üzerine yazmışsam onu saklar, yanlış anlaşılmaktan çekinirdim.
Ortaokula gidiyorum. 12 yaşımdayım.
Kendimce şiirler yazıyorum. Hatta o zamanlardan ileride bir gün okul kitaplarına gireceğim diye hayal kuruyorum.
Eee kitaba gireceğime göre bir de mahlasım olmalı diyorum kendi kendime. Hatta o kelimenin adının daha mahlas olduğunu bilmeden:)
Kitaplardaki şairlerin, şiirlerinin son kıtalarında isimleri geçiyor, en iyisi ben de kendime bir isim koyayım diyorum.
O zamanlar ilk öğrendim mahlaslar âşık ve garip mahlasları.
Şimdi âşık Nurgül desem herkes beni sevdalandım sanar en iyisi ben Garip Nurgül yazayım. Hem bize de gariplik yakışır diyorum ve Garip Nurgül mahlası ile yazmaya devam ediyorum. Bakıyor musunuz çocuk aklımda bile ne çetin zorluklar yaşamışım farkına varmadan.
Yıllarca yazdım ama şiir defterim hiç ortada olmadı. Sanki şiir yazmak ayıpmış gibi.
Ailem şiir yazdığımı biliyordu. Bazen onlara içinden okuduğum şiirler olurdu. Yakın arkadaşlarım da bilirlerdi ama o kadar.
Şu an 50 küsür yaşındayım hâlâ yazarken itina ederim.
Bir kadın yazar ya da şair ancak kalemi ile kendini ispatladıktan sonra yazarken daha cesur davranmaya başlıyor.
Şu an bile bir hanım şairimiz velev ki aşk şiiri yazmışsa zannediyor ki insanlar şairimiz o yazdığını yaşamış. Hayır efendim ne münasebet.
Yaşamak başka hissetmek, duymak görmek başka başka şeyler. Belki yaşadığını da yazabilir. Ancak, her yazdığı, yaşadığı anlamına gelmez.
Hem şair aşkı anlatır da okuyucu onu sevgiliye yazdığını sanır. Oysa aşk sadece sevgiliye duyulan bir duygumudur. İnsan evladına da büyük bir aşk duygusu ile yazamaz mı?
Hatta minicik bir serçe yavrusuna bile öyle bir şiir yazarsınız ki bir kuş yavrusu için yazıldığı hiç anlaşılamayanilir.
Kimi ilâhi aşkı anlatır, kimi dereleri, çayları, yaylaları anlatır büyük bir coşku ile.
Kimi de yâre yazar.
Çeyiz için daha on iki on üç yaşlarında kaneviçe işlemek de daha olmayan yâre şiirler dizmek değil midir aslında?
Bence hiç farkı yok.
Ama Anadolu’da bir kızın çeyiz işlemesi su içmek kadar doğal ve takdire şayan karşılanırken şiir yazması o kadar takdire şayan karşılanmamıştır maalesef.
Kadın yazamaz. Yazmak âşıkların işi olmalı. Kadına yazılır şiir. Kadın mâşuktur çünkü. Toplumumuzdaki anlayış bu idi maalesef.
Halbuki şiirin içinde güzelleme vardır, koçaklama vardır, ağıt vardır, destan vardır.
Üstelik güçlü ve uzuun bir tarihi geçmişi olan bir milletiz biz.
Bizim milletimiz, bizim balalarımız cenk meydanlarında kılıç sallayarak, daha tüyü bitmemiş körpe kuzularımızı bu kutsal vatan uğruna sayısız şehitler vermişiz.
Alim Alim diye, Mehmed’im diye feryat edip ağıtlar yakan anaların kızlarıyız biz.
Şimdi oğlumuza, kardeşimize Ali’m, Mehmed’im diye yazmaya çekinir olmuşuz acaba yanlış anlaşılır mı diye?
Değil kadın şair olmanın zorluğu insanlar Üstad Karakoç’un bile ‘Mihriban’ı kimdi diye merak edenler, araştıranlar olmadı mı?
Belki de Mihriban sadece bir simge idi.
Asıl anlatmak istediği aşkın ne yüce bir duygu olduğunu, ne ulvî ve anlatılmaz bir duygu olduğunu ifade etmeye çalışmaktı.
Ama biz hep isimlere takılırız, fikirlere değil.
Ne büyük hata.
İşte bu endişe ile kadın şairlerimiz bile aşkı, sevgiyi anlatırken yine bir kadın ismine ithafen yazıyorlar şiirlerini.
Evet, kadın şair olmak zordur bizim coğrafyamızda.
En basit örneğini sosyal medyadan verelim.
Şair ve yazarlar dahi şiire bir sanat dalı olarak bakamayabiliyorlar. Niçin hanım yazar ve şairlerimize hemen özelden yazmaya çalışanlar oluyor mesela?
Bunları aşmamız lazım. Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiç bir şeyi başkasına yapmamamız lazım.
Bir hanım şair, gelen arkadaşlık
İsteğini profili inceleyerek, ortak arkadaşları dikkate alarak bu isteği kabul eder ya da etmez. Arkadaşlık isteğini kabul etmek, sen benim özel arkadaşımsın, ben de vakit geçiremiyorum, özelden yazışalım demek değildir efendim.
İstek yollayan bir okurum sanırım, şiirlerimi sayfamdan takip etmek, okumak ve şiirlerimden istifade etmek istiyor diye düşünerek kabul edilir arkadaşlıklar.
Yoksa komşunun komşusunun kapısını çalmadığı şu devirde hiç tanımadığımız insanlarla neden arkadaş olup da çene çalalım.
Bizim gerçek dostlarımız, arkadaşlarımız var zaten.
Ayrıca bizim bir ailemiz var. Eşimiz var, çocuklarımız var, bacımız gardaşımız var.
Lütfen bu yanlış davranışı hiç bir hanım yazar ve şaire yapmayınız.
‘’ Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkalarına yapma’’ hadis-i şerifimiz de böyle buyurmuyor mu zaten?
Sadece kadın şair olmak da zor değil bu memlekette. Kadın şair eşi ve ailesi olmak da zor aslında.
Bu yüzden biz hanım şairler olarak eşlerimize ve evlatlarımıza çok büyük teşekkür borçluyuz.
Bu arada yeri gelmişken her daim destek olup yanımda ve ardımda olan sevgili eşime ve canım yavrularıma bu vesile ile gönülden teşekkür ediyorum.
Nurgül KAYNAR YÜCE/ K. MARAŞ
5.0
100% (1)