Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
çiftçi
çiftçi

HER ŞEYİ BİLİRİZ

Yorum

HER ŞEYİ BİLİRİZ

( 1 kişi )

1

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

377

Okunma

HER ŞEYİ BİLİRİZ

HER ŞEYİ BİLİRİZ

ZEYTİNYAĞININ HAS’I

Temmuzun öğle saatleri.
Her zamanki gibi normal bir gün.
Bulunduğumuz iş merkezinde yer alan postahanede işlemlerimizi yaptırmak için sıra beklemekteyiz. On, on beş kişi varız. Bir kısmı ayakta, bir kısmı cam önlerine konulmuş banklarda oturmakta.
Her yaştan kadın erkek bulunmakta.
Kimi sıkıntılı hallerle oflayıp puflamakta, kimi sıcaktan dert yanmakta, kimi de işinin çok acil olduğundan dem vurarak acaba birkaç kişinin önüne geçebilir miyim hesabı yapmakta…
Tahminen, doğu hançeresiyle konuşan, zayıf, ince, uzun boylu; daha önce belli yerlerde, belli makamlarda yer aldığını düşündüğüm emekli bir devlet memuru olduğundan şüphem olmayan bir vatandaş geldi. Önce ben şurada biraz oturayım diyerek bir banktaki boş yere kuruldu. Kuyruktan, işlerin çok yavaş gittiğinden, posta işlerini yürüten bir elemanın yeterli olmadığından söz etti. Sonra da:
“Şimdi desem ki, gelin aramızda imza toplayalım ve bir eleman daha isteyelim. Posta işleri bu şeklide yürümüyor ki canım. Herkes görüyor işte. Kimsenin şikâyeti yok.” gibi sözlerle epeyce dert yandı, kendi kendine tabii. Kimse takılmadı, cevap vermedi ve hatta onaylayan, ilgi duyan bile olmadı.
“Bu arada da, ben senden sonraydım, unutma ha!” diye bana seslendi. Ben de:
“Benden sonra şu hanımefendi var, sonra da şu beyefendi olacaktı sanırım” dedim.
Karambole getirerek yine de bir iki kişinin önüne geçivermişti, sıra olarak.

Hep konuşuyordu...
“Hep sıra, hep sıra…
Hastaneler sıra, bankalar sıra…
Postahaneler sıra…
Dizilmediğimiz yer yok bu ülkede.
Devlet dairelerinde bile sırayla işlem yapılıyor…”

Ayakta duranlardan biri gayri ihtiyari sordu:
Neden gitmiştiniz beyefendi?

Adamın ağzı sanki yeni açılmış gibi, daha yüksek ses tonuyla ve daha bir heyecanla konuşmaya başladı.

“Geçenlerde bir zeytinyağı aldım, dibinden katran veya zift çıktı. Tenekesini de aldım, bu ziftten numune verip tahlil ettirmek istedim. Ne Tarım Bakanlığı’nda, ne Sağlık Bakanlığı’nda beni dinleyen oldu.
Ne de Hıfzısıhha’da…
Hiç kimse bana bir cevap vermedi. Dilekçe ile numune verdim.”
Hepsinden bana söylenen tek şey:
“İşlem yapılınca size cevap verilecektir.”
“Ne zaman cevap vereceklerse?
Ben, benim gibi birçok vatandaş hastalanıp öldükten sonra mı?”

“İkinci sınıf bile değiliz, memurlar karşısında, devlet dairelerinde…
Muhatap olacak bir tek Allah’ın kulu bulamadım, gittiğim yerlerde…
Bitmiş kardeşim, devlet bitmiş.
Bu vatandaş da ölsün…
Kimin umurunda?..”

Sırada bekleyenlerden biri:
“Amca, siz hangi firmanın yağından bahsediyorsunuz? Söyler misin lütfen?”
Beyefendi, çok ünlü ve köklü bir firma’ Kr.st.l Zeytinyağı, efendim…”
Beyefendi, siz yanılıyorsunuz sanırım. O firma Türkiye’nin en köklü ve en sağlam firmalarından biridir. Kasıt olmadıkça öyle bir şey asla olamaz. Sonra şunu kesin biliyorum ki, hakiki zeytinyağının dibine tortusu çöker ve kara bir renk alır. Biraz da katranımsı olabilir. Kesinlikle o saflığının işaretidir. Katkısız, en kaliteli yağ demektir.”
Adam, kızgın bir ses tonuyla:
“Nerden biliyorsunuz siz? Bu işten anlar mısınız?”
Vatandaş:
“Çok anlamam, ama biliyorum. Çünkü bu firmanın bölge müdürü çok yakından tanıdığım değerli bir dostumdur. Sohbetlerimizde kaliteli yağın özelliklerinden bahsetmişti. İsterseniz hemen size telefonunu vereyim ve arayın. Mutlaka size cevap verecektir. Hatta hiçbir kuruma gerek duymadan tenekeyi veya numuneyi isteyip derhal tahlil ettirecektir.”
Telefonu söyledi vatandaş.
Şikâyetçi adam:
“Benim gözlerim yakını tam görmüyor. Madem öyle, bir zahmet telefonuma kaydediver…”
Vatandaş kaydetti.
Bu sırada başka bir yağ firmasında çalışmış olan bir başka vatandaş:
“Beyefendi! Siz gerçekten en kaliteli yağı kullanıyorsunuz. Ben bu işin içinde çalıştım. Üretimin nasıl yapıldığını çok iyi bilirim. Gerçekten de kaliteli bir zeytinyağının tenekelerinin dibine tortusu çöker. Uzun süre kalırsa bu tortu katran gibi kararabilir. Hiçbir zararı yok bunun. İsterseniz o tortuyu ve tortunun biraz üstündeki yağı kullanarak sabun bile yapabilirsiniz. Hiç endişe etmeyin, gerçekten hakiki bir yağ yiyorsunuz.”
Adam:
Yetkililer hiç böyle demediler ki?
İkinci konuşan vatandaş:
“Dairelerde çalışan memurlar zeytinyağı uzmanı mı? Bu konuda bilgisi olmayan ne diyebilirdi? Onlar doğru olanı yapmış, dilekçenizi almış ve cevap verileceğini söylemişler. Bence doğru olanı yapmışlar.”

Adam biraz mahcup, biraz bozulmuş halde, hafifçe bir ateşin yalayıp estiği yüzü, kırmızı bir renge dönüşmüştü. Hafiften de ter basmıştı.
“Keşke bana sizler gibi bilgi veren birileri olsaydı. Ben de kızmaz, hayıflanmaz, kaale alınmadığım hissine kapılmazdım. Şimdi içim rahat. Huzurluyum. Öğrenmiş oldum. Sağ olun.”
Ben işimi halletmiştim. Kapının önünde yapılan işlemin bilgilerini kontrol ediyordum. Biraz da ağırdan alıyordum. İşin sonucunu merak etmiştim doğrusu.
Adam:
“Sıra bana geldi. İşlemimi yaptırayım.” dedi ve içeri girdi.
Söylediklerine oldukça pişman olmuş gibiydi. İkinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş zannı ve hissiyle herkesi suçlamıştı. Ne devlet kalmıştı, ne de özel sektör…

Görülüyor ki;
Bizler yıllarca, bilsek de bilmesek de hep konuştuk. Her konuda ahkâm kesmeyi milletçe çok iyi başardık. Her konuyu çok iyi bilen olduk. İşin uzmanı olmaya gerek yoktu. Düşünür, mantık yürütür, en kesin ve doğru hükmü verirdik…
Çok marifetli ve meziyetliyiz maazallah…
Hem de, o yetkiyi ve hakkı işin ehline bırakmadan…

Ey dost!..
“Çok bilen (bildiğini sanan), çok yanılandır.”
Kendi alanımızın dışında konuşmamak; kesin bilgi sahibi ve uzmanı olmadığımız konular hakkında ahkâm kesmemek en doğrusu…
Yoksa bizlerin de yüzünü, alevler yalamaz, yakar…
Sonra, dökeceğimiz terler bu ateşi söndürmeye yetmez.

Sözü gümüşledik…
Susmak değil; araştırıp öğrendikten sonra, bilerek konuşmak için sükûtu da altın suyuna bandırdık…

Sevgi ve saygılarımla…

Hikmet ÇİFTÇİ

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Her şeyi biliriz Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Her şeyi biliriz yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HER ŞEYİ BİLİRİZ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ferda,ca
Ferda,ca, @ferda-ca
7.7.2025 20:18:47
Bu yazı, sıradan bir postane anısından yola çıkarak toplumun geneline dair güçlü bir gözlem sunuyor. Özellikle "her şeyi biliriz" hâline yapılan eleştiri hem ironik hem de düşündürücü. Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmenin nasıl yanlış anlaşılmalara ve önyargılara yol açabileceğini sade bir dille anlatıyor. Son bölümdeki "susmak değil; bilerek konuşmak" vurgusu ise oldukça yerinde. Gerçekten de anlamadan konuşmak yerine öğrenmeye çabalamak daha değerlidir.

Tebrikler

Saygılarımla hocam
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL