1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
311
Okunma
Geceyi bir pencereyle geçirdim. Açık değildi, ama ben oradaydım. Camın gerisinde değil, camın içindeydim. Birinin bakmasını bekliyordum. Baksa tanıyacaktı beni. Çünkü yıllar önce o pencereden geçmişti gözleri, perdeyi aralamadan.
Ve ben, bir bakışın izini hâlâ taşıyordum.
İnsan bazen bir cam kırığı kadar sessizdir. Kırılır da anlaşılmaz. Sadece ışığa tutulduğunda keskinliği belli olur. Oysa kimse ışık tutmaz sana. Herkes geçerken kapatır perdelerini. O yüzden görünmezleşirsin. Unutulmaz değilsin, sadece kimsenin hatırlamak istemediği yerdesin.
Bir defterim vardı. Sayfaları boş. Çünkü her kelime, yazılmadan önce içimde bir kere ölüyor. Her harf, yazıya dökülmeden boğuluyor. Yazmak, bazen yaşamak gibi: kelimeyi yaşatamazsan cümle doğmuyor.
Balkona bir kuş kondu az önce. Baktım. Dönüp bana baktı mı, bilmiyorum. Ama ben ona döndüm. Belki sadece kanatlarını dinlemeye geldiydi. Belki bir yerlerde benim için düşen bir cümleyi taşıyordu gagasında. Ama sustu. Çünkü bazı haberler gelmez. Bazı mektuplar hiç yazılmaz. Sadece taşınır. Kalbe kadar.
Kalbimde bir masa var. Üstünde hiçbir şey yok. Ne bir çay, ne bir kitap, ne de bir isim. Ama o masa yıllardır dolu. Bekleyişle.
Ben artık bir pencereyim. Kimse açmıyor. Ama biri bakarsa...
Tanır beni.
Çünkü ben, hâlâ oradayım.
5.0
100% (3)