Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ
SÜLEYMAN Lemos YILDIZ

CENNETİNKAPISINDAN İNCİR AĞACIN KİM KESTİ

Yorum

CENNETİNKAPISINDAN İNCİR AĞACIN KİM KESTİ

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

274

Okunma

CENNETİNKAPISINDAN İNCİR AĞACIN KİM KESTİ

CENNETİN KAPISINDAN İNCİR AĞACIN KİM KESTİ?

İncir, adını Ege Bölgesi antik yerleşim kenti Karia’dan (1) aldığı söylenir. Dünya ana karası ile semayı birbirine bağlayan bolluk, zenginlik ve bereket timsali bir dünya ağacı olarak tanımlanır. Fakat suya erişmek için toprağın derinliğine kadar kök saldığı için mümkün mertebe ev, apartman ve sanat eseri temelinden uzak yerlerde yetiştiril mesi önerilir. Bu yapılar için tehlikeli olması, “Ocağına incir ağacı dikmek” deyiminin asıl kaynağın oluşturması muh temel.
Kutsal kitaplar Tevrat, Zebur, İncil’le birlikte Allah-u Azimüşşan Kur’an-ı Kerim’de (2) İncir ağacı, “Cennet Ağacı” olarak belirtir. Allah-ü Tea’la, Hz. Adem ve Hz. Havva’ya cennette çıplaklığını örtmesi için kullandırdığı, ayrıca cennet ten çıkarken yanında bulundurduğu nesnelerden birisi de incir yaprağı. Bu kutsiyetinden ötürü İncir Ağacı Allah tara fından içi ve dışı yenilebilir meyve vermekle ödüllendirilir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) dan, Ebi’d Derda’nın naklettiği bir hadisi şerifte; “-..bir meyvenin cennetten indiğini söyleseydim, İnciri söylerdim. Çünkü cennet meyvesi çekirdeksizdir. İncirden yiyiniz” diyerek incirden söz eder. Özenle kutsiyeti vurgulanır.

İncir Türk kültüründe ayrı bir öneme sahip. Anadolu coğrafyasında halk genelde, “Yemiş” olarak ta isimlendirir. Antik Lidya (Cennet Bahçesi) medeniyetinde yaşamın on temel nimetinden birisi sayılan ve semavi dinlerce de kutsal olarak nitelendirilen İncir Ağacı ve meyvesi konulu hikayeler anlatılmış. Zira insan yaşamında her nefesin bir hikayesi mutlaka var. Hikayesiz nefes alınması mümkün değil. Öyle ise Anadolu’da yaşanan ve özü aşkla sarıp sarmalanan bir incir (yemiş) hikayesin okuyup tadını belleklere nakşedelim.

Ülkemiz Ege Bölgesi Germencik yöresinde konuşlu LK şirin bir belde. Kurtuluş savaşından sonra Lozan nüfus mübadelesi sonucu Selanik göçmeni soydaşlar buraya yerleştirilir. Mümbit, verimli ekenek arazilerinde türlü türlü seb ze, meyve bol ve çok kaliteli yetişir. İzmir karayoluna çok yakın olduğu için yöresinden Manav Türkü göçü alır. Kısa sürede nüfusu yoğunlaşınca ortaokul açılır. Belde nüfusunun çoğunluğun oluşturan ve yurtsever anlamında ‘Patriot’ olarak namlanan Selanik’li muhacır göçmenleri yabancıdan kız almama ve kız vermeme geleneğin ısrarla sürdürür. Fakat tarımsal alanda geçmişte öğrenilen kaliteli incir yetiştirme alışkanlığın kesintisiz devam ettirir. Bu konularda asla taviz verilmez. Dağlarından yağ, ovasından bal akan bakir arazide yer gök, bağ bahçe, her yer incir ağacıyla do natılır. “Ocağına incir ağacı dikmek” deyiminin uğursuzluğu anımsamadan evlerin etrafına bile incir dikilir. Ağaçlar gelişip meyve verince incir bir geçim/yaşam kaynağına dönüşür. Antik çağda olduğu üzere sofralarda ekmek, pasta, tatlı ve yaş-kuru meyve şeklinde damakları da ballandırır. Yaşamın her safhası türül türül mis incir tüter. Düğün mas rafı incirin parasıyla karşılanır. Soydaşın canhıraş uğrunda akıttığı alın terinin yorgunluğu tek katlı evlerin incir ağacıy la gölgelenen verandalarında keyiflenerek atılır.

LK Beldesinde yaşayan muhacır patriot Yakup-Safiye Yaman ailesinin Cennet ismindeki kızı çocukluk devresini atlatmak üzere. Cennet tez serilip serpildiğinden beri yüz güzelliği, çakır gözleri ve selvi boyu dillerde destan olur. Ortaokula başladıktan sonra boyu posu, endamı akranları arasında belirgin biçimde göze batar. Hem mahallede hem de okulda sınıf arkadaşları güzelliğine imrenip peşisıra baktıkça bakar. Gönlünü cayır cayır arpa tarlası gibi yakan ye ni yetme gençler hep gönlünde Cennet’le hayal kurup bin bir çeşit düşler görür. Onunla okulda iki çift laf edebilmek için akla gelmeyen bahaneler uyduranlar bir yana bazı öğrenciler ikindi vakti okuldan dağılıp evlerine gidince veya ta til günlerinde onu görmek için evlerinin bulunduğu sokaktan gece gündüz gelip geçer. Sokaka mapushane voltası aan atana Bıkıp usanmadan volta atan gençlerin sayısı bilinmez.

Belde’nin köklü ailelerinden Türkmenoğlu manav Mehmet’in oğlu Murat ortaokulda okumakta. Yamanların kızı Cennet’ten bir yaş büyükçe. Murat servi boylu, atletik yapılı, çalışkan bir kişilik. Okulda derslerinde ve sosyal etkinlik te başarılı olduğu için çok sevilir. Sosyal yaşamında da arkadaş canlısı, atılgan ve gerekince gözünü budaktan sakın mayan yiğit bir delikanlı olmasının yanı sıra ekmeğini paylaşıp bölüşen bir yiğit. Atadan varlıklı olduğu için ailenin ekonomik durumu da çok iyice. Beldede ailesinden ırakta okuyan garip öğrenciler parasız kalınca, bir sorunla karşıla şınca tez vakitte Türkmenoğlu Murat’ın çenesi dibinde bitermiş. Gariplere her konuda yardımcı olduğundan öğren ciler arasında da çok seviliyor. Esasen Belde’ye yerleşik Manav, Muhacır ve Yörükan taifesine mensup soydaş tüm Türk /Türkmen ailelerin çocukları avuç içi kadar küçücük yerde kimse birbirinin yabancısı olamaz, olması da imkansız.

Yörükan(3) Taifesinden yörük İsmail’in Murat ile yaşıt Suat isminde bir oğlu var. Suat, doğduğundan beri aile siyle kışın ılıman iklimli yere ve yazın havası serin yaylaya kurulan çadırda ailesiyle konar göçer olarak yaşayarak geçi rir çocukluğunu. Bu şartlar içinde ilkokulu zar zor bitirir. Yörük İsmail göçer hayatın zorluğunun idrakinde. Bu devran sürdükçe de çocukları kendileri gibi cahil cühela kalacağı, medeniyetten bihaber olacağı ve huzura kavuşup ömrünce mutlu olamayacağı hususu beynini kurcalayıp delik deşik eder. Gece gündüz bu derde çare bulmaya çalışır. Tüm ama cı kısır döngüyü kırıp kız, oğlan ayrımı yapmadan çocukları Cumhuriyet okullarında okutmayı tek çare olarak görür. Evlatlarına insanca, rahat yaşamı sağlayacak ortamı hazırlamak için imkanının en iyisini yapmaya, şartlar ne olursa ol sun önce oğlu Suat’ı sonra kızını okutmaya söz verir. Böylece de aşireti ve obasına örnek olacağı için çok keyiflenir. Allah’ı var, oğlu Suat’ta ortaokulda okumayı çok ister. Yüzünü kara çıkarmamak için azami gayret edeceğine kalben inanır. Güveni ve inancı tamdır.

Yörükan İsmail oğlunu ortaokulda okutmak için beldede Yakup Yaman’ın sokağında onun evine karşı bahçe içinde küçük bir ev kiralar. Annesi Meryem’le birlikte ikametin sağlar. Meryem Anne, Suat’a göz kulak olup evin yemek, te mizlik işlerin yapacak. Erzak ve benzeri diğer ihtiyaçlar önceden temin edilerek evde ders çalışmaya uygun bir ortam hazırlar. Okul açılınca Murat ve Suat birbirini tanımadan aynı okulda öğretime devam eder. İlk tanışmaları Suat birinci sınıftayken beden eğitim öğretmenince on dokuz mayısı kutlama töreni hazırlık çalışmaları için ateş çemberinden atlama ve Cumhuriyet kulesi timine ikinci sınıf öğrencisi Muratla birlikte seçilmesiyle olur. Bu arkadaşlık her yıl saygı yı büyütür, zamanla can ciğere dönüşür. Sınav zamanında Suat’ın öğrenci evinde sabahlara kadar hem ders çalışıyor lar hem de gönüllerince eğlenip Meryem ninenin hazırladığı atıştırmalıkları afiyetle yerlerdi. Fakat, Suat tüm gayreti ne rağmen derslerinde Murat kadar başarılı olamasa da ondan çok şey öğreniyordu.

Babaanne Meryem tatil günleri obasına gidince ve bazen uzun süre obadan geri gelmeyince Murat’ta Suat’ın evinde yatılı kalır, kardeşçe geçiniyorlardı. Buradan sabahleyin birlikte okula giderken okul yolunda Murat ve Cennet birbirine kaş altından manalı bakışmaya, gözlemeye, nihayetinde zamanla selamlaşmaya başlamıştı. Haftalar ve aylar su gibi akıp geçtikçe Cennet ve Murat aralarında konuşmayı artırır, samimiyetleri pekişir. Okulda ders arası teneffüste kıyıda, köşede baş başa görüşüp konuştukça güvenleri perçinlenir. Her ikisinin kalbin de birbirine karşı bir kıpırtı baş lar. Ders kitabı satır arasında cemallerini görmeye, tatlı hayaller kurmaya başlamışlardı. Fakat muhacir patriot’ların ge leneği orta yerde durduğunu Cennet çok iyi bilse de aşkın göz yaşının bu anlamsız örf/ geleneği yıkacağına inanıyordu.

Murat okuldan artan zamanları Suat’ın evinde geçirirken büyük mutluluk duyardı. Suat’ın ev balkonundan Ya kup Yaman’ın ev verandası çok güzel görünürdü. Ayna tutsan bu kadar olmazdı. Murat balkonda masa başında ders çalışırken Cennet’i karşısında capcanlı görüyor, ona ara sıra göz ve elle işaret ediyordu. Vücut diliyle karşılıklı konu şup haberleşmek havada uçuşurdu. Bu cilveleşme baharla birlikte kapının önündeki incir ağacının yaprakları büyü yüp balkon görüntüsün kapatıncaya, engelleyinceye kadar sürdü. İncir ağacı yapraklarının büyümesinden Murat ve Cennet çok rahatsız olmuştu. Artık buradan ve okuldan başka yerde görüşemez hale geldiler. İki gencin çarşıda, pas tane köşesinde gizlice buluşması uygun düşmez, mekruh bir davranış addedilirdi. Şayet hısım akrabası görürse ar-namus sayılıp çok ayıplanırdı. Teknoloji gelişmediği için cep telefonu ile konuşup mesajlaşmanın henüz olmadığı yıllarda yaşandığı için Murat kara kara çözüm düşünüyordu.

Murat arkadaşı Suat’la buluşunca durumu açıklayıp neler yapabileceklerin sorar. Suat ise, kısaca yekten Mu rat’a; “Yakup Yaman’ın verandayı kapatan kapı önündeki İncir ağacın kökünden kesmeyi, böylece görüşmeye engel olan dallar olmayınca sorun giderilir, karşıdan karşıya bakışmayı kimse ne bilebilir ne de rahatsız olursunuz” der. Murat bu öneriyi benimseyip Cennet’e açıklayınca memnuniyetle kabul eder. Fakat bu kesim operasyonu nasıl ve ne zaman olacağın düşünüp uygun zaman için fırsat gözetmeye başlarlar. Zira Cennet’in annesi sürekli evde eğleşir. Bir perşembe günü sabah okulda Cennet, “Babası ile annesinin kıra incir bahçesine çalışmaya gideceğin” Murat’a bildirir. Bu haber üzerine Murat, Cennet ve Suat okulu izinsiz asarak verandaya ulaşır. Göz açıp kapayıncaya kadar incir ağa cın kökünü Suat keser ve dallarını da Murat budar. Böylece on beş yaşından küçük aşıkların vücut diliyle konuşma sının önünü açacak engel meşru zeminde kaldırılır.

Murat ortaokuldan pekiyi dereceyle mezun olur. Beldede lise olmadığı ve en yakın lise İzmir’de olduğundan Türkmenoğlu Mehmet, Murat’ı okutmak üze re İzmir’e göç eder. Yepyeni bir hayata başlayıp Murat’ı İzmir Atatürk Lisesine kaydettirir. Ailesinin gözetiminde okuyan Murat, liseyi pekiyi dereceyle biti rince İstanbul Teknik Üniversi tesin kazanır. Sosyal yaşamında aşkı, meşki terk eder. En büyük hedefi eğitimi başarıyla tamamlamak ve çok çalış mak. Gece gündüz ders çalışıp kitap okuyan Murat Üniversite ikinci sınıftayken devlet bursuyla İngiltere Cambridge Üniversiteye okumaya gidip tahsiline orada devam eder. Murat İngiltere’de üniversiteyi bitirdikten sonra Dünya Ban kası finans sektöründe çalışır. Burada on yıla yakın çalışınca ülkemiz hükümetinden gelen talep üzerine bankacılık sisteminde önemli bir kuruluşa Genel Müdür olarak atanır.

Murat’ın Genel Müdür olduğu kurumun üst düzey yöneticileri birifink vermek için toplantı salonunda hazır, nazırdır. Salona teşrif eden Genel Müdür Murat, iki başkanı dinledikten sonra söz sırası Başkan Suat’a gelir. Murat, pek emin olmasa da Suat’ı tanır. Yanılsama olup olmadığını tespit için Suat söze başlamadan yekten; “Sn. Başkan, Cennet’in kapısındaki İncir Ağacın Kim kesti?” diye sorar. Böyle bir soru beklemeyen Suat çok şaşırır. Toplantı salo nunda ki diğer başkanlar; Cennet ve kaç adet (4) olduğu, kapısında bulunan melekler, İncir ve ağacının kutsiyeti ile bu konuda Hz. Peygamber Efendimizin Hadisi Şeriflerin belleklerinde bilgisayar hızıyla karıştırıp cevabı bulmaya çalışır. Her biri Cennetin kapısında İncir ağacının varlığını sorgular.

Genel Müdür Murat halbuki, dini literatürede yer alan Cennet kavramı haricinde geçmişte kavak yellerinin başlarında estiği yaşta LK’ de Cennet isimli bir bayanın bahçesinde yaşanan çocukluk anısın anımsatarak soydaş Yörükan Suat’a varlığından haberdar olduğun ima ederek selamlaşmak istemişti.
29-Haziran-2025 /
Süleyman YILDIZ (Lemos5303)

1
-Karia Antik Kenti Aydın, Muğla illerini kapsar ve İncirin adı, Ficus Carica dır.
2-Et-Tin, 95.süre. Tin; Dağ adı veya İncir demektir. (T.D.V.yayını/86-A)
3
-Yörükan Taifesi Yörükler, Türk-İslam medeniyetinin yayılmasının en temel vasıtası olmuştur .
4Yedi cennetin adı; Firdevs, Adn, Naim, Daru’l-Hud, Me’va, Daru’s-Selam, İlliy yün’dür
Allah kelamı azimüşşan Kur’an-ı Kerim Et-Tin (95.) süresin de(2
);
2*- Türkiye Diyanet Vakfı yayını-Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali.
Allah, İncire, zeytine,…yemin ederim ki…” diye buyurur. Ayrıca
Cennet ve cehennem kapılarında pek çok melek vardır. Bunlar Kur’an’da "hazinler" anlamına gelen ve "hazin" kelimesinin çoğulu olan "hazene" olarak kullanılmıştır. Bu sebeple bu kelimeyi bir isimden ziyade, bir unvan olarak değerlendirmek gerekir. Aşağıdaki ayetlerde bu husus açıkça ifade edilmiştir:
"Kâfirler, bölük, bölük cehenneme sürülür. Oraya vardıkları zaman, cehennemin kapıları açılır. Cehennem Hazinleri / bekçileri / zebanileri onlara: "Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" derler. Onlar: "Evet geldi. Fakat kâfirlere azap sözü hak oldu" derler."
"Onlara: "İçinde ebediyen kalmak üzere, cehennemin kapılarından girin" denilir! Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür! "
"Rablerinden korkup sakınanlar ise, bölük, bölük cennete sevk edilirler. Nihâyet oraya vardıklarında, kapıları açılır ve cennet Hazinleri/bekçileri onlara: "Size selâm olsun, tertemiz oldunuz, artık ebedî kalmak üzere buraya girin!" derler."(Zümer, 39/71-73)
Rivayet edilen bir hadisten, cennet kapısında beklemekte olan meleğin "Hazin" olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Hz. Peygamber (a.s.m) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü ben cennetin kapısına gidip kapıyı açacağım. Hazin ’Siz kimsiniz?’ diye soracak. Ben ise ’Muhammed!’ diye cevap vereceğim. Bunun üzerine Hazin ’Senden önce bu kapıyı kimseye açmamakla emr olundum.’ diyecektir." (Müslim, İman, 85).
"Onlar / cehennemlikler, (cehennemin baş muhafızına): ’Ey Mâlik! Ne olur, Rabbin bizim işimizi bitirsin!’ diye seslenirler. Mâlik ise: ’Siz (azapta sürekli) kalacaksınız’ der. (Allah şöyle der): "Andolsun ki Biz, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz." (Zuhruf, 43/77).


Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Cennetinkapısından incir ağacın kim kesti Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Cennetinkapısından incir ağacın kim kesti yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CENNETİNKAPISINDAN İNCİR AĞACIN KİM KESTİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL