Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
hayalihanım
hayalihanım

BÖLÜM 20

Yorum

BÖLÜM 20

( 1 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

308

Okunma

BÖLÜM 20

Sabah serinliğinde ıssız yolda yürüyorlardı, yavaşça yükselmekte olan güneşten, kaybolup gitmekte olan aydan, fütursuzca akıp giden bulutlardan bir haber, arada bir yanından geçtikleri evlere, adımlarına ve asfaltın yanından yürüdükleri taşlı yola bakarak oradan öylece geçip gittiler. Reyhan evlerin arasından sola döndükten sonra pür dikkat çevresindeki evleri incelemeye başladı; sabırsızca sütçünün evini arıyordu. Jale sıkılmış bir ses tonuyla, “İyi ki yakınmış Reyhan Abla, ben inanıyorum biraz daha yürürsek markete varırız.” Reyhan onu sarsarak, “Geldik, geldik kız, bak orada! Hadi bak, hem süt de alırız. Mis gibi kaynatırız, kaymağını çok seviyorum ben! Bal kaymak da kahvaltıya yakışır. Ça-çayın altını açık unuttum ya ben! Kız şu sütü alalım, Usain Bolt gibi eve koşalım sonra!” Jale onun bunu söyleme biçimine kendini tutamayıp kahkaha atarken bir an durup soluklandı, “Reyhan Abla, telefon diye bir şey icat edildi. Biliyorsun değil mi? Ararım şimdi kapatırlar altını. Sen merak etme.” Reyhan, “Hadi ara o zaman çabuk! Nasıl unuturum? Bak görüyor musun sen şu işi…” bacaklarını döverek yol kenarında durdu. Jale evdekilere haber verdi. O telefonu kapatırken, olduğu yerde doğrulup bir elini göğsünde derin bir nefes alan Reyhan, “İyi bari içim rahatladı.” dedi. Reyhan dişlerini göstererek güldükten sonra Jale’nin kolunu, dirseğiyle vurarak sarstı, “Jale kız, iyi düşündün telefonla arayıp haber vermeyi, aferin!” Jale onun her şeyi abartmasına alışıktı bu nedenle samimi bir ifadeyle güldü. Reyhan kapının yanında duvara asılı duran zili çaldı. Sütçü hemen kapıya koştuğundan ayak sesleri ince ahşap kapının önünden duyuluyor, buğulu penceresinden içerisindeki silueti görünüyordu. Yaşlı ve oldukça zayıf bir adam kapıyı açıp, “Günaydın efendim, bir dakika bekleyin. Hemen geleceğim.” eliyle durun der gibi bir işaret yaptı. Yürürken aniden bir acı hissettiğinden olsa gerek durup yüksek bir sesle, “Ayaklar kendi meclisini topladı, karar çıkmadan yürüyemiyoruz!” deyip güldükten sonra içeriye yönelip gözden kayboldu. Reyhan ve Jale evin önündeki sandalyelere oturup beklemeye başladılar. Jale, “Reyhan Abla, adam ne kadar yaşlıymış. İhtiyarlıktan yürüyemiyor.” “Evet, öyledir o.” Kısa bir sessizlikten sonra, “Sen yıllar önce bizim yan komşu hakkında bir şeyler anlatmıştın. Hani ava gitmişler filan… Hatırladın mı?” Reyhan düşünceli bir ifadeyle ona baktı. “Aslında ortada bir cinayet yokmuş. Karan ve babası uzaktan gelen tüfek sesinden korkup kaçmış. Av yasağı olduğu halde ava çıkmalarına sinirlenen Sevda kocasıyla büyük bir kavga etmiş, boşanmışlar ve eşi Davut, Karan ile yurtdışında yaşama kararı almış. Mete’ye de Karan’ın öldüğünü ve babasının onları bırakıp gittiğini söylemişler. Annesi kocasıyla hiç görüşmüyormuş fakat Kerim sayesinde Karan’ı birkaç yıl önce bulmuş, onunla telefonla gizli gizli konuşuyorlarmış.” Reyhan, “Evet, bu olayı yedi cihan biliyor. Bana da olan biteni kocam anlatmıştı. Ne oldu?” Jale, “Sen çok yanlış anlamışsın Reyhan Abla, Karan gerçekten ölmüş. Hem de babası öldürmüş onu. Mete söyledi. O İstanbul’daymış, daha küçük bir çocukmuş, annesiyle telefonla konuşurken öğrenmiş.” Reyhan, “Mete gerçekleri bilmiyor o zaman. Onu daha fazla kandırmalarına izin verme.” “Evet, Reyhan Abla kesinlikle birinin ona gerçekleri anlatması gerek ama o kişi ben miyim hiç bilmiyorum. Böyle bir olay ancak filmlerde olur öyle değil mi?” Onlar konuşurken iki küçük damacana içerisinde sütler gelmişti. Sütçünün iki eliyle onları taşırken bir hayli zorlandığı anlaşılıyordu. Reyhan bu görüntüye dayanamayıp sütleri hemen koşup elinden aldı, “Çok zahmet ettin dedem, sana yardım edecek çocuğun, bir yakının yok mu?” “Var tabii kızım, olmaz mı? Ama bir haftadır hanımın hastane işleriyle uğraşıyorlar. Sabahtan gidiyorlar, birkaç saate geri dönerler merak etme sen.”
“Anladım dedem, hanım nasıl peki? Hastalığı ağır mı?”
“Şükürler olsun, iyiye gidiyor ama doktorlar dikkatli olmamızı söylüyor. Zamanla toparlanacak inşallah, dua ediyoruz.”
“İnşallah, bir an önce iyileşir. Biz de onun için dua ederiz, Allah’tan ümit kesilmez. Hanıma da selam söyle, geçmiş olsun.”
“Söylerim kızım, sağ olasın. Kendine iyi bak, Allah’a emanet ol!”
“Sen de dedem, Allah yardımcınız olsun. Görüşürüz inşallah!”
Jale, Reyhan’ın elindeki sütlerden birini aldı, “Çok geçmiş olsun. İyi günler.” deyip yaşlı adama gülümsedi.

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Bölüm 20 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bölüm 20 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BÖLÜM 20 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL