0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
249
Okunma

Yirmi beş yıl önceye ait soluk bir notum geçti elime. Bir şeyler karalamışım. Cümleler pek akmıyor ama içi dolu.
"Kurban kesmek de erotiktir. İlkel olmayan kesimler erotiktir. Kurbanın bir ayağını serbest bırakıp bağlamak da erotiktir."
Şimdi o cümlelere geri dönüyorum ve halâ oradayım; çünkü o cümlenin kanı değil kokusu var üzerimde.
Kurbanlık bir hayvana eğilince, onun gözüne bakınca insan, orada kendi titremesini görür.
O titreme erotiktir.
Korkuyla merhametin, şefkatle işin, anlamla keskinliğin aynı anda bulunduğu o tuhaf eşik.
Aşktan önceki son susuş gibi.
Üç ayağı bağlı öbürü serbest. Aynı bir insan gibi: Teslim olmuş ama kaçmaya da hazır.
İşte o aralık, en derin arzunun durduğu yerdir.
Kurban, sadece öldürmek değil, bir canlıya son kez dokunmaktır; ama dokunmak dediğim ten değil sadece: Bir cana temastır.
Erotik olan bazen bir bakıştır, bazen bir tereddüt, bazen de bıçağın tam inmediği; ama indiği düşünülen o an.
Kurban kesimi, çok eski bir ritüeldir: Aşk gibi yaklaşır, ürker, yaklaşır yine; ama hiçbir zaman tam temas etmez. Çünkü dokunursan ya sen yanarsın ya o yok olur.
üç ayağı bağlıydı
diğeriyle
beni seçti
Demek geçti içimden.