0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
404
Okunma

İnsanın en derin ihtiyaçlarından biri, olduğu haliyle kabul görmektir. Birey olarak toplum içinde varlık gösterebilmek, kendini ifade edebilmek ve en önemlisi değerli hissedebilmek için başkaları tarafından kabul görülmek ister insan.
Kabul görülme, yalnızca bir grubun parçası olmak değil; aynı zamanda duygularımızın, düşüncelerimizin ve varlığımızın onaylanmasıdır. Duygusal manipülasyonlara kapı aralasa da, bir çok kişi bu kapının eşiğinde durmaktadır.
Oysa ki İnsan , kendi olarak var olmaya çalıştığı hayatında, istediği gibi yaşamasına engel olan bir haldir kabul . Bir tür “el alem ne der acaba” sorusuna bağımlı olmaktır . Bazen acı veren bir örümcek ağıdır, kurtulabilen mutluluğu yakalar ve kendi olmayı başarır.
Sosyal bir varlık olan insan, kendi fikirlerinin ve davranışlarının değerini tek başına belirlemekte zorlanabilir. Kimisi bu zorluğu önemsemezken, kimisi için ise bu durum psikolojik tatmin için hava gibi, ekmek gibi, su gibi ihtiyaç haline gelir.
Çocukluktan itibaren bu ihtiyacın izlerini taşır insan. Aile içinde, okulda, arkadaş çevresinde hatta sosyal medyada bile kabul görülmek için çabalar. Farkında olmadan başkalarının beklentilerine göre şekil almaya başlar.
Kabul görülmeyen insanda görülebilen kabuğuna çekilme, küsme, darılma, saldırganlık, ve agresif davranışlar ,onun hayata dair yol haritasını doğru çizemediğinin göstergeleridir.
Oysa ki gerçek kabul, bir rol oynadığımızda değil, kendimiz olduğumuzda gelir. Ne yazık ki toplum çoğu zaman farklı olanı dışlar, ötekileştirir. Bu durum da bireyin kendi benliğini bastırmasına, sahte kimlikler geliştirmesine neden olabilir.
Kabul görmek, sadece başkalarından beklenen bir şey değildir. Öncelikle insanın kendini kabul etmesi gerekir. Kendi kusurlarımızla, hatalarımızla ve güçlü yönlerimizle barışabildiğimizde, dış dünyanın yargıları da etkisini yitirir. Kendini olduğu gibi kabul eden bir birey, çevresine de daha kapsayıcı ve anlayışlı yaklaşır. Böylece sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de bir dönüşüm başlar.
Kabul görme ihtiyacı, kendine en arka köşede rahat bir koltuk seçerek yaşamını idame ettirebilen kalabalıkların olmazsa olmazlarından biridir. İnsanın kendisiyle ilintili olduğu gibi, devlet, bürokrasi, eğitim sistemi gibi kurumların uygulamalarının da bir sonucudur.
İyi yaşadığına, güzel olduğuna inanmaya meyilli insanoğlunun, yaşamında hissettiği, ama ne olduğunu bulamadığı eksiklikleri başkalarının bakış açısıyla göz ardı etmeye çalışmasıdır kabul görmek. Oysaki , kendini başkalarının gözlerinde bulmaya çalışan kişiler birey olarak değil , sürü olarak yaşamaya mecburdur.