0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
260
Okunma
Bir Tutam Selam
Güneş yavaş, yavaş yükseliyordu. Derin bir sessizlik köyün üzerini kaplamıştı. İki basamaklı merdivene doğru bir, iki adım attım. Balkon demirlerine sarılmış gül yüzlü sarmaşık Anadolu’da ki söylenişi ile ağzı kulaklarında bana bakıp gülümsüyordu. Bir an için bana çocukluk, gençlik yıllarımı aklıma getirdi. Rahmetli Pedirye yengem bana "sırıtak" diye seslenirdi. O zamanlar henüz gülmeyi unutmamıştım. Günaydın sarmaşık deyip gülümsedim.
Yanyana dizilmiş üç kedi parlayan gözleri ile bana bakıyorlardı. Onları görmezden gelip ileri doğru baktım. Eve gelen elektrik kablosunun üzerinde sıra, sıra kırlangıçlar ip gibi dizilmişlerdi. Uçuşup, uçuşup tekrar konuyorlardı. Kedilerde, kuşlarda kavga etmeden bir arada durabiliyorlardı. Böyle olmaları hoşuma gitmişti. Keşke insanlarda böyle olabilseler diye düşündüm. Sonra "zor. Bu iş olmaz" diye kendime cevap verdim. Çünkü Aldemircili Rıfat’ın dediğine göre bizim köyde kardeşler birbirleri ile hep küskünmüşler.
Bir sarmaşığın gösterdiği nezaketi, üç kedi ile daldaki kırlangıçların birlikteliğini kıskandım. Kıskandım çünkü insanlarda bu güleryüz, bu samimiyet, bu nezaket kalmamıştı. Yapılan küçük bir espriyi bile anlamaktan uzak, sadece daha yüksek ses ile cevap vermek için bekleyenlerden böylesi incelikleri nasıl bekleyebilirdik ki? Tartışmak için pusuda beklemeye ne gerek var? Yemekteki bir tutam tuz kadar olabilmek çok mu zor?
Alt tarafı bir dilim günaydın...