Yaşımız başımız ne olursa olsun, bazen coşkumuzu ya da hüznümüzü paylaşabileceğimiz sığınacak bir liman ararız. Bu; bir yakınımız, bir arkadaş, bir komşu, … olabilir.

Paylaşmak canlılar arasında gerçekleşebildiğine göre insanın yerini tutmasa da bir kedi, köpek hatta çiçek ile duygu ve düşüncelerimiz çıkış yolu bulabilir.

Çıkış yolu bulamayan duygu ve düşünceler bünyede sıkıntı yaratır. Yoğunlaşan sıkıntı ise zamanla strese dönüşür ve insanın psikolojisini bozar, rahatsızlık verir.

Psikolojisi bozulan insan çevreyle uyumunu sağlıklı şekilde yürütemez ki bu durumda kişi ne içtiği sudan ne de yediği aştan tat alabilir.

Fransızca kökenli terapi sözcüğünün anlamı tedavi yani iyileştirme demektir. Her alanda kendini gösterebilen terapinin iki türünü kendime uygulamaktayım.

Müzik terapi ve şiir terapi. Her iki yolla da ruhumu dinlendirerek kendimi zinde hissetmekteyim.

Müzik dinleyerek ve çeşitli enstrümanlar çalarak müzikle uğraşmaktayım. (Müzik terapi)

Hemen her konuda şiir yazmaya çalışarak ufkumu genişletmekteyim. (Şiir terapi)

Dil eğitimcisi olarak kelime dağarcığımı zenginleştirmek, birkaç dil çalışmak ve tercüme yaparak da kendime bir nevi terapi uygulamış olmaktayım.

Müzik, resim, kültürfizik ve estetik sanatlar da insana özgüven, huzur ve moral verir.

Bardağın yarısı doluysa yarısı boştur. Boş tarafı değil dolu tarafı görmeye çalışma gayret ve azmimiz bizi güçlü kılar.

Kendimizi güçlü ve zinde hissetmediğimiz zaman huzursuz ve karamsar oluruz ki bu da bizi insan ilişkilerinde uyumsuz ve mutsuz eder.

Uyumsuz ve mutsuz hisseden insan bulunduğu ortama ayak uyduramaz ancak sirkte herkesi eğlendirmeye, güldürmeye çalışan palyaço gibi rol yapar.

Sormuşlar palyaçoya: Nasıl bu kadar neşeli olabiliyorsun? Cevap: İçim kan ağlıyor ve herkese kızılcık şerbeti içtim diyorum.

Aç kalmamak için para kazanmak zorunda olan ve emek harcayarak geçimini sağlayanlara ne mutlu!

Alın teri ve göz nuruna kısaca emeğe saygı duymamak ne mümkün!

20.06.2025