Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Malkoçoğlu
Malkoçoğlu

DÜVERTEPE EFESİ

Yorum

DÜVERTEPE EFESİ

0

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

299

Okunma

DÜVERTEPE EFESİ

DÜVERTEPE EFESİ

DÜVERTEPE EFESİ
Düşman geldi de durdu,
Tepeye kışla kurdu.
Düvertepe Efesi,
Yunan’ı, burda vurdu!..

“Nakarat 1”
Düvertepe Efesi, (Efesi)
Dağdan gelir, gür sesi!..
Efem nara atanda, (Efem de…)
Titrer Mezar Tepesi!..

Ulus Dağı, kar olur, (Ulus da…)
Korku bize ar olur!..
Düşman ayak basanda, (Düşman da…)
Yurdun taşı yar olur!...

“Nakarat 2”
Düvertepe Efesi, (Efesi)
Dağdan gelir, gür sesi!..
Gümüş mavzer çakan da, (Gümüş de…)
İnler Mezar Tepesi!..

Gümüş mavzer elinde, (Gümüş de…)
Sedef kama belinde, (Sedef de…)
Düşmana baskın verir,
Her seherin yelinde!..

“Nakarat 1 Okunacak.”

Gelintaşına vardım,
Yunan’ı burda sardım,
Kırk düşman ölüsünü,
Sarıalana serdim!..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Kocapınar harlıyor,
Gümüş mavzer parlıyor.
Efem baskından gelmiş, (Efem de…)
Telli doru terliyor.

“Nakarat 1 Okunacak.”

Efemin pusatları,
Korkutur hoyratları!..
Harmandalı oynuyor,
Cepkenden kanatları!..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Mavzerimin dolusu,
Şimşek çakar namlusu!.. (Şimşek de...)
Efem dizi vuranda, (Efem de…)
Titrer Oda Avlusu!..

“Nakarat 1 Okunacak.”

Ayın şavkı alnımda,
Halil Efem yanımda, (Halil de…)
Ahmet Ağayı vurduk!..
Dedeler’in çamında!..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Ulus duman bürüdü, (Ulus da…)
Akıncılar yürüdü, (Müfrezeler…)
Yunan’ı çayda boğdu!..
Akdeniz’e sürüdü!..

“Nakarat 1 Okunacak.”

Al atın, oynar tayı,
Kan akar, Simav Çayı!..
Vatan için savaştan, (Namus…)
İstenmez zafer payı!..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Tarih yazdım kan ile,
Baş koydum istiklale!..
Bin canım feda olsun,
Dalgalanan hilale!..

“Nakarat 1 Okunacak.”

Al atım rahvan gider,
Kurşun yedim kan gider. (Kurşun da…)
Aziz vatan sağ olsun,
Namus için can gider !..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Başımda anam ağlar,
Ak tenim kanlar bağlar.
Vatan nasıl kurtuldu, (Vatan da…)
Unutman sakın sağlar!..

“Nakarat 1 Okunacak.”

Türk Yurdudur burası!..
Ötüken’dir mayası!..
Türk Yurduna girmenin,
Ölümdür faturası!..

“Nakarat 2 Okunacak.”

Ergenekon özümde!..
Kızılelma’m gözümde!..
Döner miyim sözümden?!.
Efelerin Efesi,
Sarı Zeybek izinden…

“Nakarat 1 Okunacak.”
31/08/2023 Muhitin KOÇ
Sonsuz saygı ve esenlik dileklerimle… İyi Okumalar.
Not: Çok yer kaplamaması için ilk iki dörtlük sonrası, nakaratlar yazılmamıştır.

NEDEN DÜVERTEPE EFESİ!?.
Köyüm Düvertepe, Balıkesir İli Sındırgı İlçesine bağlıdır.
Köyüm, 1071 yılında, Türklere Anadolu’nun kapılarını açan, Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Alparslan’ın kesin zaferi ile sonuçlanan, Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra, Orta Asya’nın yüksek ve geniş düzlüklerinden, göçer olarak gelen, Oğuzların, Bozok Kolunun, Kayı Boyunun, Karakeçili Yörük Aşireti tarafından, kurulmuştur. Karakeçili Aşireti aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu’nun çekirdeğini de oluşturan aşirettir.

Yörükler, özgürlüğüne düşkün, güvenilir ve vatanına yürekten bağlıdır. Bugün bile hâlâ, bu toprakların kalbini yaşatmaktadırlar.
Yeşil otlaklar, su kaynaklarının bulunduğu çamlıklar, sarp kayalıklar, onlar için paha biçilmez nimettir. Zoru aşmak, uzağa kavuşmak, yükseklere çıkmak, özlemdir.

Yüksek milli ve manevi şuura sahip, Karakeçili Yörükleri, 1300’lü yılların ortalarında, Orhangazi tarafından, bu bölgede iskan edilmişlerdir.

Yüksek milli şuura sahip derken, kastettiğim şudur ki: çok eski tarihleri araştırmam mümkün olamadı lakin köyümüzde, hemen her ailede, Çanakkale şehidi ve gazisi vardır. O tarihler de iki ninem de dahil olmak üzere, çok sayıda erkek ve kız çocuğu, yetim büyümüş fakat bu durum hiçbir zaman, bir yakınma ve sızlanma konusu olmadığı gibi köylülerimizce, göğüslerde manevi bir şeref madalyası olarak taşınmıştır.

Kendimden örnek vermem gerekirse: rahmetli babamın ve rahmetli annemin ailelerinden, benim tespit edebildiğim, iki Çanakkale şehidimiz, bir gazimiz ve ayrıca, 1918 yılında, Hicaz- Yemen Cephesinde esir düşen ve Mısır’ın İskenderiye Şehri yakınlarında ki Seydibeşir Usare Kampında esir tutulan, 16. Tümenin 48. Alayında askerlik yapan, 15.000 Türk Askeri, 12 Haziran 1920 yılına kadar, yaklaşık iki yıl boyunca, burada her türlü işkenceye, eziyete, ağır hakaretlere ve aşağılamaya maruz kalmışlardır.

Savaş bitiminde, esirler teslim edilmeden önce, olası bir savaşta, tekrar karşılarına çıkma ihtimaline karşı, İngilizler, mikrop kırma bahanesiyle, vücutları yakacak kadar, bol miktarda krizol maddesi eklenmiş, dezenfektan havuzlarına, Türk Askerlerini, silah ve süngü zoruyla sokmuşlar, başlarını yukarıda tutup, gözlerini de yakan suya, başlarını sokmak istemeyen Türk Askerlerine, başları hizasında, ateş edilmiş ve dipçik darbeleriyle, suyun altına itilmişlerdir. 15.000 Türk Askeri, başlarını sudan çıkardığında, artık kördür. Kör edilen ve yapılan işkenceler sonucu, sakat bırakılanlar arasında, büyük amcalarım ve dayılarım vardır.

Elbette bu yaşananlar, sadece benim ailem için geçerli değildir, bu acıyı ve kayıpları, köyümde ki hemen her aile yaşamıştır.
Aslında özele indiğimizde, buralarda öyle göz yaşartan, dramatik hayat hikayeleri vardır ki, konunun dışına çıkmamak adına, bunlara şimdilik değinmeyeceğim. “Vatan onlara minnettardır, ruhları şad olsun!..”

Milli Mücadele yıllarına geldiğimizde ise, köyümüz Düvertepe’de, 07 Ağustos 1915 ve 02 Ekim 1918 yılları arasında, Nahiye Müdürü olarak görev yapan, İbrahim Ethem Bey komutasında, düşman işgaline direnen ve dağınık halde bulunan efelerin, bir araya getirilmesi ile oluşturulan, sayıları dört yüzü bulan, Kuvayımilliyeci Akıncı Müfrezeleri, tek birlik halinde gezmenin, tehlikeli ve sıkıntılı olacağı ve daha geniş bir alanda, hakimiyet sağlayabilme düşüncesiyle, yirmi beşer ve otuzar kişilik müfrezelere ayrılmışlar ve durumunu en iyi bildikleri, tanıdık arazi ve çevrelerde, sıkıntılı bir durumda da diğer müfrezeye destek olabilmek amacı ile birbirine yakın gezen, iki müfreze halinde, görev yapmışlardır.

Kurtuluşa giden yolda,” ilk çoban ateşi,” esaret belgesini yırtıp atan, yiğit Akıncılar tarafından, bölgemizin en büyük dağı olan, “Ulus Dağı çırası” ile yakıldı. Umut kıvılcımları, kör gecenin, kara örtüsünü tutuşturup, yıldızlara yükseldi ve rahmet olarak yağmak üzere, Arş-ı Ala’ya ulaştı. Yüce Ulus Dağı, Akıncıları, düşmana vermedi. Onları bir baba şefkati ile korudu, kolladı, sakladı, sarmaladı, bağrına bastı. Yaralarını sardı.

Akıncı Müfrezeleri, 25 Mart 1921 ve 30 Eylül 1922 tarihleri arasında ki bir buçuk yıllık zaman zarfında, Ulus Dağına sırtlarını verip, zirvelerini yatak, yeşil örtüsünü, kendilerine yorgan yaparak, vatan ve millet aşkı ile düşmanla, canları pahasına mücadele ettiler. Alıcı kuşlar gibi Ulus Dağı’nın zirvelerinden, düşman birliklerinin içlerine, yıldırım misali dalıp, çıkarak baskınlar düzenlediler.

Dağdan kahraman olur muymuş hiç!? Olur beyim olur!.. Hem de nasıl olur!.. Ulus Dağı, Milli Mücadele yıllarının, yenilmez savaşçısı, büyük kahramanı ve gazisidir. Ulus Dağı’nın çocuklarıyız biz!.. Bütün Sındırgı’lılar, eteğine ve bağrına sıralanan, köyler tarafından, içten içe, derin bir sevgi ve saygı duyulur, Yüce Ulus Dağın’a. Önünde vefa duygusu ile başlarımız eğilir. Bizim nazarımızda, Ulus Dağı’nın manevi heybeti, maddi heybetini hayli aşmıştır. Vakur ve güçlü bir babanın, elini sımsıkı tutan çocuklar gibi sığınılacak bir liman ve güven kaynağıdır bizim için. Bizi besler, büyütür, gözetir.

İşte! Yiğit Akıncı Müfrezeleri de Ulus Dağı’na sırtlarını dayamanın verdiği güvenle, düşmanla girdikleri silahlı çatışmalarda ve yaptıkları baskınlarda; “düşmana 787 ölü, 151 yaralı verdirdiler ve ayrıca 190 Türk esiri kurtarıp, iki hafif makineli tüfek, 191 tüfek, bir top ve 137 düşmana ait at ele geçirdiler. Düşmana ait çok miktarda mühimmat, eşya ve erzak ele geçirip, telefon, telgraf ve posta hatlarını kestiler.”
“Bir çok köy ve kasabayı, yağmadan, yıkılmaktan kurtardılar.

Bulundukları geniş mıntıkada, TBMM Hükümeti namına kurdukları yönetim sistemi ve Akıncılar Töresiyle, halk üzerinde, Yunan işgal güçlerine hakim bir Türk varlığı gösterdiler. Asayişi temin edip, eşkıyalığın kökünü kuruttular. Bir buçuk yıl boyunca, yılmadılar, yıldırdılar.” Düşmana korku salıp, büyük kayıp verdirdiler. Can pahasına, tüm güçlüklere göğüs gererek, korkusuzca mücadele ettiler. Aziz Vatanın kurtuluşuyla da bütün acılarını dindirdiler ve bize o günlerden seslendiler; “BAYRAĞINI, MİLLETİNİ, DÜNÜNÜ UNUTMA!..”

Bu “boğuşmalarda Akıncılar” 21 Şehit, 22 yaralı ve 2 esir verdiler…
“Aziz ruhları şad olsun… Minnettarız!...”

Bölgemizde sadece kahramanlık öyküleri yok elbette!.. Milli Mücadele yıllarında, Yunan kuvvetleriyle, şahsi menfaatleri için iş birliği yapan, bazı vatan hainleri de çıkmış ne yazık ki!.. Şiirimde de adı geçen Ahmet Ağa, namı diğer “Gavurcu Ağa” bu hainlerin en bilinenlerinden.

Ahmet Ağa ve Ahmet Ağanın kirli işerini gören, Boncukçuoğlu Mustafa, Akıncıların İstiklal Mahkemelerine benzer şekilde kurdukları mahkemece, gıyaplarında yargılanırlar ve idama mahkum edilirler.

Düşmana erzak toplamak için yola çıkan, Gavurcu Ahmet Ağa, Boncukçuoğlu Mustafa ve adamları, Dedeler Köyü, çamlık mevkiinde, Usturumca’lı Halil Efe ve Parti Pehlivan Ağa müfrezeleri tarafından, baskın verilerek, infaz edilir.

Yunan İşgal güçleri, civarın en büyük yerleşim yeri ve nahiye olması sebebi ile Köyümüz Düvertepe’nin hakim noktası olan, Mezar Tepesin’e karargahını kurmuş ve bundan dolayı da en çok baskı ve zulme uğrayan köy olmuştur.
Buna rağmen, köyümüzden düşmanla işbirliği yapan ve düşmana bilgi ve istihbarat veren, bir tek köylümüz dahi olmamıştır. Tam tersine, Yunan Karargahı, köyümüzün görünen bir noktasında olduğu için köylülerimiz, düzenli olarak, Akıncı Müfrezelerine, Yunan güçlerinin hareket ve sayıları, silah ve mühimmat durumu, intikal güzergahları hakkında bilgi vererek, Akıncıların, Yunan güçlerine pusu atmaları ve baskın yapmalarını sağlamış ve bu baskınlara, bizzat katılan, birçok köylümüz olmuştur.

Köyümüzün isimsiz kahramanları: kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, genci, ölümü göze alarak, eşeği ile öküz arabasıyla, kah sırtlarıyla, köyümüzün, sıklıkla Sarıalan Yaylası’nın çamlık bölgelerinde konaklayan, Akıncı Müfrezelerine, erzak, silah ve mühimmat taşımışlardır. Akıncı Müfrezeleri Komutanı İbrahim Ethem Bey, köylülerimizden aldığı bu desteği, notlarında özelikle belirtmiştir.

Ayrıca, 15 Mayıs 1919 tarihinde, Yunan askerinin, İzmir’i işgalinden hemen sonra, Yunan işgaline ve mezalimine mukavemet göstermek amacıyla yapılan ve “Milli Hakimiyet ve milli bütünlüğe giden yolda ilk adım olan, Balıkesir Kongrelerine, “ köyümüzden de temsilciler katılmış, ayrıca bu temsilciler, “Balıkesir Redd-i İlhak Heyet-i Milliyesi ve Heyeti Merkeziye’nin” kurulmasında ve faaliyetlerinde görev almışlardır.

Nitekim, Akıncı Müfrezelerinin kurtuluş mücadeleleri köylülerimizin destek ve üstün gayretiyle, köyümüzde ki Yunan güçleri, kısa bir çatışma sonrası, karargah kurdukları, Mezar Tepesi’nden, ölülerini dahi almaya fırsat bulamadan, kaçmak zorunda kalmışlar ve Düvertepe Köyümüz, Yüce Yaradan’a şükürler olsun ki, 31 Ağustos 1922 günü, düşman işgalinden kurtulmuştur…

… Ve yine bilinmelidir ki; vatan, millet, bayrak ve Cumhuriyet sevdalısı köylülerimiz, bundan sonra da Ulu Önderimiz, Sarı Zeybek Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün izinden ve sözünden bir milim dahi sapma göstermeyecektir.

Yüce Yaradan, bir daha o günleri ve acıları yaşatmasın lakin vatan bir daha, dara düşecek olursa, yiğit köylülerimizin, ellerine silahı alıp, göğüslerine, ay yıldızlı al bayrağı sarıp, sırtlarını yüce Ulus Dağı’na yaslayıp, kurtuluşa giden yolda, ilk çoban ateşini yakarak, damarlarında ki asil Türk Kanının, her damlasını da son damlasını da ay yıldızlı, Al Bayrağa akıtacaklarına, zerre şüphe yoktur.

“Son cümle olarak, eğer ki efelik, yiğitlik ve efendilik demekse, köyümüzün kadını, erkeği, çocuğu, dağı, taşı, toprağı da, suyu da efedir!..”

Yazmış olduğum, “Düvertepe Efesi” şiiri, aynı köylü olmaktan şeref duyduğum, gelmiş, geçmiş, bütün yiğit köylülerimize ve köyümüzün, dağına, taşına, kurduna, kuşuna, Akıncıların ruhuna, bir selam ve saygı duruşudur!..
Sonsuz saygı ve esenlik dileklerimle… İyi Okumalar.
Muhittin KOÇ 31/08/2023

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Düvertepe efesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Düvertepe efesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DÜVERTEPE EFESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL