1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
182
Okunma

Bir fırıncı, dükkânının önünde titreyen, aç bir adama rastladı. Adamın üstü başı perişan, yüzü solgundu. Fırıncı, içinden bir an tereddüt geçtiyse de, tezgâhtan sıcacık bir somun ekmek aldı, adama uzattı. “Al, karnını doyur,” dedi, sesinde bir iyilik tınısı, ama gözlerinde bir hesap.
Adam ekmeği aldı, teşekkür etti, tam bir lokma koparacakken fırıncı seslendi: “Aman, o ekmeği yavaş ye, bu tam buğday, özel undan, ziyan etme!” Adam başını salladı, ekmeği ısırdı. Birkaç adım atmıştı ki fırıncı yine seslendi: “Hey, o ekmeği sakın yere düşürme, üstü susamlı, dökülürse yazık olur!” Adam durdu, ekmeğe baktı, sustu. Biraz daha yürüdü, fırıncı bir kez daha bağırdı: “Bak, o ekmeği hepsini yeme ha, o kadar emek verdim, paylaş başkasıyla!”
Adam durdu. Yüzünde ne öfke ne kırgınlık, sadece yorgun bir tebessüm. Ekmeği elinde tarttı, sonra yavaşça fırına geri döndü. Tezgâha koydu ekmeği, “Sağ ol, ama ben açlığıma razıyım,” dedi.
Cebinden buruşuk bir kâğıda sarılı bayat bir ekmek parçası çıkardı, onu kemirmeye başladı ve yoluna devam etti.
Not: Öyküdeki olayın sizde uyandırdığı duyguyu yazar mısınız?
16.06.2025 Konya
Durmuş Ali ÖZBEK
5.0
100% (1)