2
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
285
Okunma
Amerika, yine yaptı yapacağını:
Doğaya “izin almadım ama geldim” diyerek laboratuvarda somon üretti. Üstelik FDA da “zararsız görünüyor” deyip kapıyı araladı.
Bizim bildiğimiz doğa; balık denizden, gölden, ırmaktan çıkar derdi, ama bu yenisi doğrudan cam kavanozdan geliyor. Hem de bir laboratuvar tepsisinde.
Mesele şu: Bir şeyi yapabiliyor olmamız, onu yapmamız gerektiği anlamına gelir mi?
Yoksa teknoloji, Prometheus’un ateşi gibi elimizde mi yanacak, yoksa çorbaya mı katacağız?
Sağlık açısından baktığımızda, “şimdilik sorun yok” diyorlar. Eh, bu da biraz “yemeğe fare düşmedi, ama düştüyse de iyi pişmiştir” türü bir güven.
Ahlak kısmına gelirsek…
Kimin Tanrısı nerede çalışıyor belli değil artık. Eskiden “denizden gelen balık” kutsaldı, şimdi “laboratuvardan gelen” mi olacak?
Zamanla her şey normalleşiyor. GDO’ya karşı yürüyenler şimdi marketten rafine mısır yağı alıyor.
Yarın da laboratuvar somonu alacağız
Reklamı da hazır: “Ne deniz kokar, ne kılçık çıkar.”
Gıda sadece besin değildir.
Onda biraz hafıza, biraz coğrafya, biraz annemizin elinden bulaşmış bilinç vardır.
Laboratuvar balığıyla mı anı kuracağız?
Sonuç olarak, bu yeni ürün ne şeytan icadı ne de mucize.
Kesin olan şu: Tanrı yokluğa değil, kendine “ol” dedi.