2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
343
Okunma
Modern Türkiye’de Gösteriş Kültürünün Anatomisi
Bir zamanlar bazı büyükler "Allah’tan çok, komşudan utanırız" derdi. O günler artık geride kaldı. Şimdi Allah’tan da komşudan da utanmıyoruz; sadece Instagram story’mizin az beğeni almasından utanıyoruz.
Türkiye’de bazı kavramlar Darwin’in evrim teorisinden bile hızlı evrim geçirmiştir. Eskiden "ayıp" olan şeyler artık "authentic" (özgün), "görgüsüzlük" olanlar ise "self-confidence" (öz güven) olarak pazarlanıyor. Sanki toplumsal değerlerimiz bir borsa gibi; sabah ayıp olan şey, akşam trend oluyor.
Öyle ki artık insanların kim olduğu değil, ne aldığı, ne giydiği ve hangi açıdan fotoğraf çektiği ön plana çıkıyor. Adeta modern çağın marifet terazisinde, insanlık bir gram tuz kadar hafif geliyor; ama 36 taksitle alınmış bir koltuk takımı altın külçesi gibi ağır basıyor.
Desinler Cumhuriyeti: Gözlerin Diktatörlüğü
Cumhuriyet’imizin kurucusu Atatürk "Muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız" demişti. Biz ise "Muasır gösterişler seviyesine çıkacağız" anladık galiba. Kendi iç dünyamızda huzurlu olmak yerine, başkalarının Instagram feed’inde "goals" görünmeye çalışan bir toplum inşa ettik.
"Desinler" ile başlayan her cümle, bizi Descartes’in meşhur sözünün tam tersine götürüyor: "Gösteriyorum, o halde varım."
"Komşular desin ki kızları çok şık giyinmiş." (Kızın kendi konforu umurumuzda değil)
"Akrabalar desin ki çocuk son model iPhone almış." (Çocuğun gerçek ihtiyaçları önemsiz)
"Herkes desin ki çok lüks restoranda yemişler." (Yemeğin tadından çok, hikayesi önemli)
Ama hiç kimse demiyor: "Bunlar mutlu insanlar." Çünkü mutluluğun Instagram filtresi henüz icat edilmedi.
İnsanlar sanki hayatları bir reality show, kendileri de başrol oyuncusu. Oysa gerçek hayatta müzik de yok, sahne arkası ekibi de yok. Sadece kredi kartı ekstreleri var, onlar da hiç romantik değil.
Taksitli Görgüsüzlük: 21. Yüzyılın Trajikomedisi
Evine yılda bir misafir gelmeyecek ama 50.000 TL’lik koltuk takımı alıyor. Çünkü misafirin oturacağı salon değil; 847 takipçisinin bakacağı Instagram story’si önemli. Sanki ev, yaşanılacak bir yer değil de, fotoğraflanılacak bir stüdyo.
Çocuk okul kıyafetiyle aynı pantolonu bir ay giysin sorun değil, ama doğum günü pastasının üzerinde "Gold Leaf" yazsın. Çocuğa "Gold Leaf" ne işe yarar diye sorsan bilmez, ama fotoğrafta parlıyor işte.
Kredi kartının limitini aşıp, sadece bir fotoğraf için çakma bir mekanın sahte ihtişamında ısmarlanan kahveler... Tadı yok ama hikayesi bol, fiyatı fahiş ama fotoğrafı fevkalade. Sanki yaşam kalitesi değil, story kalitesi önemli.
En komik olanı, bu mekanların kendilerinin de sahte olması. İçerde Çin malı "antika" mobilyalar, dışarıda valet park görünümü yapan otopark görevlisi. Herkes birbirini kandırıyor, herkes kandırıldığını biliyor, ama oyun devam ediyor.
Aç Ama İmaj Sahibi: Modern Aşure
Bir zamanlar "Aç ayı oynamaz" derdik. Şimdi "Aç influencer (yayıncı) post atmaz" demeliyiz galiba. İnsanlar sırf bir şeyleri göstermek için borç batağına giriyor. Ekonomik kriz diz boyu, ama Instagram story’ler gökkuşağı gibi renkli.
Asıl tehlike şu: Bu gösteriş kültürü artık sadece komik değil, tehlikeli. Psikolojik tatmini dış görünüşle sağlamaya çalışmak, toplumun ruh sağlığını termitlerin ahşabı kemirmesi gibi kemiriyor. Görünürde sağlam, içten içe çürüyor.
Oysa gerçek zenginlik, başkalarının beğenisine muhtaç olmadan yaşadığın huzurdur. Hakiki lüks, gece kafanı yastığa koyduğunda "Bugün kimseyi kandırmadım, kendimi de" diyebilmektir.
Gösteriş için alınan şeylerin bedelini sadece kredi kartı ödemiyor; iç huzur da, gerçek ilişkiler de, vicdan da bu borca kefil oluyor. Ve faiz oranı %100.
Görgü Yoksulluğu: Kayıp Neslin Hikayesi
Görgü, pahalı giyinmek değildir; insanlara pahalı davranmaktır. Görgü, lüks yemek yemek değildir; sofraya saygı duymaktır. Görgü, son model telefon kullanmak değildir; karşındakiyle son model sohbet kurmaktır.
Gerçek görgü:
Sofraya oturduğunda telefonu kenara koymaktır (Sosyal medya her zaman orada olacak, o an orada olan insan belki bir daha olmayacak)
Misafir geldiğinde oturacak pahalı bir yer değil, kalacak samimi bir an sunmaktır
"Bakın ne aldım" demek değil, "Sana da lazım mı?" diye sormaktır
Başkalarını etkilemek için değil, kendini geliştirmek için çabalamaktır
Ama ne yazık ki, görgüsüzlük artık bir yaşam tarzı, bir hedef, hatta bir profesyonel kariyer haline geldi. İnsanlar görgüsüzlük kursuna gidip sertifika alacaklar yakında.
Sonuç: Pahalı Olmak, Değerli Olmak Değildir
Kendine ait bir tarzın, fikrin, duruşun yoksa; en pahalı markalarla giyinsen de aynada gördüğün kişi sana yabancı gelir. Çünkü insanı değerli yapan, üzerine giydiği değil; içinde taşıdığıdır.
Unutma sevgili okuyucu: Altın kaplamalı bir çöplük hâlâ çöplüktür, sadece daha pahalı kokar. Ve sırf paylaşmak için yaşanan bir hayat, aslında hiç yaşanmamış, sadece teşhir edilmiş bir hayattır.
Gerçek hayat, filtreler arasında değil, filtrelerin arkasında yaşanır. Gerçek mutluluk, beğeni tuşunda değil, kalbin tuşunda bulunur.
Ve en önemlisi: Cennet kapısında vize kartı değil, vefa kartı sorulur. Orada da taksit geçmiyor, nakit lazım. O nakit da iyi niyet, temiz kalp ve dürüst yaşantıdır.
Tabi ki bu olgular değişkenlik gösterse de temelde iyi bir insan olmak kafidir.
En büyük meziyet insan olmak değil "İnsan" Kalmaktır.
Kişinin önce kendisine saygısı olmalıdır ki her hareketini konuşmasını dikkate alarak empati ile hoşgörü ile başkalarına yansıtabilsin.
"Koltuk takımıyla cennete girilmez" dedik ya... İşte bu yüzden
Kalplerinde de Cennetine girilebilir. ve insanların şimdiki zamanda ziyadesi ile ihtiyacı var.
Sürç ü lisan etti isek , yazımızda farkında olmadan gönül kırdı ise affola.
Herkese saygılar sevgiler ve insanca kalma umudu ile,
Fikri Kalem Hasan...
5.0
100% (3)