2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
339
Okunma
Ey serv-i nâzım, gül-i bağ-ı melâhatim!
Her satırı hasret, her kelimesi firkat olan bu nâmeyi, dil-i bîçâresinin ahvâlini arz etmek için yazıyor bu kemter kulun. Gözlerim, hilâl kaşlarını, nergis bakışlarını her yerde arar oldu. Leyl ü nehâr hayalin gözümden gitmez, her nefeste adını zikreder oldum.
Ey çeşm-i âhû! Sensiz geçen her dem, bin yıl gibi gelir bu dil-i nâçâre. Bülbüller bile susup dinler oldu âh u figânımı, güller bile boyun eğdi matemime. Sabâ rüzgârına her dem "O nerede?" diye sorarım. Bulutlardan haber bekler oldum zülfünün kokusunu getirsin diye. Güneş her sabah doğarken seni arar gözlerim ufukta, ay her gece çıktığında yüzünü görmeyi ümit ederim.
Nice ki ceylanlar senin bakışlarını kıskanır olmuş, kumrular bile sesinden mahcup düşmüş. Gül bahçelerinde açan her gonca, senin tebessümünün yanında sönük kalır. Selviler boyunun hasretinden iki büklüm olmuş, sümbüller saçlarının kıskançlığından perişan.
Ey gonce-i ra’nâ! Her sabah şebnem düşer yapraklara, sanırsın ki tabiat bile senin hasretinle ağlar. Lâleler yanaklarının kızıllığını taklid eder ammâ nafile, senin letafetine erişemezler. Kaşların hilâl-i îyde benzer, gözlerin kevkeb-i dürrî misali parlar.
Nice ki dağlar başında kartal uçar, ben de hayalini takip ederim göklerde. Derya dalgalanır hasretinle, rüzgâr inler firkatinle. Çemenzârda her çiçek senin bir vasfını söyler: Menekşe tevazunu, gül letafetini, zambak ulviyetini...
Ey mâh-ı münîrim! Gece olur, yıldızlara bakıp senin gözlerini ararım. Her şafakta ufukta beliren kızıllık, sanki senin yanağının aksidir. Güvercinler uçar başımın üstünde, her biri senin selâmını getirir zannederim. Âh ki, rüzgâr bile kıskanır oldu sana olan muhabbetimi.
Her vakit çeşme başında su içen ceylanlar, senin endamını hatırlatır. Kelebeklerin kanat çırpışı, senin kirpiklerinin titreşimidir sanki. Bir turna geçer gökyüzünden, hemen senin zarif boynunu düşünürüm. Güneş bulutların arasından süzülür, tıpkı senin yaşmağının ardından bakışın gibi...
Nice ki bahar gelir, her çiçek açar ammâ sen olmayınca bana kış gibi gelir. Bağ u bahçede her kuş şakır ammâ hiçbiri senin tatlı sesin kadar tesir etmez canıma. Mehtap bile mahcup düşer yüzünün nuru karşısında, şafak bile kıskanır yanağının alını.
Ey serv-i revânım! Saba rüzgârı her estiğinde saçlarının rayihasını ararım. Bulutlar gökyüzünde şekil değiştirir, her birinde senin suretini görürüm. Yağmur yağar, sanki gökyüzü de benim gibi ağlar hasretine. Şimşek çakar, senin bakışların gibi yakıcıdır her biri.
Turnalar "Hu!" çeker gökte, ben de senin adını zikrederim. Dağların ardında güneş batar, ben de senin hayalinle teselli bulurum. Issız gecelerde kurt uluması bile benim âh u zarıma eşlik eder oldu. Nehirler çağlar, sanki benim gibi hasret türküleri söyler.
İşte böyle geçer günlerim, ey gül-i ra’nâm! Her nefeste adını anar, her bakışta seni ararım. Sensiz geçen her an bir asır gibi uzun, her dakika bir ömür gibi ağır gelir. Bak şu satırlara, mürekkep bile gözyaşlarımla karışmış, kalem bile titremiş ellerimde seni yazarken.
Bâki kalan bu aşk u muhabbettir. Sen ki sultanısın gönül tahtının, hükümdarısın can mülkünün. Bu kemter kulun her dem duacındır, her nefeste visalini bekler.
El-fakir, el-hakir
Âşık-ı Sâdık’ın
Fikri Kalem Hasan
5.0
100% (1)