4
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
437
Okunma
NEDEN
Ya inanmıyor, ama inanır gibi konuşuyoruz.
Veya inanıyor, ama inanmayan gibi yaşıyoruz
Bu ikilemin bir nedeni ve mukni, somut bir açıklaması olmalı
Zannımca, bunun nedeni sadece resmi görmemizdir.
Resimdeki bileşenleri tefekkür etmediğimiz için sadece gördüğümüz resme göre kendimizi programlıyoruz. Ve bu bizi çelişkiler cenderesine atıyor. Bazen kendimizi bir mürşit sanıyor bazen de bir mülhit gibi hareket ediyoruz. Bir türlü kendimizi vasatta konumlandıramıyoruz
Oysa ki resimdeki bileşenler resmin kendisinden daha harika ve cazibedardır. Önce resmin ifade ettiği bir mana vardır ve bir manaya matuftur.
Tuval fırca ve boyalar, ve bunları imal etmek için imalathaneler, bu imalathanelerde calışanlar
.bir resim yapabilmek için ne kadar emek ve iş gücü. Bir ressmın resmini yapabilmesi, kaç kişinin geçim kaynağı olduğunu söylemiyorum.
Ve bir resim yapabilmek için duygu, duyu, hayal, matematik, sabır ve irade gerekiyor.
Bütün bunları bir araya getirme yetisini bize veren bir irade olmalı diye düşünüyorum.
İşte biz ressamdaki cüzi irade ile o iradeyi veren külli irade arasındaki irtibatı sağlayamadığımız için, aklımızla irademiz, nefsimizle duygularımız çatışıyor
Ne dersiniz?
Bir başlık açtım. Konuyla alâkalı yazan dostlarım olursa eklemekten büyük bir zevk duyarım.
DOSTLARDAN
Bahsettiğiniz çelişki, modern insanın varoluş açmazlarından biri ve çok katmanlı bir handikaptır..
İzninizle bazı noktaları açmak isterim..
Asıl mesele görmek mi, anlamak mı?
“Sadece resmi görüyoruz” diye ifade ettiniz ya, çok yerinde bir teşhis.
Günümüz insanı, resme yani görünene odaklanıyor;
o resmin ardındaki iradeye, niyet ve emek gibi unsurları ya göz ardı ediyor,
ya da onları kavrayacak bir farkındalık seviyesine ulaşamıyor.
Bu da kişiyi yüzeyde bir iman ya da inkâr hâline sürüklüyor:
İman ediyor gibi yaşıyor ama davranış düzeyinde bu imanı yansıtamıyor.
Ya da inkâr ediyor gibi konuşuyor ama içinde bir yerlerde iman kıvılcımı taşıyor.
O nedenle, gördüğümüzün ötesine geçmeden hüküm veriyoruz.
Resmi tanıyoruz ama ressamla bağ kuramıyoruz.
O yüzden renkler içimizi açmıyor, gölgeler ruhumuzu daraltıyor.
Çünkü eşyanın suretine takılı kalıyoruz,
Sûretin ardındaki sîrete dokunamıyoruz.
Mânâya ulaşmak için yola düşmuyoruz çıkan seslere takılıp kalıyoruz..
Böyle bir yola düşmediğimiz için istikametimiz olmuyor.
Yönsüz bir yolda, kendimize varmaya çalışıyoruz.
Bazen bir dervişin edasıyla susuyoruz,
Bazen de bir münkirin diliyle konuşuyoruz.
Hiçbirini tam yaşamadan, hepsinin gölgesinde bocalayıp duruyoruz..
Hâlbuki bir eylem, bir niyetin yankısıdır.
Bir niyet, bir kalbin meyli;
Ve kalbin meyli, bir aklın hakikati görebilmesiyle mümkündür
...Andelip...
Insandır atasından ne gördüyse ona inanır onu işler.
Kimileri de bulundukları sosyal çevre,eş dost arkadaştan etkilenir ve bir müddet sonra kendi öz belleği deforme olmaya başlar. Akıl erozyona uğrar farkına varamaz. Fikir ve zikirde keza paralel yol almaya başlar.
Hani derler ya..
"Ağaç yaşken eğilir"
Günümüzde kuru ağaçlarda eğiliyor maalesef
Tabi ki git gide yaygınlaşan teknolojinin sunduğu
Sanal dünya alemini de eklersek
O dünyaya dalan insan girdaba Kapılır gibi savruluyor.
Ve böylece o meşhur internet proföserleri sahne alıyor.
Heryere yanılıyorlar ur gibi.
Şu edebi mecrada bile var..
Konu çok uzun
Burada keseyim ki dostlara da yer kalsın.
Emeğine sağlık abi.
Bam teli bir konu çok geniş bir alanı kaplıyir
Naçizane sadece küçük bir pencereden
bakmaya çalıştım
...Ali görgan...
İşte biz ressamdaki cüzi irade ile o iradeyi veren külli irade arasındaki irtibatı sağlayamadığımız için, aklımızla irademiz, nefsimizle duygularımız çatışıyor"
Cüretkarız maalesef
Ne evliya olabiliyor ne de eşkıya olmayı gönlümüz kabul ediyor.
Sadece kimin kulu olduğumuzu öğrenebilsek haddimizi bilip
İnsan olabilsek herşey tamam olacak.
...Hatice kılınç...
Ya inanmıyor, ama inanır gibi konuşuyoruz.
Veya inanıyor, ama inanmayan gibi yaşıyoruz..." işin özü bu
...Gönül pınarı...
5.0
100% (6)