Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
hayalihanım
hayalihanım

BÖLÜM 10

Yorum

BÖLÜM 10

0

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

184

Okunma

BÖLÜM 10

BÖLÜM 10
Eve dönüp arabadan indiklerinde yazlığın yola bakan sarı boyalı cephesi, bahçe kapısının yanındaki zeytin ağacının dalları arasından yer yer kurtulan kırmızı ışık benekleriyle süslenmişti, bu görüntüyü aralarından sadece Jale fark etmiş ve içinde uyanan romantik hislerle huzur bulmuş gibiydi. Evin sağ tarafında kalan bahçede, uzaktan ceviz ağacının altındaki sepeti görünce adımlarını o yöne çevirdi. Reyhan, “Hoş geldiniz, gözümüz yollarda kaldı Jale. Bereket Ana’yla beraber cevizlerinizi topladık.” dedi. Eliyle ağaçtan kopardığı cevizleri Jale’ye uzatırken, “Dışındaki yeşil kısmı kabuğundan ayır. İçini kır, ye, bak, tadı tam yerinde, pek güzel, hasat zamanı gelmiş, olgunlaşmış artık.” dedi. Jale cevizleri alıp elinde incelerken, Yusuf yanında getirdiği küçük sepetlerle, cevizlerle ağzına kadar dolu olan büyük sepetin yanına geldi ve eşi Reyhan’la beraber cevizlerin bir kısmını, evlerine götürmek üzere küçük sepetlere paylaştırmaya başladılar.
Jale üst kata çıktı, sabah hazırlandığı gibi bir telaşla üzerini değiştirip, sabah giydiği kıyafete nazaran daha şık, beyaz prenses model günlük bir elbise giydi, bu elbise bir moda tasarımcısı olan ablasının geçen seneki koleksiyonundan bir parça olduğundan Jale için ayrı bir önemi vardı ve özeldi. Annesi ve ablasıyla beraber Bade teyzelere geçtiler. Feride bahçede Bade teyzenin kızı Sevda’yı görünce çok sevindi. Feride’den iki yaş büyük olan Sevda’yla uzun zamandır görüşmemişlerdi. Çocukları Mete ve Jale’nin yaşıt olması, onların bebeklik zamanında birbirlerine yardım etmeleri, yazlık komşusu olmaları, onları hep yakınlaştırmış, sağlam bir dostluğun temeli çoktan atılmıştı. Birbirlerini uzun zamandır görmediklerinden sımsıkı sarılıp bayramlaştılar, bir süre ayakta konuşup hasret giderdikten sonra içeri geçtiler.
Bade teyze geçen günkü gibi hasta ve bitkin görünmüyordu, gözleri şimdi daha canlı bakıyor, mutlu ve huzurlu bir ifadeyle kızı Feride’yi dinliyordu. Feride, Mete ve Jale’nin doğum günlerini kutladıkları günü anımsadı. İkisi de henüz beş yaşındaydı. Jale’nin annesi o günü herkese anlatırken, Bade teyze o fotoğrafın olduğu albümü getirmek için ayaklandı. Sevda annesinin arkasından, “Kız Feride, annem seni gördü, hasta haliyle koşmaya başladı.” dedi. Jülide hariç herkes bir anda kahkahalara boğuldu. Sevda ayağa kalkıp, “Dolapta limonata vardı, onu getireyim. Soğuk soğuk iyi gelir.” Ayağa kalkıp mutfağın yolunu tuttu, “Bugün hava bunaltıcı derecede sıcak! Mete canım, sen de klimayı açar mısın?” dedi.
Bir süre sonra herkes Bade Teyze’nin koltuğunun etrafında toplanmıştı. Aile albümünde gezinen parmaklar sırasını beklemeden, farklı bir fotoğrafı gösteriyordu. Rastgele biri, beklenmedik bir anda diğerinin sözünü kesiyor, coşkuyla başka bir anıyı anlatmaya başlıyordu. Sevda bir anda heyecanlanıp, “Feride bak, bizim çocukların doğum gününü kutladığımız gün. Yıllar su gibi geçmiş. Bir de şimdiki halimize bak. Yaşlandık Ferideciğim, yaşlandık!” dedi. Feride gerinerek, “Kendi adına konuş Sevda, ben turp gibiyim, maşallah!” dedi. Sevda inanmayan gözlerle Feride’ye bakınca, yalnızca ikisi gülüştüler. Jülide o anda annesi ve Sevda’nın konuşmasını garipseyerek Jale’ye bakınca, Jale bakışlarını kaçırıp güldü.
Bade teyze albümün son sayfasını da çevirdi, kapağını kapatıp ahşap sehpanın üzerine koydu. Jale ayağındaki yarayı göstererek sessizce konuştu, “Abla eczaneden krem aldık ama yara bandı almayı unuttuk. Bade teyzelerde var mıdır?” dedi. Jülide, “Ay bilmiyorum ki, boş ver şimdi sonra merkezden alırız.” Mete, “Ecza dolabında olacaktı, bir bakıp geleyim.” dedi. Jülide Jale’ye göz kırpıp, “Hadi yine iyisin, dört ayak üzerine düştün.” dedi. Jale, Mete’nin uzattığı yara bandını alırken, “Teşekkür ederim.” dedi. Mete “Rica ederim. Yakın zamanda mı oldu?” dedi. Jale “Evet, dün akşam su içmek için dolaptan aldığım bardak elimden kaydı. Yerde kırılıp tuz buz olunca, cam kırıklarından biri kesip geçmiş farkına bile varmadım. Sonuç ortada…” dedi ve ayağındaki yaraya bakıp gülümsedi. Mete farkında olmadan bir süre Jale’nin yanağındaki gamzelerin güzelliğine dalıp gitti, onun gülünce sevimli bir hal alan suratını inceledi. Mete, “Umarım bir an önce iyileşir.” dedikten sonra sağ elinin işaret parmağını göstererek, “Ben de limonata yaparken parmağımı rendeledim.” dedi. Bade teyze, “Ay, ne beceriksizmiş bunlar! Biri elini rendeler, biri ayağını!” Jülide, “Dikkatli olmakta fayda var, hastane uzak olduğu için böyle durumlar oldukça tehlikeli. Derin yaralarda acillik olunabiliyor bazen, şuan anlatıp midenizi kaldırmak istemiyorum ama benim de elime dikiş atılmıştı. Moda sektöründeyim, öğrencilik zamanlarımda sakarlığımdan çok çektim. Dediğim gibi çok dikkat edin, elimizi gündelik işlerde çok kullanıyoruz. Sağlığımızın değerini maalesef onu yitirince anlayabiliyoruz. Temkinli olmakta fayda var.” dedi. Mete, “Doğru söylüyorsunuz, ben de doktorum. Küçük işlerde bile bu parmağımı o kadar çok kullanıyormuşum ki, şimdi işlerim aksıyor. Bir sorun çıkmıyor fakat ameliyatlarımın süresi biraz uzuyor.”
Feride boş bardakları toplayıp mutfağa götürdü. Mutfağa o sırada su içmeye gelen Feride’ye, “Mete yarın denize çıkacak, senin kızları da götürsün. Evde sıkılmıyorlar mı? Burası çok sakin bir yer, onlar için de değişiklik olur.” dedi. Feride, “Bugün merkeze gittiler, orada biraz dolaşmışlar ama yarın evde yapacak bir şey yok. İki gün sonra Gökçeada’dan İstanbul’a dönünce yine iş başı yapacak yavrular. Birkaç gün daha gezip dolaşsalar fena olmaz.” dedi. Sevda salona döndüğünde, kızlara yarın Mete’ye denize açılırken eşlik etmeleri için teklifte bulundu. Mete, “Gelirseniz benim için de iyi olur. Tek başına gitmek eğlenceli fakat insan yalnız kalınca bir süre sonra ister istemez sıkılıyor.” dedi. Jülide, Jale’ye göz kırpıp hafifçe dizini onunkine değdirerek, “Olur tabi… Yarın biz de kumsala gidecektik, deniz havası iyi gelir diye düşünmüştük ama tekneyle de çıkabiliriz. Bizim için fark etmez.” dedi. Mete, “Ben erkenciyimdir yalnız, saat 08.00’de kapıda bekliyor olurum.” dedi. Jale gözlerini devirerek bakışlarını kaçırdıktan sonra ona bakıp sevimli bir şekilde gülünce gamzeleri belirdi, “Saat sekiz biraz geç değil mi? Sabah saat beşte çıkalım bence!” dedi. Jülide, “Öyle deme Jale, öğlen güneşi kafamıza geçsin mi istiyorsun? Sabah serinliğinde daha keyifli olur.” Mete’ye dönerek gülümsedi, “Metecim bizim öyle insanları bekletmek gibi bir huyumuz yoktur. Merak etme saat tam 08.00’de kapıdayız.” dedi. O anda kapı çaldı, Mete ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Delikten baktıktan sonra komik ve sempatik bir ifadeyle Sevda’ya bakıp şaşırdı, “Anne oğlun gelmiş, ilginç...” Kapıyı açtı, “Hoş geldiniz. Gözümüz yollarda kaldı. Oo, benim küçük pilotum da buradaymış.” derken eğilip yeğenini kucağına aldı.” Selamlaşma faslı bittikten sonra Kerim, Mete’yle bahçe düzenlemesi hakkında sohbete daldı. Kerim’in eşi Ayla, ağlayan çocuğu Kaya’yı sakinleştirmek için bir süre çabaladıktan sonra onu susması için bahçede dolaştırmaya çıkardı.
Bir süre sonra herkes salondaki yemek masasına geçmiş, koyu bir sohbet eşliğinde, kekler, kurabiyeler, çeşitli mezeler eşliğinde çaylar yudumlanıyordu. Kerim ve Ayla yedi sene önce evlenmişlerdi. Üniversitede tanıştıktan kısa bir süre sonra sevgili olmuşlar ve mezun oldukları sene nişanlanmışlardı. Evlilikleri ufak pürüzler ve anlaşmazlıklar haricinde mutlu sayılabilecek bir durumdaydı, aralarında iletişim problemi olmadığından her şeyi birbirleri ile konuşup ortak bir yol bulmakta zorlanmıyorlardı. Jale, Kerim’i en son çocukluğunda görmüş olduğundan hayal meyal hatırlıyordu. Yemek faslı bittikten sonra tekrardan salondaki koltuklara yerleştiler. Feride Hanım kısa bir sessizlikten sonra bir bahane bulup kalkmak için izin istediğinden, ev halkıyla bayramlaşıp, vedalaştıktan sonra evlerine geçmek üzere ayrıldılar.

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bölüm 10 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bölüm 10 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BÖLÜM 10 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL