0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
223
Okunma
Gelmeyen Şair
Bir şair vardı, yıllardır kelimelerin peşinden koşan. Fakat ilham, bir türlü onu bulmaz olmuştu. Ne zaman kalemi eline alsa, sayfalar boş kalıyor, düşünceler karmaşık bir sessizliğe bürünüyordu. Oysa yüreğinde anlatacak binlerce hikaye, söylenecek onlarca söz vardı. Ama bu sözler, zamansız ve sebepsizce susmuştu.
Gelmeyen şair, sanki kendi iç dünyasında kaybolmuştu. Kendi sessizliğinin esiri olmuştu. Çevresindeki sesler, renkler ve hayatın ritmi ona ulaşmıyor, ilham kapılarını çalmıyordu. Beklemekten yorulmuştu, beklemek onun en ağır yükü olmuştu. Ama vazgeçmek de mümkün değildi; çünkü o, şairdi ve şair kelimelerle var olurdu.
Ama işte o gelmeyen şairin asıl nedeni vardı; yarım kalmış bir aşk. O aşk, eksik kalan bir dokunuş, söylenmemiş kelimeler, yaşanmamış anlar gibiydi. O şairin gelmemesi, belki de aşkın tamamlanmamış hikayesinden doğuyordu. Çünkü kelimeler aşkla beslenir, ilham aşkla parlardı. Yarım kalmışsa, o şairin içinde bir boşluk vardı; eksik bir parça.
O gelmedi çünkü kendini bulmaya çalışıyordu, ama kaybolmuştu. Kendi karanlığında sıkışıp kalmıştı. Gelmek istedi belki ama yolları tıkanmıştı, elleri bağlanmıştı. Ve ben beklerken, o mücadele ederken, aramızdaki mesafe büyüdü. Yarım kalan aşk, tamamlanamayan şiirimiz oldu.
Ben bir şairim, o da bir şairdi. İkimizden biri eksik kaldı, belki de birbirimizi tamamlayamadık. O gelmeyince, ben de kelimelerimi yitirdim. Çünkü gerçek şiir, bazen yalnızca tamamlandığında anlam kazanır. Ve bu tamamlanmamışlık, gelmeyen şairi yaratan sebep oldu.
Beklemek, sabretmek en büyük şiirdir.
5.0
100% (4)