0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
268
Okunma

Abi ben karayollarında yol işçisi olarak çalışıyorum. İşimiz çok ağır ve çok da yorucu. Ne Gündüzümüz belli, ne de gecemiz. Kar yağdı yol kapandı gel Sedat, Bariyer yapılacak, ark açılacak gel Sedat. Evet, yoruluyordu, hem de çok yoruluyordu ama hala gözleri, sıkıcı günlerin içinde bir kutup yıldızı gibi parlıyordu. Umut ışığı hiç sönmemişti bu yakışıklı gencin.
Sedat Seda’yı bir yaz akşamı tanımış. Bunlar yine bir yol çalışması esnasında iken yalpalayarak gelen bir araba dikkatlerini çekmiş. Araba zik zak çizerek Sedat’ın tam önünde bariyerlere vurarak durabilmiş. Hemen yardımına koşmuş Sedat. Arabadaki bayan ışık görmüş tavşan gibi donakalmış. Sonra arkadaşları da gelmişler Sedat’ın yanına. Hep beraber çıkarmışlar kızı dışarı. Boş zamanlarında sanayide ustalık yapan Kazım Abileri arabaya bakmış. Sıkıntı yok sadece far ve tampon kırık demiş. Yol çalışanlarının hepsi evliymiş. Bir ben bekârdım abi, onun için her biri işine geri döndü. Hatta Murtaza Abisi bile giderken, bu senin nasibin bu kızı kaçırma diye telkinde bile bulunmuş kulağına.
Hastaneden dönen bir Ambulansı durdurmuşlar. Nöbet değişimi olduğundan bir tek şoför varmış, mecburen bayanın yanına bende bindim dedi. Sanırım ağrıları çoktu ki bir elimi tuttu hastaneye gidene kadar hiç bırakmadı. Şoför sürekli konuştur uyumasına izin verme demişti bende havadan sudan sorular soruyorum ona. Adım Seda dedi, Anadolu Hastanesinde görüntüleme çalışanıyım, Kozlu’ya teyzemlere gidiyordum. Telefona bakarken direksiyon hâkimiyetimi kaybettim, heyecandan da duramadım işte. Arabada çok zarar var mı dedi o ağrılarının arasında. Ne demişler ‘ mal canın yongasıdır ‘…
Sağ salim geldik hastaneye. Doktor sorgusu bitti, Hastane polisi sorgusu başladı. Seda’ya sordular kimsenin suçu yok kazayı ben yaptım dedi. Dedim teyzeni arayayım mı? Şimdi arama şu sonuçlar bir çıksın dedi. Karnım çok aç bana bisküvi alır mısın dedi. Çilekli kaymaklı bisküvi, çilekli de süt aldım. Sana söylemiş miydim, benim en çok sevdiğim meyve çilektir, her şeyin çileklisini severim dedi. Heyecanla bende dediğimi hatırlıyorum. Sedaya her baktığımda bir kez daha âşık oluyordum. Sonuçlar çıkana kadar hayat hikâyemizi birbirimize anlattığımızı fark ettik. Öyle bir güzel gülüyordu ki abi dedi yani o kadar olur dedi. O gülüyordu dünya gülüyordu sanki.
Tahlil sonuçları iyi geldi. Teyzesini aradı. Tabi teyzesi de annesini aramış. Oda bir anda aile meclisi gibi oldu. Annesi gözleriyle beni göstererek kim bu der gibi bir hareket yaptı. Seda da hiç düşünmeden kurtarıcım, o benim süpermenim dedi. Önceden birbirimizin telefon numaralarını almıştık. Müsaade isteyip ben çıktım odadan. Sote bir yerde bekliyordum ama. Ustabaşını aradım. Anlattım her şeyi. Sağolsun, ben seni idare ederim sen kısmetini bekle dedi. Bir hoş oldu içim ki sorma abi dedi. Neyse o gün buluştuk. Aşkımız gün geçtikçe daha da yıkılmaz hale geldi. Her buluşmamızda pamuk şeker yerdi. Çok severdi. Bazen akşamları herkesi uyutup sahile kaçardık ikimiz. Ben ona aşk şarkıları söylerdim. Neden hep aşk şarkıları söylüyorsun ki dedi. Yüzündeki gülümseme aşk şarkıları söylemem için bir neden. Çünkü ben sana aşığım dedim. Seni tanıdığım için dünyanın en şanslı insanıyım diye her gece dua ediyorum rabbime. İyi ki varsın.
Gün ağarmaya başlıyordu kalktık. Ama bir sıkıntı çıkmamış evinde. Sadece öğlene kadar uyumuştu o gün. Sedanın senelik izni bitmişti. Sanki Avusturalya’ya yolcu ediyor muşum gibi ağlaştık abi dedi. Gittiği günün ertesinde nöbete kaldı. İki gün konuşamadık, sonrasında da telefonlarım açılmadı. Hastalandı diye umut ederek çalıştığı hastaneye gittim. Sora sora buldum sedayı. Dedim hayırdır telefonlarımı açmıyorsun. Bir sıkıntı mı var dedim. Olmuyor dedi. Yapamıyorum, beni affet dedi. Tam bişey diyecem yanımıza beyaz önlüklü bir lavuk yanaştı. Hadi hayatım seni bekliyoruz demez mi? Kimsin lan sen diye yapıştım yakasına çocuğun. Korktu, ama sessizce sözlüsüyüm demez mi? Kan beynime sıçradı. Sedaya dönüp, Allah seni bildiği gibi yapsın şerefsiz diye bağırdım. Hastane polisi geldi. Şikâyetçi misin diye sordu o şerefsizde şikâyetçiyim dedi. Apar topar beni bir odaya aldılar. Yarım saat sonra seda geldi ben şikâyetçi değilim dedi. Saldılar beni. O hırsla tekel bayisinden bir bira aldım. Bira bitmeden daha birkaç yudumda kafam dönmeye başladı dedi. Nasıl yani dedim ki demez olaydım. Abi ben bu yaşıma kadar içki içmedim ki dedi. Kahkahalarla güldük karşılıklı. Yıllar sonra kardeşimle tekrar karşılaştık bir piknik yerinde. O beni tanıdı, geldi yanıma. Vehbi abiiimm diyerek. Kucaklaştık sıkı sıkı.
Eşimle tanıştırdım. Neler yapıyorsun dedim. Üniversite bitirdim abi dedi. Bir şirkette İnşaat Mühendisi olarak görev yapıyorum dedi. Evlendin mi dedim. Evlendim abi dedi. Nurcaaann diye bağırdı karşıya. Bir bayan ve birde maviş gözlü bir kız çocuğu. İsmin ne senin çirkin kız diye sordum. Seda dedi. O an göz göze bakıştık Sedat ile. Ne yapayım “UNUTAMADIM” Abi der gibi başını yana eğdi. O gün beraber ailecek güzel bir gün geçirmiştik. Sonra İzmir’ e taşındılar. Duyduğuma göre bir de oğlu olmuş.
İşte bazıları sevdalarını bir mum gibi ellerinde, bazıları da bir kurşun gibi yüreklerinde taşır.
Sizlerde sevdanıza sahip çıkın canlar. Unutmayın ki zorla aşk olmuyor.
Denk gelişleriniz doğru zamana, Rast gelişleriniz güzel insanlara olsun. İyi niyetler, güzel yürekler, mutlu yüzler hayatınızdan hiç eksik olmasın…
Emre Vehbi Alkan
Şiirbaz
26. Temmuz. 1998
5.0
100% (1)