Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
mesut.çiftci
mesut.çiftci

Bu Sabah

Yorum

Bu Sabah

( 1 kişi )

0

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

176

Okunma

Bu Sabah

Bu Sabah

Varoluş sancılarımın esaretinde ve obsesif kompulsif bozulmanın derinliklerinde çilelerimi ipe dizip tespih yapıyordum intihara meyilli bir zihinle bu sabahın serinliğinde kumru kuşlarının ritmik seslerinde zamanda yolculuk yapmadan hemen önce. Dünyanın bozuk çarkları arasında mı eziliyordum, zaman değirmeninin taşında mı öğütülüyordum yoksa bu lime lime halimin başka bir müsebbibi mi vardı? Yumurta mı tavuktan çıkıyordu yoksa tavuk mu yumurtalarını umursamıyordu? Yaşadığım beton ormanında sığıntı misali bu çöplük mezbelesinde savrulurken artık sabahları hiçbir horozun sesi duyulmuyordu. Tavuklar mı dul kalmışlardı, horozlar mı diyarı terk etmişlerdi? Bir düşünceden diğerine kaç çileden geçiliyordu? Ağır konuların altında ezilmemek için nasıl bir dansözlük yapmak gerekiyordu? Her şeyi bildiğimi farz ediyordum ancak hiçbir şeyi bilmediğimi etimle, kemiğimle ver her hücremle biliyordum.

Ölü düşünürlerin canlı düşünceleriyle sohbet edinmeyi adet edinmiştim. Böylesi bir muhabbet elbette canlı insanların ölü düşünceleriyle sohbet etmekten daha cazip geliyordu. Ağlamak istiyordum, ağlayamıyordum. Ne zamandır ağlamak için gerçekçi bir sebep bulamıyordum. Acıyordum, kanıyordum ama ağlayamıyordum. Geçmişimin silik hayaletlerini konuk ediyordum zihnimin her bir katmanına ve bu ev sahipliğinden artık gocunmuyordum. Merhum babamla sohbet ediyordum ve her muhabbetin sonu ölümle bitiyordu. Hangi haksızlıklarda boğulmuştun baba hayat okyanusunda ve nasıl da hiç kimse yardımına koşmamıştı? Vefasız olan insanlar mıydı, yıllar mıydı yoksa hayatın bizzat kendisi miydi? Bir sigara daha yakıyordum kansere inat, olmamayı umuyordum çünkü. Çok mu gençmiş, kalp krizinden mi ölmüş, kalp krizinden ölümler mi çoğalmış, aspirin işe yarıyor muymuş? Peki, reflünün mide koruyucu ilaçlardan başka bir çaresi var mıymış? Çiğ patatesi yiyeceksin aç karnına ve bir hafta devam edeceksin çiğ patates yemeye, o zaman mide koruyucu ilaçları kullanmaya gerek kalmayacak. Aldanmak istiyordum tüm aldatıcı sözlere ve kanmak kandırılmak istiyordum delice. Akıllı hiçbir zaman dilimine sahip olmak istemiyordum. Koşmak istiyordum kayalıklarda çıplak ayaklarımla ve uçmak istiyordum gökdelenlerin üzerinden.

Mendilim vardı, dedem almıştı ve ben ilkokul da siyah önlüklü kepçe kulaklı çirkin bir çocuktum. Beyaz mendilimi üçgen yapar sol göğsümün üzerindeki cebe takardım. Yeşil naylon ayakkabılarımla koşardım teneffüslerde. Dünyanın ne kadar da büyük ve ilginç olduğunu düşünür, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah ilerlemenin düşünü kurardım. Yalnız bir çocuktum. Babam henüz ölmemişti, babaannemin kına kokulu elleriyle siyah önlüğümün beyaz yakasını takmasını izlerdim. Başın dönerdi çoğu zaman, beyaz namaz takkesi üzerindeki siyah lekeler. Bu çocuk adam olur mu? Peki, siz bir adam yetiştirebilir misiniz? Zamanın içinde savruluyordu tüm anılar sonra, bir bulanıklaşıp bir netleşiyordu. Kaygı bozukluğu mu, nevrotik sancılar mı, anneler günü mü? Annesi var mı ki bu çocuğun anneler günü olsun? Yokluklar içinde bu çocuk nasıl büyüsün? Büyüdü ama o çocuk hatta obez oldu.

Doksan senesinde üvey annenin elinde bitlenen, doksan bir senesinde beslenme yetersizliğiyle ahşap sıraları kemiren, doksan iki senesinde kömür parası talep kağıdını eve götürdü diye azar işiten siyah önlüklü çocuk, gelişim yetersizliği içinde çırpınan çocuk; kepçe kulaklı çirkin suratlı hiçbir çevrede istenmeyen bir çocuk, çamurlu kış günlerinde gri bulutlarla kaplı soğuk ve yağışlı gökyüzünde masum bir mahkûm. Bayat ekmek yemek iyidir başka seçeneğin yoksa. Hayvansal protein fiziksel ve zihinsel gelişim için önemlidir öyle mi? Bu ruhsal sıkıntı gelişememiş bir zihnin izdüşümleri midir? Et Kurban Bayramı’nda komşudan gelen kemikler midir? Babaannemin minyon tavuklarının minik yumurtalarıyla bu açık kapatılabilir midir? Şimdi ben bir oturuşta onlarca yumurtayı yiyebiliyordum. Ama hiç o yıllardaki kadar aç, o yıllardaki kadar muhtaç olamıyordum.

Sancılardan ve sanrılardan uyuşmuş bir zihin körlüğünde veda ediyordum sabaha. Güneş yükseliyordu, yaprakların yeşilleri belirginleşiyordu. Gün aydınlanmış olsa da ruhum kararıyordu her geçen an. Bendim zamanın ocağında yanan çoğu zaman.

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Bu sabah Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bu sabah yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bu Sabah yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL