Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF

Yalın Ayak Umudun İzinde

Yorum

Yalın Ayak Umudun İzinde

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

328

Okunma

Yalın Ayak Umudun İzinde

Yalın Ayak Umudun İzinde

Küçük bir çocuk… Toprak kadar sıcak, gökyüzü kadar geniş bir kalbin taşıyıcısı… Ayaklarının altı, kızgın yaz güneşine inat, yanık izleriyle dolu… Ayakkabısı yok ama umudu var. Elbisesi yırtık, omzu düşmüş, cebinde birkaç kuruş ya da hiç... Ama gönlünde bir meşale yanıyor. Herkesin unuttuğu, görmezden geldiği bir köyün taşlı yollarında, ufka bakarak yürüyor. Çünkü biliyor: Yürümek, düşmekten korkmamaktır.

Düşe kalka büyüyen bu çocuk, sadece yaş almıyor; ruhu da ağırlaşıyor. Gözleri, sanki bir ömrün yükünü küçük yaşta omuzlamış gibi… Henüz sekiz yaşında ama hayata sekiz canla tutunmuş gibi; inatla, dirençle, azimle dolu. Okula gitmek için her sabah çorak yollarda saatlerce yürüyor. Sırtında eski bir çanta, içinde üç beş defter. Ama onun çantasında asıl taşınan şey: Umut... Çünkü biliyor, bilgiyle donanmış bir yürek, karanlıkları deler.

Okulda ne mi bulur? Bazen dayak, bazen ceza, bazen aşağılanma... Ama o hiçbir zaman “neden?” diye sormaz. Çünkü bilir: Mazlumun yolu dikenlidir. O dikenlerin arasında yürümek, sabrın en büyük mertebesidir. Disipline gönderildiğinde, hiçbir arkadaşını satmaz. Suçsuzdur ama susar. Suçlamaları alır, yüreğine bastırır, ağlamaz. Çünkü gözyaşı, sadece Rabbi ’ne akar onun kalbinden.

Yatılı okullarda okur. Tatillerde memlekete dönmek ister ama yol parası yoktur. Ne yapar? Kamyonculara muavinlik eder. Dağ başlarında, gece yarılarında, tesislerde bekler. Korkmaz. Yalnızlığı çoktan kabullenmiştir. Çünkü yalnızlık, onunla dost olmuştur. Ve o dostluk zamanla ruha, ruhtan sabra, sabırdan dirilişe dönüşmüştür.

Ayakkabısı mı yok? Çöplerden bulduğu eski bir çifti tamir eder, ayağına uydurur. Eli nasırlı olur, gönlü ise daha da ince. Çünkü yoksulluğun açtığı her yaraya, inançla merhem sürer.

Ve büyür bu çocuk... Artık 50’li yaşlarda. Ama içindeki çocuk hâlâ sekiz yaşında… Hâlâ aynı umutla yürüyor. Hâlâ yorgun ama pes etmemiş. Hâlâ yalnız ama Allah’la dolu. Hâlâ acılar içinde ama imanla diri. Hayat ona ne verdiyse, o hepsini sabırla taşıdı. Mafyaların tehditlerine aldırmadı. Tefecilerin karanlık sokaklardaki baskılarına direndi. Yalnızdı, evet… Ama bir tek Allah’a dayanarak yürümeye devam etti.

Her acının kapısını çaldı, her gözyaşının toprağında çiçek açtırmak istedi. Kimin elini tuttuysa, kendi elleri titredi; ama o titreme, bırakmanın değil, kalpten gelen bir sarsılışın işaretiydi. Yandıkça unuttu kendini; ismi silindi, benliği soldu ama insanlığı unutmadı. Acılar onu boğmadı, yoğurdu. Göğe yükselen dumanlar, onun ciğerini yakmak yerine kalbini arındırdı. Küller içinde bir gül gibi, yanarak yeniden doğdu. O duman, zehir değil; arınmaydı onun için. Çünkü ateşin içinden geçmeyen bir ruh, hakikati kavrayamazdı.

İyiliği çoğu zaman ahmaklık sayıldı. Ama o, insanların duygularıyla değil, kendi vicdanıyla hareket etti. Başkalarının ne dediğine aldırmadı. Çünkü onun pusulası halk değil, Hakk’tı.

Ve şimdi…
Bir elinde tutuşan meşale, diğerinde bir asa… Hâlâ yürüyor.
“Yıkılmadım,” diyor. “Yıkılmayacağım. Çünkü ben bu yola yıkılmak için değil, yürümek için çıktım.”
Biliyor ki, bu yol gideni az, düşeni çok bir yol. Ama o dönüp bakmaz ardına. Kim gelir, kim gider; umursamaz. Çünkü o, bu yolu Allah için yürüyor. Ve bir an olsun şüphe etmez ki bu yolun sonunda, Rabbinin rızası vardır.

Açlık mı? Alışmış.
Tecrit mi? Tanıdık.
Karalama, iftira mı? Eski dostlar...
Ama hepsine rağmen, o hâlâ İbrahim Peygamber gibi tek başına bir ümmettir.
“Ben sizi ve taptıklarınızı terk ediyorum,” der.
“Rabbime yöneliyorum. O yeter bana.”
Gece gündüz demeden haykırır:
“Ey cahiller! Yoksa siz bana Allah’tan başkasına kulluk yapmamı mı emrediyorsunuz? Siz göklerin ve yerin Rabbi’nden korkmuyorsunuz da ben sizin düzmecelerinizden mi korkacağım?”
O, gecenin zifiri karanlığında bir aydınlatma fişeğidir. Parlar, yakar, yol gösterir. Karanlığı delmek pahasına kendini tüketir. Bilir ki, aydınlatan önce hedef olur. Ve bilir ki ona doğrultulan mermiler sadece teni değil, inancı da sınar. Ama geri adım atmaz. Çünkü onun ruhu çoktan kararını vermiştir:

“Ben bu yola, karanlıklarda kaybolanlar için ışık olmak üzere çıktım. Eğer bu yol şehadete varırsa, bilirim ki o bir son değil, başlangıçtır. Şehadet ödüldür; Rabbim lâyık görürse, canım fedadır. Ben sadece layık olmaya gayret ediyorum.”

Bu öykü sadece bir adamın değil; bir çağın, bir neslin, bir ruhun direnişidir. Bu sadece geçmişin değil; geleceğin de ateşidir. Ve o ateş, kül olmadıkça umut da sönmeyecek.

Çünkü o, yalın ayakla yürüyen bir çocuktur hâlâ.
Ve o çocuk hâlâ bize doğru geliyor.
Elinde bir meşale, yüzünde bir inanç, yüreğinde bir dua...
Ve bize diyor ki:
“Ben bir aydınlatma fişeğiyim. Eğer beni göremezseniz, karanlıkta kaybolmayın. Çünkü Allah, hep yol gösterendir...”
Bu öykü sensin,
gözyaşlarını içe akıtan,
yalnızlığını yıldızlarla paylaşan...
Bu öykü biziz,
yan yana ama suskun,
kalabalıklar içinde kaybolmuş,
gönlümüzü bir çocuğun masumiyetine emanet etmiş...
Bu öykü,
kendi içine kapanıp dua eden,
sessiz çığlıklarla direnen,
hiçbir zaman alkışlanmayacak,
hiçbir zaman manşetlere çıkmayacak olanların öyküsü…
Ama unutma:
O yalnızlıkların içinde bir dua yükselir,
ve o dua, tüm karanlıkları deler.
Bu yüzden,
herkes gittiğinde bile birisi kalır: Allah.
Ve O, daima fısıldar gecenin sessizliğinde:
“Ben seninleydim... Ayakların kan içinde yürürken, dudakların susarken bile kalbini duydum.
Gecenin en karanlık anında, yıldızsız gökyüzünde bile sana ışık oldum.
Kimsesizliğinde sana dost, düşmanlıkta siper oldum.
Ve bil ki, hep seninle olacağım...
Çünkü sen, yalnız yürüyen değil, Benimle yürüyensin.”

Yalın ayak umudun izinde, düşe kalka ama sapmadan yürüyensin.
Yolun dikenli, göğsün açık, yüreğin Allah’a emanet...

Erol Kekeç/03.05.2025/Sancaktepe/İST

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yalın ayak umudun izinde Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yalın ayak umudun izinde yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yalın Ayak Umudun İzinde yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL