1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
232
Okunma

Bizler sadece aptalların ciddiye alındığı bir dönemde doğduk.
Ve işte bu yüzden, akıllar suskun; kalpler yorgun, diller zincirli…
Bir çocuğun sessizce duvara çizdiği umutlar kadar masumduk belki başta. Hayata inanmış, insanlara güvenmiş, sistemin içinde doğruyu aramıştık. Ama sonra fark ettik: Ne kadar çok düşünürsek, o kadar dışlanıyorduk. Ne kadar çok soru sorarsak, o kadar garipseniyorduk. Ne kadar dürüst olursak, o kadar yalnız kalıyorduk.
Çünkü bu çağ, susanları ödüllendiriyor; haykıranları değil.
Bu çağ, görüneni kutsuyor; göreni değil.
Herkesin Bildiği Ama Kimsenin Söylemediği Bir Gerçek
Her şey o kadar tersine döndü ki artık zekâ bir tehdit, duyarlılık bir kusur, vicdan bir zayıflık sayılıyor. Bilgisiz bir özgüvenin, cehaletle makyajlanmış gürültülü fikirlerin dört nala koşturduğu bir zamanın ortasındayız.
Şimdi öyle bir çağdayız ki, aklıyla düşünen değil, ekranlarda bağıran kazanıyor. Bilgi yerine ün, liyakat yerine bağlantı, nezaket yerine şov...
Ve böyle bir çağda biz, düşünen insanlar olarak “fazla” kalıyoruz. Fazla sorgulayan, fazla duygulanan, fazla derin...
Sessizlik-Akıllıların Laneti
Aklı olan, bu çağda iki kere düşünür. Biri kendisi için, biri insanlık için. Ama akıllı insanın laneti, bazen konuşmaktan çok susmaktır. Çünkü biliyor ki: Ne derse desin, duyan az olacak. Anlayan daha da az.
Ve bu suskunluk büyüdükçe, sahte gürültüler daha da çok yer kaplıyor dünyada. Yalanlar koca dev aynalar gibi önümüze dikiliyor, “gerçek bu” diye bağırıyorlar. İnsanlar ise görmek yerine inanmayı, anlamak yerine alkışlamayı seçiyorlar.
Ciddiye Alınmak- Değerli Olanın Değil, Gürültülü Olanın Hakkı
Ciddiyet artık bilgiyle değil, pervasızlıkla kazanılıyor. Kimin sesi çok çıkarsa, o haklı sayılıyor. Kimin yüzü daha çok tanınıyorsa, o daha değerli sanılıyor. İçerik değil, etiket konuşuyor. Derinlik değil, gösteriş alkışlanıyor.
Ve bizler, düşünerek, sorgulayarak, sabrederek büyüyenler…
Bizler, "Acaba bu doğru mu?" demekten kendini alamayanlar…
Bizler artık bir kenara itiliyoruz.
Çünkü “sade olmak”, bu devirde “silik olmak” sayılıyor.
Gülmeyen Palyaçolar Gibi
Bir gün bir dostum dedi ki: “Biz artık gülmeyen palyaçolar gibiyiz.”
Ne demek istiyorsun diye sordum.
“İnsanlar bizden hep neşeli görünmemizi istiyor, ama içimizde ağlayan bir uygarlık var,” dedi.
Haklıydı. Çünkü düşünen her insan, bir şeylerin ters gittiğini görüyordu. Ama kimse duymak istemiyordu. Aptalların özgüveni, bilge kişilerin sessizliğini bastırıyordu.
O yüzden bu devirde konuşmaktan çok, sustuğumuz için yorulduk.
Ne Zamandır Bilgelik Hafife Alınıyor?
Tarih boyunca, bilgeler bazen taşlandı, bazen sürgün edildi. Ama hiçbir çağda bu kadar görmezden gelinmediler. Şimdi artık bir filozof değil, bir fenomen daha fazla dinleniyor. Bir bilim insanı değil, bir influencer gündem yaratıyor. Derinliği olanlar değil, ilgi çekici olanlar dikkat topluyor.
Ve belki de bu yüzden, “ne kadar az bilirsen, o kadar çok ciddiye alınırsın” dönemindeyiz.
Bu Çürümüşlüğün İçinde Umudu Tutmak
Tüm bunlara rağmen, hâlâ umutluyum. Çünkü bilirim ki, tarih geçicidir ama hakikat daima geri döner. Bugün hakir görülen, yarın alkışlanabilir. Bugün susturulan, yarın dirilir. Yeter ki içimizdeki ışığı koruyalım.
Düşünen insan, zamana yenilmez. Belki yavaş yürür, belki alkışlanmaz, belki yalnızdır…
Ama o, kendi ruhuna ihanet etmeden yürür.
İşte bu yüzden değerlidir.
Biz Kimin Çağında Doğduk?
Bizler; boşlukların parlatıldığı, içeriklerin boğulduğu bir çağın çocuklarıyız.
Bizler; ekranlarda fikir değil, figür izleyen bir toplumun ortasındayız.
Ve bizler; sadece aptalların ciddiye alındığı bu devrin yanlış çocuklarıyız.
Ama aynı zamanda belki de doğru geleceğin tohumlarıyız.
Bir Gün Gerçekler Konuşacak
Bugün alay edilenler, yarın örnek gösterilecek.
Bugün hor görülenler, yarın aranacak.
Çünkü hakikat, geç gelir ama geldiğinde yalanı siler süpürür.
Biz yine düşüneceğiz.
Yine sorgulayacağız.
Yine konuşacağız, gerektiğinde susarak bile haykıracağız.
Çünkü biz bu çağın gürültüsünde değil, suskunluğunda yaşayan insanlarız.
Ve aptallığın ciddiye alındığı bu dünyada, aklın uykusu en büyük isyandır.
Erol Kekeç/10.05.2025/Namazgah/İST