0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
222
Okunma
Hikayeyi garibe derlerse de aldırma. Şimdi uzat bakayım ellerini. Aferin yutkun. Bir kaç penisilin ve biraz ıhlamur aldın mı tamamdır. Karda kışta kıyamet zamanda hasta olunmayacak da ne zaman olunacak ? Ekmek gibi maşallah gözlerin bereketli ve buram buram burçak kokuyor. Motorumun terkisinde üç tane zeytin ve bir kekik dalı doğruca dağlar ardındaki gözelere gidelim. Uykulu bir sabahtan ancak böyle uyanırız. Tabiban ile beraber hasbihal ederek yola çıktı Erce Hekim. Gözünde çakmak bulutu var derdi nenesi. Çakmak bulutu geçmeden bu çocuk uslanmaz. Niceleri yağmur yağdığında göğün göbeğine baka baka bağırırdı. Hiç uslanmadı. Evlenmedi de. Aşk ile tabip oldu. Gazeteyi karıştırdı. Veremin çaresi bulunmuş dedi. Hasta içeri girdi öksüre öksüre sedyeye oturdu. Çayı yeni demlemişti. Sıcak suyu porselen kaba koydu. İçine abeslang attı. Steril ama kaynamış suda daha steril. Hasta bir ara bulutlandı yere düştü. Kaldırdı. İki tokat attı. Diril ! Hak sana can verdi deyü canından niye tez vazgeçersin ! Hasta doğruldu mecali kalmadı morara morara yeniden düştü. Erce Hekim boğmaca dedi. Cam ampülü kırdı solüsyonu sıktı. İğneden köpüğü aldı. Gözlerini morarttı ve hastaya zervk etti şifayı. "Şifasın gördüğün kaderin müptelası ol, derdi veren Allah aşkın zamanından çalmaz, gönül kumdan saat değil ki rabbi tespih ederken erisin, coştukça gönül yükselir uçtan uca"
- Kapı çaldı İhsan !
-Erce Hekim adınızı söyleyin.
- İhsan kapı çalındı diyorum aç bu gece misafirimiz yok. Boran vaktinde kurt değil ya gelen.
-Erce Hekim adınızı söyleyin. Nerede oturuyorsunuz ? Siz hekim misiniz ?
-Deli deli sorular sorma İhsan ! Çıldırtma beni. Saat kaç oldu kapıyı açsana !
-Erce Hekim sorulara cevap vermedi. Saat 01.42
- Bana bak senin elinden ekmeğini mi aldım ?
-Erce Hekim bu konuşmayı 142. kere tekrar etti.
Yıldırım düştü ağaca ve bir toprak kokusu geldi. Yanmıştı belki orman ama kimin umrunda. Motorun üzerinde bir gül vardı. Kokladı mazot ve gül kokuyordu. Aşkın tanımı gibi. Son gece biraz daha dolaştı. Son umutla suladı kasımpatıları gitti eridi ay boyunca. Yolda sürekli birileri ile konuşuyordu. Eldiveni yırtık olduğundan kar giriyordu içine.
- Ben yolumu kaybettim. Kağızman ne tarafa düşüyor ?
-Hemşerim sen kaç gündür yoldasın ?
-Yahu yola çıkalı 2 saat oldu olmadı nerelisin sen gardaş ?
-Ayancık.
-İyi de bakalım sen Kağızman nere düşüyor ?
-Hemşerim git işine konuşma sabah sabah !
Motor düştü elindeki güller toprağa değdi. Kalbindeki gül burkuldu birden. Erce Hekim gülerek ağladı, ağladıktan sonra güldü. Resmine baktı düştü dudaklarından iki katre gül.
Toprağa düşerse ne olur dedi
Can havliyle güldü geçti
Erce Hekim kaldı adı muradın
Söyledi hallice ahvalin
Son satırlarını yazmıştı. Bilinci bulanık gözleri çakmak çakmak...
-Erce Hekim koridorun sağında sanki altında oturak var gibi oturdu. Eliyle karşıdan gelen birine dur dedi. Hayatını anlattı. Cebinden bir mektup çıkardı. Mektubu hastabakıcı Emrullah Efendi aldı. Annesine yazdığı mektubu 142. kere verdi. Ellerini avuçlarına aldı. Tekrar tekrar düştü. Ayağa kalktığında her şeyi unutmuştu beni çıkarın buradan diye bağırıyordu.
Motordan düşünce ölmeliydi aslında ama çakmak gözleri ölmemeyi seçti. Direndi ama zaman onu yendi. Aynı zamanın içinde sıkıldı kaldı. Baştan yaşıyordu ömrünü. Bir güne bir ömür sıkıştırıyordu. Her defasında güller ve mazot kokusu gelirdi burnuna.
Tıbbiyeli Erce, Makedon göçmeni. Sıcakkanlı, sevecen, zeki ve kurnaz. Toprağa değince alev alırdı taşlar. Yaşadıkça yaşlanmayanlardan. Aynı yaşını çok defa yaşayanlardan.
5.0
100% (1)