0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
277
Okunma
Yukarı çıkmak istemiyordu örümceğin orada olduğu düşüncesiyle içini bir huzursuzluk kapladı. Örümceğin üst kattaki yatak odasının açık penceresinden dışarıya çıkıp, evden gitmiş olabileceğini düşünerek kendini rahatlatmaya çalıştı. Mutfaktan salona geçtikten sonra antreye yöneldi, dresuardan sokak kapısının anahtarını aldı. Kapıyı kilitlerken ayağındaki kanayan yarayı fark etti, neyse ki küçük bir kesikti endişelenecek bir şey yoktu. Yan merdivenden yavaş adımlarla çıkıp, üst kata ulaştığında oradaki kapıyı da kilitledi. Anahtarı yavaşça eski ayakkabılığın üzerine bırakırken koridorun halısına göz gezdirdi. Örümcek görünürde yoktu. Pencereden içeri süzülen ay ışığı parlak sarı saçları arasında dolanırken terliklerini çıkardı sonra yere eğilip onları ayakkabılığa yerleştirdi. Parmak ucunda yavaşça yürümeden önce kenarda durup gölgesini yere düşürmemek için çabaladı. Pencerenin süzgecinden geçen ay ışığının son demlerinin azda olsa aydınlattığı duvarlara, tavana ve tekrar yere bakındı. Hızlı bir hareketle parmak ucunda sessizce koşmak için atıldı ama parke gıcırtısıyla irkilip, ikinci adımında yavaşça parmak ucunda halıya düşen ışık demeti üzerinde yürümeye devam etti. Oturma odasının lambasını yaktı, örümceğin nerede olduğu belli değildi. Kahverengi tüylü yaratığın, yorganının altına girmiş olabileceğini düşündü. Yorganının altında bir yerlerde cirit atıyor olabilirdi, bu nedenle yorganının altına bakmak için ışığı açması şarttı. Oturma odasının ışığını açtığı anda çekyatta arkasını dönmüş vaziyette uyuyan Jülide, ona dönüp sağ eliyle ışıktan kamaşan gözlerini kapatarak, “Ne yapıyorsun? Kapat şu ışığı…” dedi. Jale tekli çekyatının üzerine baktıktan sonra yorganı ters çevirip arkasını inceledi. Yorganı kucağına alıp yatağın üzerine göz gezdirdi. Yorganı sol eline geçirip, sağ eliyle yastığının altını kontrol etti. Yorganı serip üzerine oturdu, ayaklarını tekli çekyatından aşağı sallandırdı. Ayakları yere değerse örümcek bacaklarına tırmanıp çekyatın üzerine çıkabilirdi. O uyurken üzerinde gezinmesine izin veremezdi. Çekyatın altında olabilir miydi? Fevri bir hareketli ayağa kalkıp, ahşap parkenin halının örtmediği kısmında parmak ucunda durdu. Eğilip bir metre öteden tekli çekyatın altına baktı. Orası karanlıkta kaldığından göremiyordu. Yaklaşıp çekyata oturdu, yere basmamaya çalışarak bacaklarını havada tuttu, yakınında duran sehpanın üzerindeki fenere uzandı. Sol tarafı üzerine düştüğü yerde, kollarıyla kendini kaldırıp doğruldu. Ayağa kalkıp yatağa doğru hızlıca döndükten sonra yere çömeldi. Fenerin ışığını yakıp, çekyatın altına tuttu. Örümcek çekyatın altında yoktu, derin bir nefes aldı. Feneri çekyatı ve valizi arasındaki yere koydu. Bağdaş kurup, valizinin kapağını kaldırdı. Pijamasını çevirip inceledi, üzerini değiştirdi, içerisindeki eşyalarını gelişigüzel yerleştirdiği valizinin kapağını kapattı. Yastığını kaldırıp altına baktıktan sonra tekrardan parmak uçlarında ayağa kalkıp ışığı kapattı. Çekyatına geri dönüp uzandığında, çekyatının başlığına bakmayı unuttuğunu fark etti. Ayağa kalkıp ışığı açarsa, ablası bu defa kesin uyanırdı. Yattığı yerde kendini aşağı itti. Karanlıkta çekyat başlığı siyah bir karartıdan ibaretti. Eliyle çekyatın üzerini aradıktan sonra bir kolunu büküp hafifçe koltuğun yan tarafını eliyle yokladı. Aynı şekilde çekyatın diğer tarafına da baktı. Dümdüz uzanıp yastığa yerleştikten sonra tavana da bakmayı ihmal etmedi. Sabah içini kaplayan o huzursuzluk hissi kendini korkuya bırakmıştı. Yan odaya gidip örümceğe bakmak istiyordu. Onu bulursa evden uzaklaştıracak böylece içi rahatlamış olacaktı. Annesi ve babasının orada yattığını, onları uyandırmanın mümkün olmadığını düşündü. Evde sadece kendi uykusunu bölen o örümcek yüzünden onları uykusundan etmek gözüne çok bencilce bir hareket olarak göründü. Tüm bunları düşünürken uyuyakaldığından bihaberdi.