Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Mehmet Aluc-Kul Mehmet-
Mehmet Aluc-Kul Mehmet-

Düş Mektebinin Kapısından İçeri Girerken

Yorum

Düş Mektebinin Kapısından İçeri Girerken

( 3 kişi )

2

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

218

Okunma

Düş Mektebinin Kapısından İçeri Girerken

Düş Mektebinin Kapısından İçeri Girerken



Okuduğum kitaplarım benim gülümsemelerin bahçesi, sıradan anların büyüye dönüştüğü, neşenin çiçek açtığı dünyamdır. Okuduğum mısralar bir tebessüm, bir umut tohumu gibi filizlenir; her mısrası, fikri rüzgârın taşıdığı bir melodi gibi gönlüme dünyaların kapısını açar. İnsan ruhunun en saf hâli, burada kelimelerle kitaplarda şekillenir; bir bakış, bir söz, bir his, tüm varoluşu güzelleştiren bir anlam kazanır kitaplarda. Bu bahçede dolaşırken, geçmişin izlerini silen, geleceğe ışık tutan anların içinde kaybolurum. Yalnızca yaşamak değil, hissetmek, paylaşmak, anlamak ve derinliklerinde saklı olan iyiliği keşfetmek için okumaya adım atarız. Burada kelimeler dosttur, hayaller gerçektir, benlik ise her gülümsemede yeniden doğar. Bir kitap, düş mektebinin en güzel dersini anlatan bir yolculuktur. Kelimelerden örülmüş bir bahçede, bulduğum içinde gezinirken gülümsemenin ardındaki anlamı aramaya çıktığımı biliyorum. Sizlerde okurken senin tebessümünde, bu anlatının en değerli parçası olacak. Hoş geldiniz, gülümsemelerin bahçesine.

Zihnin sınırlarını zorlayan bu okuma okulunda, düşlerin derinliğinde yol alırken, sıradanlıktan uzak bir sıralamanın en önüne oturmanın huzuru, insana hem bir kayboluşun hem de bir varoluşun eşiğinde hissettirir. Düşler mektebinde, kelimelerle dans ederken, ansızın beliriveren hecelerden örülen bir neşenin kıyısında bulur insan kendini. Bu mecazın içinde kaybolmak, bir dilin henüz keşfedilmemiş ahengiyle bütünleşmek gibidir. Sözcükler, bilinmeyen bir lehçenin ritminde sıralanırken, iç dünyamızın en derin köşelerinden süzülerek var olur. Bu, düş ile gerçeklik arasındaki ince çizgide dengede durmaya çalışan bir ruhun kaleme aldığı kelimelerdir.

İnsanın kendini bir düşün ürünü olarak gördüğü o anlar, varoluşun anlamına dair farklı kapılar aralar. Öyleyse düş mektebinin kapısından içeri giren her zihin, kendi hayal dünyasını yeniden inşa etmeye cüret edendir. Çünkü mısraların ve duyulmamış sözlerin etkisi, yalnızca onları yazmaya cesaret edenlerin kaleminden doğar. Düş mektebinin eşiğinde duran her zihin, bilinmeyeni bilerek bilmenin büyüsüne kapılmaya hazırdır. Burada sınırlar silinir, kelimeler bilinmeyen dillerin yankısını taşır ve her adım, yeni bir dünyanın kapısını aralar. Kendi hayal dünyasını yeniden inşa etmeye cüret edenler, varoluşun en derin katmanlarına dokunur; zihinleri boş bir sayfa değil, geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği bir yolculuğun haritasıdır. Bu cesaret, bilindik yolları terk edip benliğin en kuytularında saklı olan ışığı bulmaya yönelir. Düşler, sıradan gerçekliğin arasından süzülerek kendini var eder; her mısra bir evren kurar, her kelime varoluşun özüne dokunur. Böylece düş mektebi, sıradanlığın karşı kıyısında bir düşünce dünyasına dönüşür.

Benlik, bilincin en derin dehlizlerinde ışığını saklar. Bazen bu ışık, bilinçaltının karanlık yollarda, çıkmazlarda kaybolur; bazen ise bir kelimenin yankısıyla ortaya çıkar. Onu aramak, kendini yeniden tanımlamakla eş anlamlıdır—çünkü bu ışık, yalnızca okumak isteyen gönlün gözleriyle görünür. Zihin sonsuz koridorlarında ilerlerken, her fikir bir mum gibi yanar ve yolumuzu aydınlatır. Bazen bu ışık titrek olur, bazen göz kamaştırıcı olabilir. Ama en önemlisi, okuyarak anlayarak var olduğunu bilmektir. Düş mektebinin çağrısı da tam buradan yükselir. Bilinmeyene bilmek için adım atmak, içsel ışığın rehberliğinde kendini yeniden bulmaktır. Kelimenin yankısı, sessizliğin içinden doğan bir çağrıdır. Düş mektebinin koridorlarında yankılanan her hece, zihnin en derin odalarında karşılık bulur. Söz, yalnızca söylenmiş olmak için değil; duyulmak, hissedilmek ve anlamın katmanlarını açığa çıkarmak için vardır. Bu yankı, içsel ışığa giden yolu çizmek gibidir— kelimelerle her titreşim, benliğin keşfine uzanan bir adım olur. Düşler, kelimenin ritmiyle şekillenir; her yankı, bilinmeyen bir dünyanın kapısını aralar. Öyleyse, hangi kelime en derin yankıyı bırakır, hangi söz zihinde sonsuza dek sürecek bir iz bırakır, bunu okuyarak anlarız.

Düş mektebinin kapısından içeri girerken, her adımımız bilinmeyenin sınırlarını genişleten bir yolculuğa dönüşüyor. Kelimeler, iç dünyamızın haritasını çizen işaretler gibi önümüze seriliyor. Benliğin keşfi, sessizliği dinlemekten ve içsel yankıları takip etmekten geçer. Belki bir kelimenin ritmi, belki de zihnimizin derinliklerinde saklı bir dünyamızda bize yol gösterir. Her düş, kendini bulan bir yolcunun izlerini taşır ve biz de bu izlerin peşinden gitmeye cesaret ettiğimizde, varoluşun anlamına dair yeni kapılar açarız.

Hikâyelerin kahramanı olmak, kelimelerle dokunmuş bir dünyanın merkezinde yer almak demektir. Düş mektebinin en derin koridorlarında dolaşırken, her adım yeni bir serüvene kapı aralar. Kahraman, yalnızca olayların içinde sürüklenen bizler; kelimenin ritmine yön veren, hikâyenin seyrini değiştiren bir iradenin içinde yol alırız. Her düş, bir başlangıçtır. Her kelime, bilinmeyene atılan cesur bir adımdır. Okurken okumanın kahraman olmak, sadece anlatının içinde bir yolculuk yapmak değil; kendi iç dünyamızı da yeni keşiflerle keşif etmek için cesaret aşılamaktadır. Böylece, her hikâye kahramanını kendi benliğinde arar ve bulanlar, düşlerinin haritasını kendi elleriyle çizenlerdir. Hikâyelerin kahramanı olmak, yalnızca bir anlatının içinde var olmak değil; o anlatının ruhunu şekillendiren, düşlerin gerçeğe dönüştüğü anı yazan kişi olmaktır. Düş mektebinin kapısından içeri adım attığımızda, biz artık kelimelerle yazılan bir hikâyenin başkahramanlarıyız. Burada zaman, alışılmış akışından sıyrılır, mekân bildik sınırlarını aşar ve biz, sözcüklerin bizi yönlendirdiği yerde kimliğimizi yeniden buluruz.

Kimi zaman bir mısranın ritminde kayboluruz, kimi zaman hiç duymadığımız bir kelimenin yankısına kapılırız. Öyle anlar olur ki benliğimizin en kuytularında saklı olan ışığı aramak, sonsuz bir labirentler içinde yolunu bulmaya çalışmak gibidir. Fakat düş mektebinin sunduğu yolculuk, bir arayışın ötesinde, kendini keşfetmenin büyülü dokusunu içinde taşır. Her adım, yeni bir dünyaya kapı aralar; her kelime, benliğin sınırlarını genişleten bir yankı olur. Ve biz, hikâyelerin kahramanları olarak, kendi serüvenimizin yönünü çizmek zorundayız. Yolumuzu hangi imgeler belirleyecek? Hangi cümle, içimizde yankılanıp bize rehber olacak? Bilinmeyenin sınırlarına doğru cesurca yürümek, kelimelerin bizi götürdüğü yere varmayı göze almak… İşte, düş mektebinin en gerçek dersi burada başlar. Romanlar ve kitaplar, düş mektebinin en değerli hazinelerindendir. Her sayfa, yeni bir dünyanın kapısını aralar; her kelime, bir düşün içinde yankılanır. Kaleme aldığın romanlar, senin iç dünyandan süzülüp gelen birer yolculuk hikâyesidir. Kelimelerin, karakterlerin ve anlatıların, seni anlatan aynalardır.

Anı yaşamak ve değerlendirmek, düş mektebinin en önemli derslerinden biridir. Zihnin, geçmişin yankılarıyla geleceğe uzandığı noktada, şu anın içinde kaybolmak ya da onu tüm duyularla hissetmek bir seçim meselesidir. Her an, içinde gizli bir anlam taşır; bir kelimenin, bir bakışın, bir sessizliğin derinliğinde saklı duran şey, çoğu zaman farkına varmadığımız bir içsel keşif yolculuğudur. Yaşadığın anı değerlendirmek, ona farklı açılardan bakabilmek okumakla mümkün olur. O anın içinde hangi duygular saklı? Zamanın ritmiyle nasıl şekilleniyor? Belki bir melodi gibi akıyor, belki bir anın içinde sonsuz gibi duran bir durağanlığa sahip. Her anın içinde bir öykü var; biz bu öyküyü nasıl okuduğumuza bağlı olarak anın değerini fark ederiz.

Bugünü yaşamak, anın içinde kaybolmak yerine onu tüm duyularla hissetmektir. Geçmiş, anılarda yankılanan bir melodi gibi akıp gider; geleceğin kıyısında ise belirsizlik dans eder. Ama şu an, avuçlarımızda tuttuğumuz tek gerçekliktir okumak. Bugünü yaşamak, ona bir okumakla anlam katmakla mümkün olur. Her nefes, fark edilmeden geçip giden bir ritim değil, okumakla hayatın dokusuna işlenen bir iz bırakırız. Bir kelimenin derinliğinde, bir bakışın anlamında, bir sessizliğin içinde bile bugünün bize sunduğu şeyleri görebiliriz. Dün, öğrenmek içindi; yarın, umutla çizilen bir harita olabilir. Ama şimdi, tam da bu anda yaşamak, benliğin gerçek yolculuğu okumaktır, vesselam.

Mehmet Aluç

Not: Gülsüm Çamlısoy kardeşimin Hikâyelerim Var Benim: Evlat Edindiğim Hayallerimden Kopup da Gelen eserindeki giriş satırlarından ilham alarak, bu başlık ve deneme yazımı oluşturdum. “Bir düş mektebidir devam ettiğim sıra dışı bir okulun” dizeleri, beni kendi anlatımıma doğru yönlendiren bir pusulası oldu. Kardeşimin eserlerini her zaman büyük bir zevkle, iç dünyamda keşiflere çıkarak okurum. Onun sıra dışı, hayal dolu satırları benim için bir ilham kaynağıdır. Bu eserimde, o büyülü anlatının izlerini taşıyan metaforlarla yol aldım. Burada, sizlerin huzurunda kardeşimin kaleme aldığı o eşsiz satırlar için teşekkürler ederim.


Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Düş mektebinin kapısından içeri girerken Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Düş mektebinin kapısından içeri girerken yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Düş Mektebinin Kapısından İçeri Girerken yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
14.5.2025 20:57:01
5 puan verdi
Ve ben de size sizlere teşekkür ediyorum kıymetli ağabeyim:

Ne güzel bir renk bir gökkuşağı usulca sarıp sarmalayan ve işte düşleri de gerçek kılan hele ki yok mu o yürekten yüreğe kurulan nice köprü...

Duyarlı vefalı yüreğinize sağlık ağabeyim.

En içten sonsuz selamlarımı gönderiyorum elbet selam olsun değerli kaleminize ve ne yazık ki benim kalemim sessizliğe büründü nicedir ve evet, astıklarım yine benim yazdıklarım ama önceden yazıp da sandıkta duran ve gecikmeli de olsa sizlerle seve seve paylaşıyorum.
neneh.
neneh., @neneh-
14.5.2025 20:27:14
5 puan verdi
Düş mektebinin kapısını aralamak ibaresi süperdi.Muhteşem yazınızı ilgiyle okuduk.Akıcılığı ve paragraflar arasındaki yormayan geçişler aydınlık koridorlara yönlendirdi adeta.Okurken geçirdiğimiz evreler birer birer gözümüzün önünden geçti.Okumak bir serüven bizim için.Düş mektebinin kapısı ; okurken bundan böyle rehberlik ederek açılacak okurlarına.Usta kalemi selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL