0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
142
Okunma

Ey insan bu âlemde bir yolcusun biliyorsun değil mi? sen ne kadar çalışıp çabalasan da ne kadar gitmemek için dirensen de gideceksin. Bunu böyle olduğunu her gün görüp duruyorsun. Ölenleri duyuyor hatta cenaze namazlarını kılıyorsun kabre koyup geri dönüyorsun sıra sana da geleceğine bir türlü inanmıyorsun. İşin garibi gidenleri gördükçe dünyaya daha çok sarılıyorsun. Ey kardeşim. Karun dünyanın en zenginiydi gitti şimdi servetinin yerinde yeller esiyor. Hazreti Süleyman en zengin hükmüdardı sözü insanlara cinlere hayvanlara ve rüzgâra geçiyordu. O Dahi bu âlemi terk etti. Bu âlemde kalınmaz, kalınmıyor bunu Rabbimiz söylüyor ve diyor ki:” Her nefis ölümü tadacaktır.” (Anekbut Suresi 57 ayet.) Bu ilahi emir her an her dakika harfiyen yerine geliyor. Bu gerçeği apaçık görüyor ve biliyoruz. Evet, İnsan fanidir de dünya baki midir? Elbette o da fena bulacak vakti gelince ilahi emir gereğince vazifesini tamamlayınca yok olacaktır. Sana bu dünyanın fani olduğunu insanın bu âlemde bir misafir olduğunu hatırlatmaya devam edelim. Bu konuda yine cenabı Mevla ne buyuruyor bak dinle ve anla:” Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir ahret hayatı daha hayırlı ve ebedidir. Bakidir.” Yine Bu konuda şair dünyanın geçici olduğunu, bırakılıp gidilecek yer olduğunu belirmek için. Şu veciz sözü söylüyor: Dünya dedikleri bir gölgeliktir. Yani yola çıkan insan dinlenmek için gölgelikte ne kadar kalırsa dünyada da o kadar kalacaktır. Bir hadiste dünyanın insan için insanın ise ahret için yaratıldığı bildirilmiştir. Ey insan sana sorsam ve desem ki ne zamandan beri varsın hemen dersin ki. Şu kadar yıldır yaşıyorum elbette öyle değil sen sayısını bilemeyeceğimiz kadar uzun yıllar önce yaratıldın. O zaman daha ruh bedene bürünmemişti. Bütün yaratılmışlar bir araya toplandı ve Yüce Yaratıcımız Allah azze ve celle hepimize sordu ve dedi ki: ” Ben sizin Rabbiniz değil miyim ?” hepimiz (bela) evet sen bizim Rabbimizsin dedik. Orada söz verdik ve Rabbimiz âlemleri yarattı sırası geleni ruhlar âleminden alıyor yeryüzüne gönderiyor burada belli bir süre imtihana tabi tutuyor ve hesap için önce kabir âlemine oradan da mahşer yerine gönderecek yaptıklarımızı bir bir önümüze koyacak ve bize Ruhlar âleminde verdiğimiz sözü hatırlatacak. tabi ki cevabımız olumlu ise ne ala olumsuz ise işte o zaman işimiz zor. Allahın affını ummak müminin hakkı ancak kâfirin vay haline Allah bizlere imanlı gitmeyi nasip etsin. İmanlı gidebilmek için de İslami bir yaşamın şart olduğunu unutmamak lazım.
Ey insan sana fena mı beka mı desem elbette beka dersin çünkü baki olmak hep yaşama arzusu taşımak mayanda var Fenadan, yokluktan korkuyorsun. Oysa sen Mevla yaratmadan önce yoktun ve varlık davası da gütmüyordun. Ne zaman ki hayat buldun yaşama arzusu sende belirdi. (Bu sana baki olan Allahın bir armağanı)İşte o zaman bitmez tükenmez arzularla doldun.
ŞİİR
Seksen sene ömür sürmüş
Daha da yaşasam dermiş
Sanma muradına ermiş
Gelen ağlar giden ağlar
Bilir misin neden ağlar.?
Bitip tükenmek bilmeyen arzularla dolu olan insan elbette seksen yüz yıllık bir ömrü kısa bulur. Bu kısa zaman diliminde arzularını emellerini gerçekleştiremez. Yüz yıl ömür süren bir insana deseniz bunca yıl yaşadın ne anladın diye hiçbir şey anlamadım diyecektir. Sanki ona yüz yıllık ömür bir gün gibi gelmiştir. İnsan doğarken ağlar Ölürken arkada kalanları ağlatır. Doğarken niçin ağlar? Çünkü Yaşamaya alıştığı yerden başka bir âleme, başka bir ortama gelmiştir korkuları kaygıları vardır. İşte bunun için ağlar sonra dünyaya alışır deseniz ki ana karnına dön asla dönmek istemez. Dünyadan ayrılmak üzere olan insan çoğunlukla alıştığı yerden gitmeyi, ölmeyi istemez. Ancak kabir âlemine ahret âlemine intikal edince Sonsuz huzurun orada olduğunu anlar İşte o zaman ona da dense ki dünyaya dön, orada yaşa asala dönmek istemez. Sadece şehitler dünyaya tekrar, tekrar dönüp şehit olmayı arzu ederler. Çünkü Şahadette Müthiş bir tat bulurlar.
Tabi ki bu söylediğimiz inançlı kullar için geçerlidir. Günahkâr olan ve en kötüsü kâfir olanlar asla orada kalmayı arz etmezler Bir hadisi şerifte:” Dünya kâfirin cenneti. Müminin zindanıdır.” buyrulmuştur.
Ey bitmez tükenmez arzularla dolu insan bütün arzuların başında yer alan ebedi yaşama arzusunu asla bu dünyada gerçekleştiremezsin çünkü aradığını yanlış yerde arıyorsun. Boşuna ölüme çare arama bulamazsın. Senin derdinin devası ebedi âlemde. Sonsuz yaşama isteğin orada gerçek olacak ve yine orada her arzuna kavuşacaksın. Tabi ki oyunu kuralına göre oynarsan yani ilahi emirleri yerine getirmelisin ki sonsuz sefa sonsuz cefaya dönüşmesin Ey kardeşim desem ki sefayı mı cefayı mı tercih edersin? Hiç tereddütsüz safa dersin. Fakat sefaya ermek için gereğini yapmazsın. Hakkın emirlerine karşı gelirsin. Dünyayı ebedi yaşanacak yer bilirsin oysa dünya ahirette sefaya ermek için azık toplanacak yerdir. Elbette dünyada geçinecek kadar çalışacak kendin muhtaç olmayacak çoluk çocuğunu da ele muhtaç etmeyeceksin daha çok kazanayım daha fazla zengin olayım diye gayri meşru yolları mubah görmeyeceksin. Allahın emir ve yasaklar doğrultusunda hareket ederek dünya hayatını idame ettireceksin Bununla birlikte ebedi olan ahiret hayatını da ihmal etmeyeceksin işte o zaman fenadan bekaya Cefadan sefaya geçiş yaparsın. Yüce yaratanını memnun edersin. O da sana sonsuza kadar türlü cennet nimetlerinden ikram eder işte gerçek safa budur yoksa dünyada zengin olup sefa süreceğim dersen bu yönde gayret gösterirsen aldanırsın. Terazinin Dünya ve ahret kefesini dengede tutmazsan Emeklerin boşa gider, ahrette müflislerden olursun, elin boş kalır. Allah cümlemizi böyle gaflet içinde ömür sürmekten korusun.
Fena ve Bekanın bir de tasavvuf boyutu vardır. Ey insan arifler fenayı ve bekayı Kısaca şöyle tarif etmişlerdir. Fenadan kasıt şudur. Kişi nefis terbiyesine girecek ve kötü huylarını bir bir terk edecek. Hulukul azim olan Resulün ahlakı ile ahlaklanacak, Allahın ahlakı ile ahlaklanacak böylece İnsandaki kötü sıfatların yerini iyi hal ve sıfatlar alınca Kul ile Mevlası arasındaki perdeler bir bir aralanacak. Kişide bu şekilde ilahi nur tecelli edince kendinden habersiz hale gelecek sadece ilahi nuru müşahede edecek. Bâtıni yönden Bir halden bir hale geçen insan Yokluk denizinde yüzmeye başlayacak.(1) İşte bu fenanın bir özetidir. Fena makamında kalanlar buradan ileri geçemeyenler mürşitlik yapamazlar. Meczuplar bu makamdadır.
Beka’ya gelince; İnsanın vücudunda hâkimiyet Mevla’da olmakla beraber. Kişinin de şuuru yerindedir. Aynı zamanda ilahi tecellileri görür işitir. O kişi Allah ile bakidir artık. Buna beka billâh denilmektedir. Burada kesinlikle (hulul) Maddi birleşme söz konusu değildir çünkü fani ile bakinin bir olması mümkün değildir insan bu makamda hakkın nurundan istifade eder. İşte bu makama ulaşanlar Allahın izni ve Resulünün muafa katı ile müritleri terbiye etmeye, yetiştirmeye yetkilidir.
Allah cümlemizi Sadık kullarının zümresine ilhak eylesin. Ebediyen Dünya ve ahrette ilahi lütuflardan istifade etmeyi nasip etsin Âmin. M. Rıza Özcan
1- İnsanın Ölümü Yani Bedenin çürüyüp yok olması bir çeşit fena ve Kıyametten sonra dirilerek beden ve ruhla vücut bulup Cennet veya cehenneme girerek ebedi yaşayacak olması da bir nevi bekadır. Gerçek beka sahibi Allah’dır.( c.c.) O ezeli ve ebedidir. İnsan ise sonradan yaratılmıştır.