Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
Güray BARIN
Güray BARIN

KÖMÜR TÜCCARI

Yorum

KÖMÜR TÜCCARI

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

167

Okunma

KÖMÜR TÜCCARI

Şimdilerde Hatay’ın Arsuz ilçesine bağlı bir mahalle olan Karaağaç bir zamanlar inanılmaz doğal güzelliklere, tertemiz plajlara sahip olan bir bölgeydi. Koca koca maydanoz tarlaları ile bir dönem Türkiye’nin maydanoz ihtiyacını büyük ölçüde burası karşılamıştır. Aslında hala yakın geçmişten bahsettiğimizi söyleyebiliriz, daha da geçmişe doğru yöneldikçe insanlık tarihinin ilk yerleşim bölgelerinden birine ev sahipiliği yapmış bir yerdi. O zamanlar ismi Karaağaç değil Myriandos idi. Şimdilerde tarihi dokusu bozulmuş ve doğal güzellikleri kaybolmuş bir mahalle haline gelen Karaağaç, İskenderun’dan göç almaya başlamıştır, bu da doğal yapısının değişmesine neden olmuştur. İşte bu köylerden birinden olan kömür tüccarı Halit Ağa, 1999 senesinin bahar aylarından birinde belediye seçimlerine aday olmuştu. Halkın sevdiği, saydığı, dürüst ve prensip sahibi bir adaydı Halit Ağa. Uzun yıllardır yerel siyasetin içinde rol almış ve ana muhalefet partisinin bölge temsilciliğini yapmıştı. Büyük olasılıkla da belediye başkanı seçilecekti, ta ki seçimlere iki ay kala kalp krizi geçirip hayatını kaybedene kadar. O sırada Halit Ağa’nın büyük oğlu Ahmet askerden yeni dönmüştü. Halit Ağa hayatını kaybettiğinde çocuklarına arsalar, evler ve büyük bir ticarethaneyle birlikte siyasete olan aşkını miras bırakmıştı. Bu mirasın en büyük temsilcisi ise Ahmet oldu. Ahmet babasından teslim aldığı siyaset bayrağını on sekiz yaşına gelir gelmez aynı partiye üye olarak omuzlarının üstüne aldı. Bununla beraber kömür dükkanın başına geçti. Ahmet babasını kaybettiği için üniversite okuyamadı o nedenle de kardeşlerini okutmak için kendine bir söz verdi. Ahmet, babasının mirasını devralırken bir yandan da ailesine destek olmak için çabalıyordu. Kendini siyasete adamıştı ve babasının izinden gitmeye kararlıydı. Ancak, ailesine destek olurken bir yandan da içinde gizli kalan bir hayal vardı: Eylül.

Eylül, Ahmet’in lise yıllarından beri tanıdığı, ilk aşkıydı. Birbirlerine olan sevgileri zamanla daha da güçlenmiş, ancak yaşamlarının farklı dönemlerinde farklı yollar izlemişlerdi. Ahmet’in askerden dönüşüyle birlikte, Eylül’ü yeniden görmek ve onunla hayatlarını birleştirmek istiyordu. Arsuz’un dar sokaklarında, denizin melodisi eşliğinde bir akşamüstü, Ahmet Eylül’ü ziyaret etti. Geçmişte kalan duyguları tazelemek için çaba sarf etti. Eylül ise Ahmet’in samimiyetine ve kararlılığına karşılık verdi. İkisi de birbirlerine olan hislerini saklayamadılar. Birlikte geçirdikleri zaman, aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. Ahmet, Eylül’ü hayatının geri kalanında yanında görmek istediğini açıkça ifade etti. Eylül ise sevgilisinin kararlılığına ve ona duyduğu derin sevgiye karşılık verdi. Ahmet ve Eylül, ailesine karşı sorumluluklarını ve birbirlerine duydukları sevgiyi dengelemekte zorlanabilirlerdi, ancak ikisi de bu zorluğun üstesinden geleceklerine inanıyordu. Birlikte geçirdikleri her an, onların birbirlerine olan bağlarını daha da güçlendiriyordu. Bir gün, Arsuz’un en güzel plajlarında, denizin maviliğine karşı verdikleri sözle nişanlandılar. Ahmet, ailesine verdiği sözü tutmak ve sevdiği kadınla bir ömür geçirmek arasında bir denge bulmuştu. Artık gelecek, onları birlikte bekliyordu. Eylül, Ahmet ile olan ilişkisinin yanı sıra kendi kariyerine de odaklanmak istiyordu. Bankacılık sektöründe kariyer yapma fikri onu heyecanlandırıyordu. İskenderun’da bulunan bir bankada gişe memuru olarak işe başladı. Çalışma azmi ve yetenekleri sayesinde kısa sürede banka içinde değerli bir iş arkadaşı olarak tanındı. Ahmet ve Eylül, birlikte mutlu bir evlilik sürdürürken, ailelerine de yeni bir soluk getirdiler. İlk çocukları olan kızları Ecrin, ailelerinin neşe kaynağı oldu.

Ecrin’in doğumunun ardından, aileleri için büyük bir sevinç ve mutluluk yaşadılar. Ardından, ailelerine bir erkek evlat daha katıldı. Adını Akın koydukları oğulları, evlerine daha da fazla neşe ve sevinç getirdi. Ahmet, ailesine olan sorumluluğunu hiçbir zaman ihmal etmedi. Hem iş hem de siyasette aktif bir şekilde yer alırken, ailesine de zaman ayırmayı ihmal etmedi. Eylül ise bankada gösterdiği başarıyla kariyerinde yükselmeye devam etti. İkisi de çocuklarına sağlam bir gelecek sağlamak için çabaladılar. Yıllar hızla geçerken, Ahmet ve Eylül’ün çocukları büyüyüp kendi yollarını çizmeye başladılar. Kızları Ecrin, üniversite sınavlarında gösterdiği başarıyla tıp fakültesini kazandı. Ailesinin gururu olan Ecrin, gelecekte başarılı bir doktor olma yolunda ilk adımlarını atmaya başladı. Oğulları Akın ise ortaokul çağlarına gelmişti. Eğitimine büyük önem veren Ahmet ve Eylül, Akın’ın de geleceği için ellerinden gelen desteği sağladılar. Akın’ın okulda başarılı olması ve iyi bir eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar. Onun da kendi hayallerini gerçekleştirmesi için yanlarında oldular. Aile, çocuklarının başarılarıyla gururlanırken, onların her zaman destekçisi olmaya devam etti. Ecrin’in tıp fakültesindeki eğitimi, Akın’ın ortaokul ve ardından lise eğitimiyle birlikte, Ahmet ve Eylül’ün ailenin geleceği için umut dolu bir yolculuğunun başlangıcıydı. Ahmet ve Eylül, çocuklarının hayallerini gerçekleştirmeleri için ellerinden geleni yapacaklarına dair söz verdiler. Aile olarak birlikte geçirdikleri her an, birbirlerine olan sevgilerini ve bağlarını daha da güçlendiriyordu. Gelecek, onlar için umut dolu ve heyecan verici bir şekilde açılıyordu. Tam bu sırada bir gece yarısı Ahmet’in limanda bulunan antreposunda meydana gelen talihsiz yangın, aileyi derinden sarsan bir olay oldu.

Limanın can damarı olan bu antrepo, aile için hem geçim kaynağı hem de gelecekteki geçimlerini sağlama konusunda büyük öneme sahipti. Yangının çıkış sebebi henüz belirlenememişti, ancak sonuçlar çok ağır olmuştu. Yangın haberini alır almaz, Ahmet hemen olay yerine koştu. Alevler yükselirken, itfaiye ekipleri yangını kontrol altına almaya çalışıyordu. Yılların emeği ve birikimi olan antreponun kül olduğunu görmek Ahmet’i derinden etkiledi. Ancak ailesi için güçlü olmak zorundaydı. Eylül, Ahmet’in yanında durarak ona destek oldu. Aileleri için zor bir dönemdi, ancak birlikte olmanın gücüyle bu zorluğun üstesinden gelmeye çalıştılar. Çocuklarının geleceği için yangının verdiği zararı telafi etmek için birlikte çalışacaklarına söz verdiler. Bu talihsiz olay, onları güçlendirecek ve birlikte daha da kenetlenecekleri bir sürecin başlangıcı oldu. Ahmet, limanda meydana gelen yangının verdiği zararı telafi etmek için sigorta şirketine başvuruda bulunmaya karar verdi. Ancak, sigorta sürecinin beklenenden daha uzun ve karmaşık olacağını öngörememişti. Başvuruyu yaptıktan sonra, Ahmet ve Eylül, sigorta şirketi ile sürekli iletişim halinde kaldılar. Ancak, işlerin beklediklerinden daha uzun süreceğini anladılar. Sigorta şirketi, yangının nedeninin ve zararın boyutunun tam olarak belirlenmesi için uzun bir süreç gerektiğini belirtti. Bu süreç içinde belgelerin toplanması, uzmanların incelemeleri ve tazminat miktarının belirlenmesi gibi birçok aşama yaşandı. Ahmet ve Eylül, sabırla sürecin sonuçlanmasını beklediler. Ancak bu süreç, ailenin maddi ve manevi olarak zor zamanlar yaşamasına neden oldu. Limandaki işler durmuş, gelir kaynağı azalmıştı. Ancak, birbirlerine olan destekleri ve kararlılıklarıyla ayakta kalmaya çalıştılar. Birkaç sene boyunca devam eden bu süreçte, aile birçok zorlukla karşılaştı. Ancak sonunda, sigorta şirketi yangının nedenini ve zararı tam olarak belirledi. Ahmet ve Eylül, beklenen tazminat miktarını alarak, limandaki işleri tekrar ayağa kaldırmak ve ailelerinin geleceğini güvence altına almak için harekete geçtiler. Bu süreç, ailenin dayanışma ve kararlılığını bir kez daha gösterdiği bir dönem oldu. Ahmet’in, limandaki antrepoyu bilerek yaktırdığı gerçeği, ailedeki diğer bireylerin haberi olmadığı bir sırdı.

Bu karar, ailenin geleceğini güvence altına almak için acımasızca alınmış bir karardı. Ancak, Ahmet bu seçimi yaparken ailenin zarar görmemesi için dikkatli davranmaya özen gösterdi. Depoyu yakmak için dikkatli bir plan hazırlayan Ahmet, işin ardında kendisinin olduğunu belli etmeyecek bir şekilde hareket etti. Yangının nedeni, dışarıdan bakıldığında bir kaza gibi görünüyordu. Ancak aslında bu, Ahmet’in planlı bir şekilde işlediği bir suçtu. Ancak sonunda, sigorta şirketi yangının nedenini ve zararı tam olarak belirledi ve beklenen tazminat miktarını Ahmet’e ödedi. Bu süreçte ailenin maddi sıkıntılarının üstesinden gelinmiş gibi görünse de, Ahmet’in bu suçlu işlemiş olması gerçeği sadece onun içinde bir yük olarak kaldı. Aile, tazminatı aldıktan sonra hayatlarına devam etti ve geleceğe umutla baktılar. Ancak Ahmet’in yaptığı bu yasadışı eylemden habersiz olarak. Ahmet, sigortadan aldığı tazminatı kullanarak Karaağaç bölgesinde lüks bir restorana ortak olmaya karar verdi. Bu, ailenin geleceğini güvence altına almanın yanı sıra, bölgeye bir katkıda bulunma ve yeniden canlandırma fırsatını da sunuyordu. Karaağaç bölgesindeki restoran, doğal güzelliklerle çevrili ve yerli turistlerin yoğun ilgisini çekebilecek bir konumdaydı. Ahmet, bölgenin potansiyelini görerek, bu işe yatırım yapmaya karar verdi. Aynı zamanda, bölge halkına istihdam olanağı sağlayarak da sosyal sorumluluklarını yerine getirmeyi amaçladı. Restoranın ortakları arasında Ahmet’in yanı sıra, işletmeyi yönetecek deneyimli bir şef ve işletme konusunda uzmanlaşmış birkaç kişi daha vardı. Birlikte, bölgeye yeni bir soluk getirmek ve lezzet dolu bir deneyim sunmak için çalışmaya başladılar. Restoranın açılışı, bölge halkı ve siyasetçiler arasında büyük bir heyecan yarattı. Ahmet ve ortakları, kaliteli hizmet ve lezzetli yemeklerle müşterilerini ağırlayarak restoranlarının başarılı olmasını sağladılar. Ayrıca, doğal kaynakları koruma ve sürdürülebilirlik konularına da önem verdiler, böylece bölgenin çevresel dengesine katkıda bulundular. Ahmet’in bu girişimi, sadece ailesinin geleceğini güvence altına almakla kalmadı, aynı zamanda bölgeye de bir değer katmasıyla da öne çıktı. Kararlılığı ve girişimciliği, Karaağaç bölgesindeki yaşamı ve ekonomiyi olumlu yönde etkiledi ve insanların gözünde onu daha da saygın bir konuma getirdi. Ahmet’in umutlarla dolu başlangıcı, maalesef beklediği gibi gitmedi ve restoran birkaç sene içinde iflas etti. İşlerin istenildiği gibi gitmemesi, Ahmet ve ortakları için büyük bir hayal kırıklığıydı. Bölgeye katkı sağlama ve ailelerinin geleceğini güvence altına alma amacıyla başladıkları bu girişim, beklenmedik zorluklarla karşılaşmıştı. Restoranın iflası, Ahmet’i ve ailesini maddi ve manevi olarak zor bir duruma soktu. Sigorta şirketinden aldığı tazminatın büyük bir kısmını bu işe yatırmıştı ve şimdi bu yatırımın kaybıyla karşı karşıya kalmıştı. Bununla birlikte, işletmenin başarısızlığı, Ahmet’in kendisini suçlamasına neden oldu. Ailesine ve ortaklarına karşı bir hayal kırıklığı hissetti. Ancak, Ahmet, aileye olan sorumluluğunu asla unutmadı ve onların refahını sağlamak için yeni çıkış yolları aramaya devam etti. Ahmet bu zorlu dönemde ailesi ve sevdikleri tarafından desteklendi. Birlikte, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelmeye ve yeniden ayağa kalkmaya çalıştılar. Ahmet, geleceğe umutla bakmaya devam etti ve yeni fırsatlarla karşılaşacağına inanarak ailesine olan bağlılığını asla kaybetmedi. Ahmet’in ortaklarından birisinin Arsuz’a belediye başkanı seçilmesi, beklenmedik bir döneme denk geldi. Bu olay, Ahmet için hem yeni bir umut ışığı hem de bazı belirsizlikler getirdi. Ahmet’in ortağı olan bu kişinin belediye başkanı seçilmesi, onun ve ailesinin hayatında büyük değişikliklere yol açtı. Belediye başkanının artık bir kamu görevlisi olmasıyla, iş ortaklığındaki dinamikler de değişti. Ahmet, ortağının yeni görevi nedeniyle işte daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda kaldı. Bu gelişme, Ahmet’in ailesi için daha fazla çaba harcamasını gerektiriyordu. İşletmenin iflasıyla yaşadıkları zor dönemi atlatmaya çalışırken, şimdi de iş ortağının belediye başkanı olmasıyla birlikte yeni zorluklarla yüzleşmek zorundaydı. Ancak, Ahmet’in ortağının belediye başkanı seçilmesi aynı zamanda yeni fırsatlar da sunuyordu. Arsuz’un belediye başkanı olan ortağı, bölgeye ve topluma daha fazla katkıda bulunma şansına sahip olacaktı. Bu durum, Ahmet’in işletmesi ve toplum arasındaki ilişkileri daha da güçlendirmesine olanak tanıyabilir ve işlerinin tekrar toparlanmasına yardımcı olabilirdi.

Ahmet, bu belirsizlik dolu dönemde ailesine destek olmayı ve işlerini yeniden ayağa kaldırmak için çaba harcamayı sürdürdü. Ortaklarının yeni göreviyle birlikte, gelecekteki planlarını gözden geçirmeye ve yeni fırsatlar aramaya devam etti. Ahmet’in ortağı, Arsuz’un belediye başkanı olduğu için bir avantaj elde etmişti. Artık Ahmet babadan kalan ve hiçbir işe yaramayan o arsaları illegal bir şekilde imara açtırabilirdi. böylelikle arsaları ederinden çok daha fazlasına satarak yeniden eski refahına hatta çok daha fazlasına sahip olabilirdi. böyle de oldu, Ahmet ise bu süreçte belediye başkan yardımcılığı görevini üstlenmişti. Her şey istediklerinden bile iyi gidiyordu, ancak yine talihsiz bir olay başlarına gelmiş bu kez Eylül babasını kaybetmişti. Eylül’ün babasının vefatıyla birlikte, miras olarak kalan dört büyük tarla Eylül ve kardeşleri için maddi açıdan önemli bir varlık haline gelmişti. Ancak tarlaların hiçbirinin imara açık olmaması ve Ahmet’in sahip olduğu para hırsı, işlerin karmaşıklaşmasına sebep olmuştu. Ahmet, sahip olduğu para hırsıyla etik değerleri ve yasaları ciddiye almıyordu. Belediye başkanı olan ortağıyla görüşerek, bir tarlayı ona vermek karşılığında kalan üç tarlanın imara açılması ve yüksek kat izni verilmesini talep etti. Bu talep, yasa dışı ve etik olmayan bir davranıştı ve ciddi sonuçlar doğurabilecek bir risk taşıyordu. Bu plan, Ahmet’in kişisel kazancı için toplumun ve yasaların çıkarlarını hiçe saymak anlamına geliyordu. Ayrıca, Eylül’ün babasının mirasının yasa dışı yollarla kullanılması, ailenin geleceğini tehlikeye atıyordu. Ancak, bu planın gerçekleşmesi durumunda, tarlaların imara açılmasıyla birlikte Ahmet ve Eylül’ün daha da zenginleşmesi mümkün olabilirdi. Ancak bu kazanç, yasa dışı ve etik olmayan bir şekilde elde edilmiş olacaktı. Eylül, babasının mirasının yasa dışı yollarla kullanılmasına karşı olabileceği gibi, Ahmet’in bu tür bir davranışını da kabul etmeyebilirdi. Ancak, bu durumda ne yapacağına dair karar vermesi gerekecekti. Eylül, çocuklarının geleceği için verdiği kararla birlikte, Ahmet’in yasa dışı yola bulaşmış olmasına rağmen bu tehlikeli plana dahil olmaya karar vermişti.

Bu karar, içindeki endişe ve çaresizlik duygularının etkisi altında alınmıştı. Ahmet’in para hırsı ve baskısı, Eylül’ü, çocuklarının daha iyi bir geleceği için bu tehlikeli yola girmeye zorlamıştı. Eylül, içindeki vicdanın sesini bastırarak, Ahmet’in planını gerçekleştirmek için adım atmaya karar verdi. Tarlaların imara açılması ve yüksek kat izni alınması için belediye başkanı olan Ahmet’in ortağıyla anlaşmayı kabul etti. Bu, hem ailelerinin finansal durumunu iyileştirmeyi umduğu için hem de çocuklarının geleceğini güvence altına almak için bir adım olarak görülüyordu. Ancak, bu kararın ağır bir bedeli olacağının farkındaydı. Eylül, yasa dışı yollarla elde edilen bu kazancın ailelerinin ve çocuklarının geleceği için uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin farkındaydı. Çaresizlik ve korkuyla hareket ederek, kısa vadeli çözümlere sığınmak istiyordu. Eylül’ün bu kararı, onun içinde derin bir çelişki ve pişmanlık yaratıyordu. Ancak, çocuklarının geleceği için verdiği bu fedakarlıkla birlikte, gelecekte yaşanabilecek olası sonuçlar konusunda da endişeliydi. Şimdi, bu tehlikeli planın sonuçlarını beklemek ve ailelerinin geleceğini korumak için adım atmaya devam etmek zorundaydı. İşlerin karmaşıklaştığı bu dönemde, belediyeyi denetlemek üzere görevlendirilen kadın bir mülkiye müfettişi, hızla yasa dışı hareketlerin izlerini sürmeye başladı. Belediyenin faaliyetlerini titizlikle inceleyen müfettiş, Ahmet’in belediye başkanı olan ortağıyla yasa dışı işbirliği yaptığına dair bazı şüphelerle derinlemesine bir soruşturma başlattı. Mülkiye müfettişi, belediyenin arazi imar ve kullanımıyla ilgili belgeleri incelediğinde, tarlaların imara açılması sürecinde şüpheli işlemlerin olduğuna dair belirtiler buldu. Ayrıca, tarlaların yüksek kat izni alması için yapılan başvuruların ve izinlerin usulsüz olduğuna dair bazı kanıtlar keşfetti. Müfettiş, Eylül’ün de bu yasa dışı plana dahil olduğunu tespit ederek, soruşturmayı daha da derinleştirdi. Eylül’ün babasından kalan tarlaların imara açılması konusundaki rolünü araştırdı ve yasadışı faaliyetlere katıldığını doğrulayan kanıtlar buldu. Mülkiye müfettişinin yaptığı bu soruşturma, Ahmet ve Eylül’ün yasa dışı işbirliğinin ve tarlaların imara açılması sürecindeki usulsüzlüklerin gün yüzüne çıkmasına neden oldu.

Bu durum, Ahmet ve Eylül’ün geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyordu. Artık, Ahmet ve Eylül’ün yasa dışı planlarının sonuçlarıyla yüzleşmeleri ve alacakları cezalara katlanmaları kaçınılmaz hale gelmişti. Ancak, bu süreçte ailelerinin geleceğini korumak için ellerinden geleni yapacaklarından emindi. Ahmet, yasa dışı işbirliği ve usulsüzlükler konusundaki soruşturmanın sonucunda bütün suçu üstlendi ve Eylül’ü baskıyla zorlayarak bu plana dahil ettiğini mahkemede itiraf etti. Bu cesur adımıyla, Eylül ve çocuklarının geleceğini korumak için aldığı riskleri göze aldı. Ancak, bu karar ağır bir bedel gerektiriyordu. Mahkeme sürecinde, Ahmet’in savunması ve suçlamalarla yüzleşmesi zorlu bir dönemdi. Ancak, yasa dışı faaliyetlerde bulunduğunu itiraf etti ve aldığı hapis cezasını kabul etti. Ahmet’in aldığı 25 yıl hapis cezası, aile için büyük bir şok oldu. Ancak, bu durum karşısında Eylül, çocuklarıyla birlikte güçlü kalmaya ve geleceğe umutla bakmaya çalıştı. Ahmet’in ceza alması, ailenin finansal durumunu ve geleceğini daha da belirsiz hale getirdi. Ancak, Eylül, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için mücadele etmeye kararlıydı. Bu zorlu dönemde, aile birlikte dayanışma içinde hareket etti ve geleceğe dair umutlarını asla kaybetmedi. Ahmet’in aldığı ceza, ailenin yaşadığı zorlukların sadece bir parçasıydı. Ancak, Eylül ve çocukları, birlikte bu zorlu sürecin üstesinden gelmeye çalışarak, birbirlerine destek olmayı sürdürdüler. Ecrin, tıp fakültesini başarıyla bitirerek doktor oldu ve mesleğine başladı. Bu, ailenin yaşadığı zorlu dönemde umut verici bir gelişmeydi çünkü tüm bu yasadışı eylemleri çocuklarının daha iyi bir geleceğe sahip olması için yapmışlardı. Ecrin, annesi Eylül’e ve kardeşi Akın’a destek olmak için var gücüyle çalışmaya başladı. Eylül, Ahmet’in cezaevinde olması ve ailenin maddi sıkıntılarla mücadele etmesi nedeniyle zor bir dönemden geçiyordu. Ancak, Ecrin’in doktor olarak çalışmaya başlaması ve destek olması, onun için büyük bir güç kaynağıydı. Ecrin, annesine hem duygusal hem de pratik destek sağlayarak onun yanında olduğunu gösterdi. Aynı zamanda, Ecrin kardeşi Akın’a da destek olmaya başladı. Akın, eğitimine devam ederken ve geleceği için çalışırken, ablasının desteğiyle daha güçlü hissediyordu. Ecrin’in cesareti ve başarısı, ona ilham veriyor ve kendi hedeflerine daha da yaklaşmasını sağlıyordu. Eylül, Ecrin’in başarısı ve çocuklarının desteğiyle birlikte, ailelerinin geleceği için umutla bakmaya devam etti.

Ahmet’in hapishanede olması ve ailelerinin karşılaştığı zorluklara rağmen, birlik ve dayanışma içinde kalarak bu sıkıntılı süreci birlikte aşmaya çalışıyorlardı. Akın ve Ecrin, yaşadıkları zorluklara rağmen bir şekilde hayatlarına devam ettiler. Eylül, çocuklarına güçlü bir rol model olarak öncülük etti ve onlara sevgi dolu desteklerini her zaman hissettirdi.eğitimine devam ederek kendi yolunu çizmeye çalışırken, Ecrin ise başka bir hastanede daha yüksek maaş ve daha iyi şartlarda çalışmaya başladı ve hastalarına hizmet etmeye devam etti. Ahmet’in cezaevinde olması, aile için bir dönüm noktasıydı. Bu süreç, onlara birçok şeyi yeniden değerlendirme fırsatı sundu. Ahmet, hatalarından ders çıkardı ve ailesine karşı daha fazla destek ve sevgi göstererek pişmanlığını ifade etti. Zorluklarla dolu geçen bu dönemde, aile birlikte güçlü kaldı ve birbirlerine sıkı sıkıya sarıldı. Ahmet’in cezasının sona ermesiyle, aile yeniden bir araya geldiğinde, yaşadıkları deneyimlerden daha güçlü ve olgun bir şekilde çıkmışlardı.


MEMLEKETİMİN HATIRA DEFTERİ
İKİNCİ ADAM YAYINLARI
2024

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kömür tüccarı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kömür tüccarı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KÖMÜR TÜCCARI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
14.5.2025 00:43:04
Beğeni:
1
Okunma:
167
Yorum:
0
BEĞENENLER
POPÜLER YAZILARI
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL