0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
238
Okunma

Ben Bir Hiç Değilim
Sınıfta bir fırtına estiğinde, onun merkezinde hep Abuzittin vardı. Kendi savaşını açmış, her hareketiyle öğretmenini zorlamaya çalışan asi bir öğrenci… Kalemi bir silah gibi kullanıyordu, ama hedefi bulanıktı. Kalem hep kendi ruhuna saplanıyordu, o ise bunun farkında değildi.
Dersi kaynatma, kahramanlaşma adına çıkardığı garip sesler aslında yüreğine saplanan kalemin acı dolu çığlıklarıydı. O, yine farkında değildi.
Arkadaşları sabahlara kadar ödev yaparken, o yapacağı yaramazlıkların hayalini kurardı. Hayalleri uykuyu, hatta yemeyi ve içmeyi bile unuttururdu. Unutamadığı tek şey ise adıydı. Öğretmenin sorduğu sorulara tek doğru verdiği cevap, "Adın ne?" sorusuydu.
Arkadaşlarının tek bir hedefi vardı: LGS’den tam puan almak, istediği liseye girebilmek. Onun tek bir hedefi vardı: Dersi kaynatmak, öğretmenini sinir krizine sokmak.
Öğretmenin karşısında boşa yumruk sallayan bir boksör gibiydi. Öğretmenin umursamaz tavrı, görmezden gelmesi onu daha da öfkelendiriyordu. Çok kere kahkahalar atarken, aniden ağlamaya başladığı olurdu. Kimse neden ağladığını bilmezdi.
Her hamlesinde öğretmen bilge bir tavır takınıyordu. Ve her hamlesine karşılık bir söz bırakıyordu:
"Gemisini rotasız yüzdüren kaptan, gemisini batırır."
Sınıftakiler sözü hemen yazıya dökmeye başlardı: "Büyük kaptan denize açıldı, haritasız bir yol seçti. Gemi, rüzgarın insafına kaldı…"
Abuzittin içinden küplere binmişti. Ama öğretmenden hamle üstüne hamle geliyordu:
"Şaklabanlığın getirisi olsaydı, dünyanın en zengini maymunlar olurdu."
Yazanlar kalede top bekler gibi karşılık veriyor, ama top her defasında Abuzittin’in kafasında patlıyordu: "Bir ormanda, maymunlar altın avına çıktı. Buldukları her parlak taşın altın olduğunu düşündüler. Ama altın yerine yalnızca boş umutlar vardı."
Hamleler hız kesmiyordu: "Kalemi silah olanın yenemeyeceği güç yoktur."
Ve yazılar dökülüyordu: "Kalem dileyene gül açar." "Kalem şarkı olur, türkü olur." "Kalem yol olur, iz olur, umut olur." "Aşılmaz dağa yol olur." " Kalem dostluğu, barışı yazar"
Kalem… Kalem… .
Ama Abuzittin, son hamlesini yaptı. Bugüne kadar tüm hamlelerini planlayarak, öğretmenin gözüne bakarak yapmıştı. Ama son hamlesinde, "Yeter!" çığlıklarıyla kalemi arkadaşının koluna sapladı.
İlk defa öğretmen onu kolundan yakaladı. İlk defa öğretmenle göz göze geldi. Sanki öğretmenin gözlerinde bir ışık görmüştü. Bu defa alaycı gülüşleriyle karşılık veremedi.
Öğretmeni sessizce fısıldadı: "O kalemle konuşmayı denesen… O kalem sana neler anlatacak, neler…"
Kaleme baktı, baktı… Ama ne bir şey görebildi, ne de bir şey duyabildi.
Ders bitti. Gün bitti. Kalemine baka baka evin yolunu tuttu. İlk defa eve yorgun bir savaşçı gibi döndü. Omuzlarında yenilginin ağırlığı vardı.
O gece, ilk kez odasına çekildi. Kalemiyle baş başa kaldı. Ve öylece uyuyakaldı…
Sınıfın En Sessizi
Ertesi gün, sınıfın en sessizi olmuştu.
Öğretmen, sınıfta oluşan yazıları kitaplaştıracağını söylediğinde sınıf heyecandan havalara uçtu. Ancak bir şartı vardı:
"Bu kitabı, Abuzittin’in yazısını ilk sayfaya koyarak basacağım."
Tüm sınıf şaşkın şaşkın Abuzittin’e baktı, Abuzittin ise öğretmenine. Öğretmen, en arka sıraya kadar geldi, Abuzittin’in kulağına eğildi ve fısıldadı:
"Kitapta senin yazın olsun ister misin?"
Sözcükler, Abuzittin’in boğazında düğümlendi. Sadece yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi, bakışlarıyla bir ’evet’ diyebildi.
Aklına gelen her şeyi yazdı, denedi. "Okumak güzel." Öğretmen beğenmedi. "Kuşlar uçar." Öğretmen beğenmedi. "Yağmur yağar, yerler ıslanır." Öğretmen yine beğenmedi.
Ve son hamlesi geldi: "Her insan kendini tanımalı, kendini yazmalı."
İlk kez beyninde bir şimşek çaktı.
"İnsanların adını yaşatan, sınıfın kapılarına duvarlarına yazdıkları yazılar değildir."
Öğretmen "İşte bu!" dedi.
Yeni Bir Ben Yaratmak
Ertesi gün, ilk defa okula gülerek koşarak gitti. İlk defa parmak kaldıran oldu. Ve yazısını sınıfa okudu:
"Ben bir hiç değilim. Sınıfın bir parçasıyım. Dün bir hiçtim, bugün sınıfın bir artısıyım. Kalemimle yeni bir ben yarattım. Kalemimle dost oldum. Kendimi yeni benler yaratmaya adadım."
Sınıf şaşkındı… Sınıf suskun…
Öğretmen ise Abuzittin’in yazacağını biliyormuş gibi tatlı bir gülümsemeyle ona baktı. Sonra sınıfa dönerek, kitabın adını sordu:
"Kitabımızın adı ’Yeni Bir Ben Yaratmak’ olsun mu?"
Sınıfta alkış kıyameti koptu. Ama bu defa Abuzittin şaşkındı…
Sınıf ona gülmüyor… Sınıf onu alkışlıyordu.
….
Sınıfın kitabı çıktı. “Yeni Bir Ben Yaratmak” adı okulda duyulmakla kalmadı ilçeye yayıldı.
Ertesi yıl Abuzittin sınıf başkanı oldu. Sınıfa her gün yeni projelerle geldi
Çok geçmedi okul temsilcisi oldu.
İlk projesi “Beslenmek miğdeyi doyurmak değil ruhu doyurmaktır” Öğrencilerin bir günlük beslenme harçlığı ile okulu boyadılar. Kütüphaneyi donattılar. Etkinlik üstüne etkinlik başarı üstüne başarı
Okul basının uğrak yeri oldu. Okulu örnek alan alana.
Çok geçmedi bir eğitim ilkesi konuşulur oldu “ Yeni bir Ben Yaratmak."
Abuzittin panel davetlerinden birinden birine koşarken yurtdışı Üniversitelerinden ilk daveti aldı.
Bakalım dönüşü nasıl olacak?
İbrahim ŞAHİN
5.0
100% (2)