Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
hayalihanım
hayalihanım

BÖLÜM 4

Yorum

BÖLÜM 4

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

343

Okunma

BÖLÜM 4

Yemek faslı bitince sofra toplandı. Çaylar içilirken Yavuz, “Yusuf bu kurban işini ne yapacağız yav?” Yusuf, “Yavuz Dede, Allah nasip ederse senin kurbanı yarın bizim bahçede keselim. Sabahtan kesersek akşama anca hazır olur. Bereket Ana kavurma yapacaksa erkenden kesmek lazım.” Hikmet, “Evet, erkenden hallederiz. Akşam yemeğine yetişmesi için sabah saatlerinde kesilmesi gerekir. Biz Feride ve kızlarla, yarın sabah size geliriz. Geçen seneki gibi aynı şekilde orada bekleyip, etlerimizi alıp eve döneriz. Ne diyorsun Feride?” Feride, “Öyle yapalım, yoksa yetişmez zaten. Yusuf, sen istersen Reyhan’ı yarın sabah bize bırak. Annemle bizim bahçenin cevizlerini toplayacaklardı. Hem biz kurbanla uğraşırken onlarda cevizleri toplamış olur. Gelmişken Bereket Ana’ya yardım da eder. Yorulma diyorum ama yok. Her şeyi yapmak için uğraşıyor, sabah kahvaltıyı hazırlamış.” Bereket, “Ben hazırlamadım. Kızlar hazırladı. Bak yanındalar, onlara sor.” Jülide, “Evet biz hazırladık Bereket Ana, ama gözlemeleri sen yaptın.” Feride, “Bereket Ana, bak kendini çok yoruyorsun. Akşam belin ağrıyor sonra hasta olursun. Bari burada olduğumuz süre boyunca bırak da ev işlerini kızlarla ben yapayım.” Yavuz Dede, “Aşk olsun ben hiç yardım etmiyor muyum? Suları ben koydum.” diye güldü. Bereket konuyu değiştirmek için, “Yusuf, sen yarın sabah Reyhan’ı bize bırak madem. Cevizleri beraber toplayalım, olur mu?” Reyhan, “He Bereket Ana, Yusuf beni bıraksın, size uğramışken onları da götürsün.” Yusuf, “He doğru dedin. Öyle yaparım. Hikmet Abi sizi ben götürürüm o zaman.” Hikmet, “O kadar kişi bir kamyona nasıl sığacağız Yusuf?” Jülide, “Siz annemle ikiniz gidersiniz olmaz mı?” Hikmet, “Hayır, olmaz. Öyle ayrı baş çekmek yok. Hepimiz beraber gideceğiz.” Bereket Ana, “Aman, günler çuvala mı girdi çocuklar. Cevizleri de başka bir gün toplarız.” Reyhan, “He ya, Bereket Ana doğru dedin. Başka zaman toplarız. İki günde çürüyüp getçek değiller ya.” deyip güldü. Jülide, “O getçek değil, gidecek olmasın?” diye dalga geçti. Hikmet o anda kızının söylediklerini duymadı, Bereket’in yüzünde gülüşüyle saklamaya çalıştığı hayal kırıklığını fark ettiğinden düşüncelere dalmış bir şekilde oturuyordu. Jale ablasına ayağıyla vurup susması için işaret yapınca Jülide omuz silkip gözlerini devirdi. Hikmet, “Tamam Yusuf, sabah tek araba gidelim. Reyhan’ı da geçerken bırakırsın madem. Annem de çok yoruluyor, hem ona yardım eder.” Feride, “Hikmet kızlar nerede oturacak, hiç düşündün mü peki?” Hikmet, “Koskoca kamyon kasası var. Orada otururlar ne olacak, incileri mi dökülür?” Jale ve Jülide sanki bir yarışmada takımları mağlup olmuş gibi bir üzüntüyle babalarını sinirlendirmemek için laflarını yutup kabullenip sustular.
Reyhan’ın kocası Yusuf’un kurbanı sabah erkenden keseceği konusunda ortaklaşa bir karara varılmış oldu. Jale, dedesi ve babaannesi hariç ailesiyle, yani annesi Feride, babası Hikmet ve ablası Jülide’yle, Adalı Yusuf’un evine gideceklerdi. İlk önce Yusuf, Jale’nin dedesinin yazlığına gelecek, cevizleri toplaması için Reyhan’ı bırakacak, sonra onları alıp kurban kesmeye götürecekti. Plan bu şekilde net bir hal aldı. Salondan gelen sesler, Yusuf ve Hikmet arasında başka bir konuda küçük bir müzakere yaşandığının habercisiydi fakat mutfaktan net bir şekilde duyulmadığından bir önemi de yoktu. Reyhan bulaşıkları makineye yerleştirirken, Jale de yemekleri buzdolabına yerleştirdi. Jale işi bitince, buzdolabını karıştırıp, meyve sebze ne varsa darmadağın etti. Aradığını bulamayınca Reyhan’a dönüp, “Reyhan abla, ben bir koşu Bade Teyze’ye gidip geliyorum.” dedi. Jale aceleyle mutfakla bitişik salona girip, sokak kapısına yöneldi. Feride arkasından seslendi, “Kızım nereye?” dedi. Jale “Bade Teyze’den bir limon alıp geleceğim.” dedi.
Jale kendini dışarı attı. Sokak kapısını kapattığı anda evin gürültüsünden kurtulduğunu hissetti. Hafif rüzgâr içine doldukça bahçeden gelen yasemin kokusuyla mest oldu. Sokak lambasının aydınlattığı yola çıktı. Uzamış otlarla kaplı arazinin yol kenarında bulunan evlerine tek komşu ev Bade Teyzelerin eviydi. Onların evine giden kısa yolda dolunayın etrafını saran beyaz ışığın mutluluk veren hoş görüntüsü ona eşlik ederken, garipsediği bir dinginlik ve huzur içinde yavaş yavaş yürüdü. Sanki uzak bir yerlerde, bir mucize gerçekleşmek üzereymiş gibi hissetti. Ağustos sıcağını yürürken bacaklarında hissediyor, böcek gelir korkusuyla yanaşmadığı rüzgârla titreşen uzun çalılıkları uzaktan izlemekle yetiniyordu. İyimserliği o yürüdükçe karanlığa karıştı, geceden olsa olsa bir bela gelirdi. Gece olduğu gibi güzeldi ama ne getireceği belli olmazdı.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bölüm 4 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bölüm 4 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BÖLÜM 4 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL