0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
211
Okunma
PATATES
8 Eylül …Cumartesi…
İki gün sonra okullar açılacak yine sahildeyim.Yine güzel …Yaşanası bir sonbahar günü….Ilık …Yumuşak…Sahillere özgü bir gün…Güneş okşayıcı…Kum sıcaçık ,yakıcı değil…Deniz hafif dalgacıklı …Sahil yine de canlı,10-15 gün öncesi kadar olmasa da… İşte tatlı kızlar…Delikanlılar…Kapanmış çaybahçesinin denize olan uzantısının taşlarında ,çimenlerinde sohbet ediyorlar… banklarda oturan genç yaşlı tek ve çift insanlar… kumda ince ince çıplak ayak izleri…Yarı çıplak güneşlenenler... karşı cinse baktıkça içiniz gıdı gıdı oluyor, kanınız kaynıyor. yaşamı bir başka sever oluyorsunuz… İşte yol kenarındaki kumsalda oynayan çocuklar…Taşlar arasında ateş yakmışlar… Dumanlar yükseliyor. Onun etrafında tepiniyor eşeleniyor, boğuşuyorlar… Gel de sevme şunları…
Dakikalardır onlara bakıyorum, onlar benim varlığımdan dahi habersizce… Kendi dünyalarını yaşamaktalar…
İki gün sonra okullar açılacak….Bir dahaki yazı beklemek gerekecek bekli de bu çocukları bu keyifle oynarlarken görebilmek için diye düşünüyorum.
Onlara baktıkça öyle keyifleniyorum ki.. Onların yanına gitmekten kendimi alamıyorum.
Benden ürkmesinler, keyifleri kaçmasın diye iki ,üç metre mesafede havlumu serip okumaya çalışıyorum….
Böylece keyifleri kaçmadı sanıyorum. Çünkü arada bir bana yad a elimdeki kitaba baksalar da eski keyif ve uğraşılarına devam ediyorlar… Dört oğlan çocuğu ,bir de kız…En küçükleri İlker… İçlerinde en sevimlisi de o…Kısacık bir sarı saç… beyaz, yuvarlak bir yüz , ağız, burun şimsir -- bizim oralarda ağız ve burunun biçimli ölçülü ,sevimli olduğunu anlatmak, anlatabilmek için böyle der, böyle tanımlanır-
Evet İlker hep kamyonuyla kum taşıyor yüklüyor, tısılır gibi sesler çıkararak yükünü bir iki metre öteye boşaltıyor… Dönüyor bir daha ,bir daha...
Oğlanlardan biri kuyu açıyor, ince, yumuşak kumu eliyle elindeki küçük ağaç parçasıyla kazıyor da kazıyor… Onun çıkardığı kumu İlker taşıyor… Oğlanlardan biri kumdan ev yapıyor… Dördüncü oğlan genellikle onların yaptığını bozuyor…Onlarla boğuşuyor. Belki de kötülüğünden, yaramazlığından değil de daha hareketli olmasından onu da öyle düşünüyorum. Çünkü onun bu yaramazlıklarıyla ortalık canlanıyor.
Kızcağız genellikle ateşle uğraşıyor… Odun atıyor, üflüyor, yaramaz oğlan ilker’in kamyonunu devirdi…İlker;
Ablaa! diye bağırdı. Kız ateşi üflüyordu… Yaramaz oğlana bağırdı. Böylece onun ilker’in ablası olduğunu öğrenmiş oldum. Ses çıkarmadan ,çaktırmadan dinliyor ve izliyorum.
Yaramaz bu kez ev yapanın evini yıktı. Onunla bir kapıştı,bir boğuştular.bir debelendiler ki,kuyu açanın kuyusuna zarar verecek oldular…Kuyucu oğlanların en büyüğü ,en canlısıydı…
Onlara bağırdı. Durun lan! Dedi ve ikisini iteleyerek kuyusundan uzaklaştırdı…İlker hala kum taşımakla uğraşıyordu ve kamyon sesi taklit ediyordu.En çok hoşuma giden bu İlker oldu. Hem en küçükleri olması hem çok güzel, çok sevimli olması, hem de oyun oynaması….taşımacılık yapıyor, Kamyon sesi taklit ediyor. diğerleri boğuşsalardı o hiç ara vermeden hep işiyle uğraşmada… İşte tüm bunlardan dolayı İlker’e kanım kaynadı
.Onun yanına doğru uzandım. döndü bana ve kitaba baktı. adını sordum, İlker diyormuş ben anlamıyorum…
Ne? Ne? dedikçe oda ilkey ,ilkey deyip duruyor. diğer bebeler güldüler.
Koku arttı… elim yandı… güneş taşı fazla ısıtmış… elim taştan yandı, diye düşündüm. önce aldırmadım, sonra baktım, havlum yanıyordu. İçin için …Bir yumurta sığacak , çocuk yumruğu sığacak kadar bir delik açılmıştı…Kum basarak söndürdüm...bebelere sitemlendim.
’Beni yakacaktınız… bakın havlum yanmış…’ dedim .Önce suçlandılar ,sustular. Ben ah sizi yaramazlar deyip gülümseyince onlarda güldüler.
Kız kızdı;
Ne gülüyorsunuz? Dedi, gözü yaramaz çocuktaydı… Belli ki ateşten ateşli tahta parçaları oraya buraya atmış,
Bir şey demedim. Anlamazlıktan geldim. Havlumun yanığına bir daha baktılar… Keyifleri kaçtı…
Önce o yaramazla onunla hep boğuşan oğlanlar kös kös bakınarak ayrılıp gittiler…
O ara hiç olmazsa diğerleri biraz daha kalsınlar diye
İlkere;
-Baban ne iş yapıyor? dedim
-Ayabacı… dedi.
- Nasıl yani? dedim, soruyu o anlamadı. Kız anlamış olarak;
-Kamyonumuz var, amca dedi. Tahminim doğru çıkmıştı. Buna biraz gururlandım…
Sonra onlar da çekilip gitmeye başladılar…
Allah… Allah! Hanı patatesleri vardı... çağırsam mı?
Hatırlatsam mı?
Ana yola çıkmışlardı bile…
Amaan… neyse! kendileri bilir dedim, içimden.
Kitaba yöneldim. O sayfayı bitirdim .Merakımı yenemedim. Kalktım ateşi deştim,
patatesler pişmiştir, diyordum. Ne göreyim…üç-beş yuvarlak taş vardı. küllüklerinde...
Güldüm. güldüm... Anımsadıkça gülerim!
25.09.2001