0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
299
Okunma
Hayatımın güzel tesadüfleridir.
Beş Eylül İlkokulunda okudum, Dokuz Eylül Üniversitesinde görev yaptım.
Bu okullar rasgele, o gün hizmete açıldıkları için mi böyle adlandırıldılar?
Değil tabiî...
5 Eylül 1922’de Nazilli, Yunan mezaliminden ve işgalinden kurtarıldı. 9 Eylül 1922 de İzmir, kutlu savaşta noktanın konulduğu yer oldu. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un, kararlı ve ölümüne takibin bir sonucu olarak...
Vatan coğrafyasını gezin, bakın! Böyle önemli ve özel günlerin, tarihlerin hatırlatıldığı; başarıları takdir edilmiş nice büyük şahsiyetin, kahramanın isimleriyle şereflenmiş caddeler, mekânlar görürsünüz. Hatta kurtuluşun üzerinden bir asır geçmiş, bağımsızlık savaşı bitmemiştir hâlâ. Bugün de Cumhuriyet dönemi şehit ve gazilerimizin, vatana hizmet etmiş değerli vatan evlatlarının adıyla anılan sokaklar, parklar, meydanlar, okullar vardır her kentte, kasabada... Boşuna değildir!
Rahmetli dedem, Cumhuriyet kurulduktan sonra zafer (İstiklâl) madalyası ile onurlandırılmıştı. Haçlı ordularının elbirliğiyle İslam’ın sancağını indirmek için başlattıkları savaşlarda, koca İmparatorluk Anadolu’ya sığınmak zorunda kalırken dedem, çöküş ve diriliş yıllarının bizzat şahidi olmuştu. Sonra babam, Cumhuriyet’in ilk kuşak evladı olarak bayrağı devraldı. Savaşın yıkımı, yokluğu, acısı ile büyüdü. İkinci Dünya Savaşı yıllarının, karneli günlerin tanığı oldu. Kıt imkânlarla kalkınma motorunun bir vidasını da o sıktı, yaşamı boyunca. Of dediğini duymadım.
Şimdi ben, yürüyorum hayat yolunu ve son dönemeçteyim. İkinci Dünya Savaşı sonrası yokluğu, yoksulluğu, imkânsızlıkları gayretle ve sabırla aşmaya çalışan bir neslin bizzat yaşayanı ve şahidi olarak ayaktayım, çok şükür. Ülkemin hangi dar oluklardan geçtiğini, içeride ve dışarıda ne tür kirli, yıkıcı tezgâhların kurulduğunu bilerek, yaşayarak, hatta sonucunda bedel ödeyerek... Kalkınmada geldiğimiz seviyenin mutluluğunu ve onurunu duyarak elbette. Allah tuğla üstüne tuğla koyan herkesten razı olsun; aramızdan ayrılanlara rahmet etsin.
İnsan, canından aziz bildiğini ayrı tutar. Kıyaslamaz hiçbir hesapla, menfaatle. Üzerine titrer, zarar görmesin diye. Vatan, böyle bir kıymettir. Vatana ilişkin ne varsa aklınıza gelen; onun varlığına yönelecek bir tehdit, tehlike ve olumsuzluk sezdi mi susmaz; susamaz. Susanlara da razı olmaz! Hele ihanet, dışarıyla işbirliğine ve çıkar ilişkisine, ucu vatanın dirliğine ve bütünlüğüne varıyorsa, katiyen! Üç kuruşluk dünya vaadine ve saadetine heba edilecek bir değer değildir bayrak da, bağımsızlık da, din ve vicdan hürriyeti de... Kötüye kötü, yanlışa yanlış diyemeyen idraksiz zihniyet; kötü ve yanlış gün gelip hayatını karartacak gücü bulduğunda kurulan tuzakların vatanı nerelere savurduğunu görüp ah eder ama geçmiş olsun! Örnek mi?
Bu söylediklerime hâlâ misal arıyorsanız, ben ne diyebilirim ki size? Elimi boşluğa savurup sadece bir esef nidası salarım: “Ooo!”