1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
331
Okunma
Saat kaçtı acaba, üç mü? Dört mü? Ya da hiç mi? Etraf zifiri karanlıktı ama sorun değildi. Eğer evinizde sizi bekleyen biri yoksa, bunun pek bir önemi yoktur aslında; tabii eviniz varsa ne mutlu... Ev hissine hasret kaldım ben bu yaşımda.Ev dediğimiz şey dört duvar ve bir tavan mı? Öyleyse evet, bir evim var ama bu gerçekten bir ev mi? İçindeki huzur, birliktelik, yaşanmışlık hissi... Bence bunlar evin gerçek tanımı olmalı. Ev demek, yalnızca duvarlar değil, o duvarların içindeki insanlar, anılar, gülüşler, bazen de sessizlikler demektir. Ama benim için evin içindeki her şey hep eksikti.Anne dediğimiz kadın başka adamlara gitmiş, baba dediğimiz adam terk etmişti... O dört duvarın arasında yalnız kalmıştım.Bazen düşünürdüm.Ev dediğimiz şey gerçekten dört duvar mı, yoksa içinde seni bekleyen biri mi? Yalnızlığın boyutu gerçekten metrekare ile ölçülebilir mi? Sonra kendimi kandırdığımı fark ediyorum; benim ne bir evim, ne de içinde bekleyenim vardı. O dört duvar sadece bir sığınak, kapı ise sadece bir geçiş noktasından başka bir şey değildi.