İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
ısmahan çeribaşı
ısmahan çeribaşı

Vesvese

Yorum

Vesvese

( 1 kişi )

1

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

264

Okunma

Vesvese

Vesvese

VESVESE
( İnanç duvarları)
İnsan kendinde ne eksik ise en çokta onu dile getirirmiş. Eksikliğin cümlesinden rahatsız olan yüreğimi dâhi bedenimi ceza olarak günlerdir uykusuz bırakıp çilehane gibi her akşam duvarların arasına saklıyorum...
“Hoş bir sadâ, Lâtif bir esinti..”
Derler ki “İnsan sevdiğine benzermiş, İlk önce hâldâş, sonra yoldâş olurmuş..”
Dünya sevgisinden bir parmak bal alan yüreğim başka sevinçler içerisinde; yalancı bir baharın tazeliği üzerinde. Uykuya yeniliyor, çelimsiz bedenim. Ne akşamı oluyor nede sabahı... Deliksiz, amansız, amaçsız uyuyup kalıyor... Kaç günün yorgunluğu vardı ki kalakaldı. Babamın sesi çınlanıyor kulaklarımda "kök mü köklediniz?" ... Ne iş peşinden koşmuştum ki deliksiz uykuyu hak etmiştim... Babamın esnaf olması hasabiyle mi yoksa babamın kendi alışkanlığını bana kazandırmasından dolayı mı bilmem saat sekize kadar uyumayı öğleye kadar uyumak olarak adlandırırdı. Bu yüzden çocukluğumda dâhi okul dönemi boyunca hep erken kalkmayı alışkanlık hâline getirmiştim. Dedemin hakkını unutmamak lazım. O da güneş üzerine doğmasın diye tembihler erken iş yapmanın bereketini anlatırdı. Namazını kılıp dağa odun etmeye giden dedem, yorgunluk bilmez miydi? Şimdi bütün işlerin ne kadar çok değiştiğini anlıyorum. İliklerime kadar hissede hissede... Babam artık erken kalkmayı bırakmış, dedem bir daha uyanamayacağı o derin uykuya dalmıştı.
Kendimi bıraktığım; Eyüp Sultan kaşgari dergâhın avlusununda bankta oturuyorum... Günlerce bu avluda kalabilirim gibi geliyor. Zihnimin, ruhumun doyumsuzluğa ulaştığı bu noktada ben soyutlanmış bir şekilde öylece oturuyordum... Korkuyorum... İliklerime kadar işlemiş bu korkuyu salamıyorum... Olduğum durumdan daha kötüye düşmek diye bir şey var. Yok yok oturduğum koltuğu kast etmiyorum...Biraz önce çıktığım şu kapının eşiğini kast ediyorum, yere değen başımı bir daha eğememekten, ellerimin bir daha semaya yönelmez dilim dua etmez olursa diye...
Medet! Diye inleyen ruhum olsada dilim hiç bir âdeme kelam edecek güce erişemiyor. Kime, nasıl denilir kendimden ümidi kestim diye. Öne düşen başımı dikmeye mecal yok diye... Şeytan bana çanak tuttu bende onun gösterdiği kaptan yemek yiyorum diye... Öyle ya vesvese şeytandan değil miydi, ona kulak asmak ona çanak tutmak olmaz mı?
Olmuyor, olduramıyorum. Toprağa bakan gözlerimi tekrar oturduğum banktan gökyüzüne kaldırıyorum. Bütün incilerimi dökmüş, eteğimdeki bütün taşlar boşalmış gibi. Acizliğimi nereye koysam ne yapsam acaba. Hangi eşiğe bırakılır bu hâl senin kapından başka. Yüzümüz yok, af makamına sığınmak dışında ...Rahim olan rahmetinden esirgemez. Sonsuzluğu olan o değil mi? Bunca insan yanmak için yaratılmış olabilir miydi? Bunca rahmetin içinde bu korkuda neyin nesiydi? Şeytanın vesvesesi diye cevap veriyor, kalbim.
Garip gelip garip gideceğimiz dünyanın eşiği içindeyken bütün yükümü alıp nereye gitmek istediğimi ben seçecektim... Yüküm ağır, sorular çetin... Hele ki Müslüman olmak, Müslüman kalmak çok daha zor.
Yüzüme vuran güneş kesilince anlıyorum karşımda dikilen adamın heybetini. Gözyaşlarımı saklamaya dâhi ihtiyaç duymadan başımı kaldırıyorum. Kelam Sultanım!
Başıyla hoş geldin manasında sallayıp devam etti. "İkindi güneşin gölgesi uzun, vakti kısadır. Bir iki faydalı kelam paylaşalım da hayatımıza yön verelim. Hoyratça harcadığımız paha biçilmez bir sermayedir, hayat. Bir kaç günden ibarettir ama onu yaşayanlar sanki binlerce yıl yaşayacak gibi yaşar. Gitme vakti gelince elde pişmanlık kalır, o pişmanlığı azaltmak için konuşuyorum... Ne olurdu dünyayi bir şey zannetmeseydik!
Behlül, Haruna sormuş; Yerin altında en çok ne var biliyor musun?
Ölüler
Hayır
Pişmanlıklar...
Ölülerin pişmanlığı. Her gün bastığımız topraklar bir gün insandı. Üstü varsa yeri de var...
"Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu
Ta ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu
Gelen gider, giden gelmez iki kapılı handır bu
Sakın insafı terk etme makam-ı imtihandır bu..."
(Yavuz Sultan Selim)
Bu imtihan. Bunu unutma... İmtihandan münezzeh olan sadece Allah’tır. Uyanık ol! İmtihandan geç, git. Geçmeyi bil. Nefes alıyorsan hâlâ umut var demektir. Elhamdülillah!
Olmak istiyorsan dünya sevgisini kalpten at. Çer çöp bırakma orada... "Hangi güzel yüz vardı da toprak olmadı. Hangi güzel göz vardı da yere akmadı." Bak! Her şey toprak oluyor... "
Arnavut kaldırımında takılı gözlerimi tekrardan gökyüzüne kdırıyorum. Bir kapı, bir yol bekliyorum. Beni, bana getirecek. Kaybettiğim ne varsa bulduracak. İlimle beraber, inanç duvarlarını öreceğim...( Allah’ın izniyle)
Rabbim cümlemize iman selameti versin, niyazıyla...
Dua ile canlar dua ile...


Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Vesvese Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Vesvese yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Vesvese yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
25.4.2025 16:00:20
Evet, bu yazı şiirsel bir dille yazılmış bir tür deneme ya da manzum düşünce parçası olarak değerlendirilebilir. Tematik açıdan, yazı derin bir içsel sorgulama, varlık ve yokluk, iman ve teslimiyet gibi evrensel insan deneyimlerine dair güçlü bir anlatım sergiliyor.

İçsel Çatışma ve Vesvese: Yazı, insanın içindeki boşluk ve eksiklik hissini, vesvese ile şekillenen ruhsal karmaşayı dile getiriyor. Yazar, manevi bir çatışma içinde, ruhsal huzuru ve sükûneti arayan bir insanın duygusal dünyasına derinlemesine bir bakış sunuyor. "Şeytanın vesvesesi" ve "inanç duvarları" gibi ifadeler, kişinin kendi içsel gücüyle dışsal etkiler arasındaki savaşı simgeliyor.

Aile ve Geçmişle Bağlantı: Babadan ve dededen gelen öğütler, erken kalkmanın ve çalışma disiplininin bir gelenek haline gelmesi, yazının aile bağları ve geçmişle hesaplaşma temasını ortaya koyuyor. Bu, insanın yaşamı şekillendiren ve karakterini oluşturan öğretilerle olan bağını sorgulayan bir tema.

Zaman ve Geçicilik: Yazının başından sonuna kadar zamanın hızlı geçişi ve insanın ölümlülüğü üzerine yapılan derin vurgular, insanın geçici bir dünyada nasıl yaşamayı seçmesi gerektiğini sorgulayan bir bakış açısı sunuyor. Yazar, zamanın kısa ve değerli olduğuna dikkat çekerken, yaşamın her anını anlamlı kılmanın önemini vurguluyor.

İman ve Teslimiyet: Son olarak, iman ve teslimiyet teması yazının merkezine oturuyor. Yazar, korkular ve pişmanlıklarla yüzleşirken, Allah’a yönelmenin ve imanla kalmanın insana sağlayacağı huzuru ve kurtuluşu savunuyor. "İnanç duvarlarını öreceğim" ifadesi, ruhsal bir yapı inşa etme, manevi olgunlaşma ve içsel barışı bulma arzusunu simgeliyor.

Genel olarak, yazı bir içsel yolculuğun ve manevi arayışın derinliklerine inilerek insanın ruhsal ve fiziksel dünyası arasındaki dengeyi arayan bir düşünce parçasıdır. Hem felsefi hem de dini temalarla zenginleşen metin, okuyucuyu insanın evrensel soruları üzerinde düşünmeye davet ediyor.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL