1
Yorum
1
Beğeni
1,0
Puan
295
Okunma

Yazdı, ama etrafta sert ve serin rüzgârlar hâkimdi. Herkes birilerine sarılıp ayakta durmaya çalışırken, ben orada o kadar kalabalığın arasında yalnızdım. Direğe sarılmışım; direk adeta ruh ve beden kazanmış, beni sarıp sarmalamıştı. O anda tonlarca şey geçti küçük, aciz kafamdan. Yalnızlığın kalabalığı bu olsa gerek.
Sahi, yalnızlık denen şey nedir ki? Tek kalmak mı? Tek hissetmek mi? Tercih mi, yoksa mecburiyet mi? Tanımı kişiden kişiye değişkenlik gösterse de, yalnızlık yalnızlıktır işte. Kiminin kaçışıdır, kiminin gerçeği... Kiminin sığınağıdır, kiminin zindanı... Kiminin arayışıdır, kiminin korkusu...
Her birimiz yalnızız aslında, ne kadar kalabalık olursak olalım. Birilerinin yanındayken bu his bir anlığına yok olsa da, eve dönünce yine aynı boşlukla baş başa kalırız.
Kimi zaman yalnızlık bir çözüm gibi gelir, ama sonunda sorunun kendisi olduğunu anlarız.
O an direğe sarıldığımda, en derin huzurun insanın kendi içinde olduğunu düşündüm.O anı hissetmek, başka bir dünyaya ait olma hissiydi belki de. O anda bir tek ben vardım, bir de beni içine çeken yalnızlık. Aslında yalnızlık hiç de boşuna değildir. Bazen bizi kendimize getirir, bazen de sadece suskunluğumuzun yansıması olur.
1.0
100% (1)