0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
192
Okunma
Bir zamanlar kelimeler bir anlam taşırdı. İnsan, bir cümleyi kurmadan önce düşünürdü; vicdanını yoklar, kalbini dinlerdi. Şimdi ise ekranın ardında saklanan parmaklar, düşünmeden döküyor zehrini. Algı deniyor buna. Modern çağın en ustaca kurgulanmış yalanı…
Görünüşte bir fikir özgürlüğü, ama arka planda organize karalama kampanyaları. Troller, birer figüran gibi sahnedeler ama senaryoyu yazan başka eller. Kurban seçilir; çoğu zaman bir kelimesinden, bir duruşundan ya da yalnızca sustuğundan dolayı. Sonra başlar linç… Zan, iftira, çarpıtma… Her biri bir kurşun misali gelir ve hedefe saplanır. “Doğru mu bu?” diye soran yoktur. Çünkü doğru, artık pek az kimseyi ilgilendirir.
Troller için önemli olan görevdir. Düşünmezler, sorgulamazlar. Bir yerlere biat etmişlerdir; ekran başında emir alıp, klavye başında infaz yaparlar. Sosyal medya onların mahkemesidir; savunma hakkı yoktur, delil aramak beyhudedir. Vicdan? Çoktan susturulmuş. Ahlak? Sistem dışı bırakılmış.
Ben bazen düşünüyorum: Nasıl bu kadar kolay unutur oldu insanlar insan olmayı? Nasıl oldu da bir başkasının onurunu bir “beğeni” uğruna feda edebilir hâle geldiler? Belki de en büyük kriz, doğru ile yanlışın birbirine karıştığı bu sessizlik çağında yaşanıyor.
Ama inandığım bir şey var: Her karanlık, bir ışığa gebedir. Her susturulmuş hakikat, bir gün yankılanacak kelimelere dönüşür. Çünkü hakikat, geç de olsa kendi yolunu bulur. Ve vicdan, bastırılsa da bir gün konuşur.