0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
342
Okunma

İslam, sadece geçmişteki toplumlara hitap eden bir sistem değil, her çağa ve her insana seslenen ilahi bir mesajdır. Vahiy, insanın fıtratına uygun olarak belirlenmiş bir yol haritasıdır ve bu fıtrat değişmediği sürece, vahyin geçerliliği de devam eder.
Bu yazıda, İslam vahyinin neden her döneme hitap ettiğini, insanın yaratılış gayesiyle vahyin nasıl örtüştüğünü, Adem (a.s.)’ın sülbünden tüm insanlığın Allah’a verdiği sözün bugün hâlâ geçerli olduğunu ve değişimin ancak bu perdeden çıkıldığında, yani tamamen farklı bir varlık yaratıldığında söz konusu olabileceğini açıklayacağız. Bugünkü insanlar için vahiy değişmezdir ve bunu değiştirme iddiası, insanın haddini aşması anlamına gelir.
İnsan Vahiy Fıtrat
Allah, insanı belirli bir fıtrat üzere yaratmıştır ve vahiy, bu fıtrata uygun olarak indirilmiştir:
"O halde sen yüzünü, Allah’ı birleyen (bir hanîf) olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Rum/30)
Bu ayette, Allah’ın insanı belli bir fıtrat üzere yarattığı ve bu fıtratın değişmeyeceği açıkça belirtilmektedir. Vahiy de bu fıtrat üzerine bina edilmiştir. Eğer insanın yaratılış gayesi değişseydi, o zaman vahyin de değişmesi gerekirdi. Ancak insanın en temel özellikleri—akıl, irade, iyi ve kötü arasında seçim yapma yetisi, sorumluluk bilinci—ilk insandan bugüne kadar aynıdır ve kıyamete kadar da değişmeyecektir.
Bazı kimseler, “İnsanlık gelişti, teknoloji ilerledi, modern dünya farklılaştı, dolayısıyla din de güncellenmelidir” gibi temelsiz iddialar öne sürmektedir. Oysa insan, ne kadar gelişmiş teknolojilere sahip olursa olsun, hâlâ açlık hisseder, hâlâ adalete ihtiyaç duyar, hâlâ sevgi ve merhamete muhtaçtır. Yani insanın temel yapısı değişmemiştir.
Eğer insanın özü değişmemişse, ona hitap eden vahyin de değişmesi söz konusu olamaz.
Adem (as)’ın Sülbünden Alınan Söz ve Vahiy Bağı
Kur’an’da, Allah’ın tüm insanlıktan, daha henüz dünya hayatına gelmeden önce bir söz aldığı bildirilir:
"Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutarak: ’Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye sorduğunda, onlar: ’Evet, (buna) şahidiz’ dediler. (Bu şahitliği) kıyamet günü, ’Bizim bundan haberimiz yoktu’ dememeniz için (aldık)." (A’râf/172)
Bu ayet, tüm insanlığın Allah’a verdiği sözü açıkça ortaya koymaktadır. Bu söz, bir defaya mahsus olarak alınmış ve kıyamete kadar geçerli kılınmıştır. Yani, insanoğlu Allah’ı tanıyacak, O’na kulluk edecek ve vahye tabi olacaktır.
Bu söz, nesilden nesile aktarılmakta olan fıtratın bir parçasıdır. Bu fıtrat bozulmadıkça, vahyin geçerliliği de devam eder. Dolayısıyla, insanlar ne kadar değişirse değişsin, hangi çağda yaşarsa yaşasın, bu sözden dolayı her zaman vahye muhataptırlar.
Eğer Perde Kapanırsa?
İslam’ın vahyi, kıyamete kadar insanlara hitap eden son mesajdır. Ancak bazı kimseler, “Belki gelecekte insan tamamen değişir, farklı bir bilinç seviyesine ulaşır, hatta belki bambaşka bir varlık türü ortaya çıkar” gibi spekülasyonlar yaparak, dinin güncellenmesi gerektiğini iddia etmektedirler.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Eğer insan, bu dünyada yaşadığı sürece aynı temel fıtrata sahip bir varlık olmaya devam ederse, vahyin muhatabı olmaya devam eder. Ancak, eğer tamamen farklı bir yaratılış düzeni ortaya çıkarsa—ki bu ancak Allah’ın takdiriyle olur—o zaman farklı bir süreç başlayabilir.
Kur’an’da bu konuya işaret eden ayetler mevcuttur:
"Allah, dilediğini siler, dilediğini bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır." (Ra’d/39)
Bu ayette, Allah’ın iradesine bağlı olarak bazı şeylerin değişebileceği ancak ana sistemin, yani Levh-i Mahfuz’da yazılı olanların sabit olduğu belirtilmektedir. Bu dünya üzerindeki insanlar için sistem bellidir ve değişmez: İnsan Allah’a kul olmak için yaratılmıştır ve kıyamete kadar bu ilke değişmeyecektir.
Dolayısıyla, farklı bir varlık yaratılırsa, o artık bizim tartışma alanımıza girmez. Çünkü bizler şu an içinde bulunduğumuz realiteden sorumluyuz. Henüz var olmayan, bizim idrak sınırlarımızın ötesinde bulunan bir varlığı düşünerek hüküm vermek, insanın haddini aşması anlamına gelir.
1. Adalet ve Hak Kavramı:
Her çağda insanın adalete ihtiyacı vardır. 1400 yıl önce de bir hırsızlık suçtu, bugün de suçtur. İnsanların çalınan mallarına karşı duyduğu rahatsızlık, bin yıl önce de vardı, bugün de var. O hâlde “Adalet anlayışı değişti, artık hırsızlık serbest olsun” denilebilir mi? Elbette ki hayır! İşte İslam’ın emirleri de böyledir; insanın fıtratına hitap ettiği için evrenseldir.
2. Ahlak ve Aile Düzeni:
İslam, aileyi ve nikah akdini korumayı emreder. Bugün bazı insanlar, “Özgür ilişkiler var, evlilik şart değil” diyerek aile yapısını değiştirmeye çalışmaktadır. Ancak sonuç ortadadır: Aile yapısının bozulduğu toplumlarda psikolojik sorunlar, yalnızlık, suça eğilim ve nesil problemleri artmaktadır. Demek ki İslam’ın aile ile ilgili ilkeleri, modern dünyada bile en sağlıklı yolu göstermektedir.
3. İbadetlerin Değişmezliği:
Namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetler, insanın manevi yapısına hitap eden emirlerdir. Bugün “Artık namaza gerek yok, çünkü teknoloji gelişti” demek, insanın ruhsal ihtiyacını görmezden gelmektir. Manevi arayış, geçmişte de vardı, bugün de var.
İnsan Aynı Olduğu Sürece Vahiy Değişmez
İslam’ın ilkeleri, insanın değişmeyen fıtratı üzerine bina edilmiştir. Eğer insanın özü aynı kalıyorsa, vahyin de değişmesi için hiçbir gerekçe yoktur. Bugün İslam’ın güncellenmesi gerektiğini söyleyenler, aslında dinin evrensel ve değişmez ilkelerini kavrayamayanlardır.
Eğer bir gün insan tamamen farklı bir yaratılışa sahip olursa—ki bu Allah’ın takdiridir—o zaman farklı bir durum söz konusu olabilir. Ancak şu an için, bu bizim tartışmamız gereken bir konu değildir. Şu anki realitemizde vahiy, kıyamete kadar geçerli tek doğru rehberdir.
Rabbimiz bizleri bu hakikati anlayan ve vahye tabi olan kullarından eylesin. Âmin.
Erol Kekeç/Mart 2025/Sancaktepe/İST