0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
845
Okunma
Romanın kahramanı olan M. Meursault, içine kapanık , sessiz sedasız sorumsuz bir gençtir. Bir şirkette memurluk yapmaktadır. Sıradan, sade bir hayatı vardır ve bekârdır, bir pansiyonda kalmaktadır, Yaşlı olan annesi uzak bir ilde ihtiyarlar yurdunda kalmaktadır. Başka da kimsesi yoktur.
M. Meursault, bir gün annesinin kaldığı İhtiyarlar Yurdu Müdüründen annesinin öldüğüne ilişkin bir telgraf alır. Gitmesi gerekmektedir. Patronundan izin alarak bulunduğu yerden bir hayli uzakta olan İhtiyarlar Yurduna gider, Kendisini cesedin bulunduğu odaya götürürler. Bir robot gibi hareket etmektedir; ne bir üzüntü belirtisi gösterir, ne de bir söz söyler. Annesinin yüzünü görmek istemez. Gece başını beklerken kapısının ikram ettiği kahve ve sigarayı içer, uyuklar.
Ertesi gün hava gayet güzeldir. M. Meursault, merasim işi olmasa bu havada gezmenin kendisine zevk vereceğini hisseder. Merasim boyunca güneşten ve yorgunluktan bunalmış vaziyette şaşkın şaşkın çevresindekileri seyreder. Yapması gerekli görevlerini bitirdiği zaman yatıp uyuyacağı için sevinç duyar.
M. Meursault, evine döndüğünde günlerden cumartesidir. Sabah kalkınca plâja gider. Denizde, büroda eskiden daktilo olarak çalışan Marie Cordona’ya raslar. Kıza kur yapmaya başlar. Akşam bir komedi filmi seyretmek üzere sinemaya giderler ve gece birlikte kalırlar. Genç adam, pazar gününü öğleye kadar yatakta miskin miskin sigara içmekle ve pencereden dışarısını seyretmekle geçirir. Annesinin ölümüyle yaşantısında hiç bir şey değişmemiş gibidir; çalışır, gezer, yer, içer, hattâ zaman zaman keyiflenir. Bir akşam oda komşusu Raymond’la tanışır. Raymond Meursault’a pek samimi davranır, arkadaş olmalarını ister, Meursault, herşeyde olduğu gibi Raymond’u da önemsemez, arkadaşlık teklifini kabul etmekte bir sakınca görmez. Birlikte içerler. Raymond, kendisine haksızlık eden metresinden uzun uzun yakınır, Meursault’dan kendisine yardım etmesini rica eder, Mersault Raymond’un ağzından mektup yazar.
Bu arada Meursault, Marie ile ilişkisine devam eder. Odasında birlikte otururken bitişik odada Raymond’un sevgilisiyle kavga ettiğini işitirler. Marie polisi arar. Raymond, Meursaulttan kendisi lehine yalancı şahitlik yapmasını ister. O da, kayıtsız bir şekilde kabul eder.
Öte yandan Meursault’a aşık olun Marie artık evlenmeleri gerektiğini söyler, kendisinin de isteyip istemediğini sorar. Meursault için ikisi de birdir, evlenseler de olur, evlenmeseler de... Ama Marie isterse evlenecektir.
Raymond, Meursault’la Marie’yi bir hafta sonu gezisine dâvet eder. Bu gezi sırasında önceden dövmüş olduğu sevgilisinin taraftarları olan hasımları tarafından izlenir, Meursault, sahilde tek başına yürüyüş yaptığı sırada birdenbire karşılaştığı Raymond’un hasmını belki de güneşin tesiriyle bilinçsiz olarak tabancayla vurur.
Bu olaydan sonra Meursault tevkif edilir. Genç adam sorgu sıralarında kayıtsızdır, hattâ avukat bile tutmak istemez, teferruatta uğraşmayı adliyeye bırakır. Tutulan avukat her şeye karşı garip bir kayıtsızlık içinde bulunan, hattâ kendini savunmaya bile yanaşmayan ve anasının ölümünde bile soğukkanlılığını kaybetmeyen Meursault’dan hoşlanmaz fakat kendisini kurtaracağını söyler. Ondan istediği hiçbir şeye karışmaması, savunmayı tam mânasıyle kendisine bırakmasıdır. Meursault bu arada kendisini ilgiyle sorguya çeken yargıca tanrıya inanmadığını soğukkanlılıkla itiraf eder. Yaptığından pişman değildir. Sadece can sıkıntısı duymaktadır. Hapse atılır. Birdenbire değişen hayat tarzı onu tedirgin etmekle beraber kısa bir süre sonra alışkanlık üstün gelir, bu yeni hayat şartlarına ayak uydurur.
Meursault mahkemede yargılanırken çevresindekilerin kendisinden tiksindiklerini hissederek ilk defa ağlama arzusu duyar. Annesinin ölümü sırasındaki kayıtsız tutumu şiddetle kınanınca suçlu olduğunu anlar. Bir şeyler söylemek ister fakat susturulur. Onun yerine avukatı konuşur. Dâvanın kendi dışında konuşulup kendi fikri alınmadan kaderinin tâyin edilmesi hayretine sebep olursa da, biraz düşününce bu duruma alışır. Bir şey söylemiş olmanın gereksizliğini anlar. Kendisinin bilinçli bir câni olduğu iddiası karşısında biraz düşünür; karşısındakileri bazı hususlarda haklı bulur. Artık hayatı kendisine ait değildir. Sonunda idama mahküm olur.
Hapise dönünce bir ara kaçmayı düşünür. Onca mühim olan şey, topluma karşı ödenmesi gereken borçlar değil, kaçma imkânıdır değişmez ve şaşmaz bir usulün dışına atlayıştır. Sonra, bundan vazgeçer. Verdiği af dilekçesi reddedilince, boyun eğer. Tanrıya inanmadığı için kendisini ziyaret etmek isteyen papazı görmek istemez. Buna rağmen papaz gelir onu imana dâvet eder. Meursault, papaza isyan eder; ruhunda bir robot gibi yaşama sırasında biriken zehirleri akıtır. Papaz hayal kırıklığına uğramış bir halde gider. Artık Meursault için ölüm büyük bir hâdise değildir. Ölüm insanın kaderidir. Ha yirmi sene önce olmuş, ha yirmi sene sonra... Hiç farketmez. diye düşünmektedir.
5.0
100% (1)