Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
mustafa ertürk
mustafa ertürk

Masal gibi Doğanın iki hali

Yorum

Masal gibi Doğanın iki hali

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

193

Okunma

Masal gibi Doğanın iki hali

25.08.1998
Masal gibi
I-
Akşam mesai sonrası, ve sabah ezanı saatlarında - genellikle - Kargalı semtinde yürüyüşü yapıyorum,
5 yıldır buradayım.
5 yıldır bu vadide yürümeye doymam. Her gezişimde ayrı bir haz duyuyorum. Her gezişimde ayrı bir
kuş cıvıltısına, kimi zaman çiçek bahçesi görünümüne hayran olmuşumdur. Kimi zaman mehtap ta
saatlerce çıcır böceklerinin müzik şölenini dinlemiş o esrarı çözülmedik müziğin ahengine, armonikasına
kendimi kaptırmış kendimi dünyanın en mutlu insanı addetmişimdir. Tüm yorgunluk, tüm streslerden
arınarak, zemzem suyu ile yıkanmış, deyim yerindeyse anadan yeni doğmuş teknik anlatımla sıfır km
olmuş dönerim.
Bundan iki yıl öncesi sabah ezanından önce, ezanı şafağı kuş cıvıltıları arasında karşılardım. Duyduğum
hazzı, tadı doyumu mutluluğu anlatamam…bunun kanıtı olarak elimde 4 yada 5 kaset dolusu kuş sesi,
cırcır sesi, koyun kuzu melemeleri ,ezan sesleri, su sesi içeren kasetler bulunmaktadır.
Buraya gelmeden ya da yeni geldiğimde beni gören ve tanıyanların gözüyle ben dinlenmiş, gençleşmişim.
Kendi gözümle ben en az 10 yaş gençleşmiş hissediyorum kendimi.
İşte tüm bunları bu doğaya borçluydum ben.

II-
Ama ne acıdır ki bu güzelim doğanın gittikçe yok olduğunu hissediyorum.
Örneğin; o kuş cıvıltıları, o zengin kuş sesi armonikası, o duygulu ,coşkulu sabah konserleri
eğlenceleri yasaklanmış gibi. susturulmuş, istilaya uğramış, bit semt görünümünde…
Ne acı..
Emekli arkadaş anlatıyor;
Çocukluğunun geçtiği bu yerleri siz o yıllarda görmeliydiniz ; doğa güzelliği, doğa zenginliği
nedir o zamanlar görüp yazmalıydınız .Kuş türü, kuş sürüsünü göreydiniz diyor…anlatmakla
bitiremiyor. Sonra derin bir iç çekişle, ne yazık ki 1960 larda , güya, kargalar buğday başaklarına
çırpıyormuş deyip kargalarla mücadele başlatılmış, hem de resmi kanalla başlamıştı karga avı…
Kargalar vurulur da aynı dalda olan kuşlar vurulmaz mı? Av tüfeğinden çıkan saçmalara nasıl
hüküm edersin .’Kargayı öldürün de, bülbüle ,güle ,sülüne sakın dokunmayın...’ nasıl
diyebilirsiniz!! İşte tam bu katliamla kuş nesli neredeyse yok edildi Sonuçta sağlanan bir
başarı da olmadı.
Çünkü kargalar yok olunca buğdaya ’kımıl’ dadandı öyle ki kımıl tarlaları istila etti. Aslında
kargaların buğday başağına dadanan kımılı yediği anlaşılmış ama iş işten geçmişti.
Devam ediyor;
Bu kez kımıla karşı zirai ilaçla mücadele başlatıldı ama bu kez buğday da ’kınacık’ oluştu.
Yine başarı sağlanmış olmadı. Şimdilerde ise tarlalara atılan zirai gübreler kuş neslini, bahçelere
atılan ilaçlarla da arı neslini yok etmekte.

Peki ne yapılmalı, doğa kendi haline mi bırakılmalı diyorum?
Hayır, hayır.. Ama bu mücadeleler bilimsel yapılmalı, bilimsel.
Nasıl yani?
Yani kargaya karşı kullanılan ilaç sadece kargaya, kımıla kullanılan ilaç sadece kımıla, buğday tarlaya
vereceği verim gübresi başka bir canlıya zarar vermemeli. Dünyada bunu başaran ülkeler de var
Örneğin Kanada, örneğin Amerika, Avustralya..ne bileyim... bir tarım ülkesiyiz ama yarı ilkel...
’Biz hala sağla, solla ,tarikatla, güneydoğu sorunuyla uğraşma derdinde aşamasındayız ’’diyor.

Konuşarak yürürken bir duman yükseldiğini görüyoruz Biraz tümseğe çıkıp bakınıyoruz. Aman allahım!!1
ne görsek!...vadinin bir kısmında kuytu bir yerinde doğanın canlı, bu en zengin yerinde kuş cıvıltıları ve cırcır böceklerinin en harikulade olduğu bu yerde bulunan ekini biçilmiş olan kocaman toplanan anız yakılmış,
dumanlar yükseliyor, yükselen dumanlar dağdan esen rüzgarla vadiye bir kara çadır, gibi çökü
Yalım katmış önüne güzelim doğayı yiyor, yutuyor Yalımın geçtiği yerler bir kara kabus, bir kara kefen,
bir kara ceset bir hortlak... bakmaya korkuyor irkiliyoruz..
Yalımdan, ateşten koşuşan tavşan tilki ,bağrışan cırcır böceklerinin ,kuşların çığlıklarını yüreğimizin içinde
,beynimizin hücrelerinde hissediyor ve gözlerimiz yaşarmış ağlamaklıyız, konuşamıyoruz…
Yüreğimizden, beynimizden kurşun yemiş gibi acılarla dönüyoruz.
Peki bu anızı yakanın kime ne faydası var; peki bu anızı yok etmenin bir cezası yok mu peki bu
cehaletin, bu doğa düşmanlığının bu ihanetin sonu gelmeyecek mi?
Düşüncesiyle matemiyle dönüyoruz.

10 Yılımı fazlasıyla katmeriyle geri almış oluyordu doğanın bu hali!!..

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Masal gibi doğanın iki hali Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Masal gibi doğanın iki hali yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Masal gibi Doğanın iki hali yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL