0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
163
Okunma
İnsan doğduğu zamandan belli bir süre sonra yaş almaya başlar. İlk yaşlar çocukluk yaşlarıdır, on dört, on altı yaşları büyüyüp, geliştiğimiz zamanlardır. Asıl mesele "on yedi" yaşındır, artık çocukluktan çıkmış bir birey olmak için ilk adımları atman için bir temeldir. Temel sağlam atılmazsa eğer, hayata güvensiz bakmak zorunda kalırsınız. İnsan yaşamı boyunca olmaycak şeyleri gözeterek yaşamına devam eder... Yol bazen bizi yokuş aşağı çekmek için savaşır tüm gücünle...
Benim hikayem "on yedi" yaşımda başladı. Çocukluğum ve geleceğim paramparça oldu. Doğum günümden beş ay sonra rastladım bilmediğim bir duyguya,.. ilk gözlerimiz buluştu, buğulu bir aynada... Gözleri o kadar sert bakıyordu ki, içimdeki duygu gittikçe büyümeye başladı, aşık olmuştum adını bile bilmediğim adama... Kaşları çatık, gözleri kahve, yüzünde ki mimikler bile oynamıyordu. Her karşılaştığımızda gözlerinin içine dalıp gidiyordum. Sonunda bütün çasaretimi toplayıp karşısına çıktım, yanına yaklaştım. Kelimelerimi toparlayamıyor, bedenim titriyordu. Gözlerimizin içine ilk defa bu kadar yakından baktık. O sert, soğuk bakışının altında gülen bir adam gördüm. Ona, onu sevdiğimi söyledim, defalarca... Ben hayatımda ilk defa yanarak, kül olacağımı bilerek birini sevdim. Aşık olmak günah işlemeye benziyordu, ben en büyük günahı işledim. Karşılıksız bir duyguya, tutunmak bütün geleceğimi talan ediyor. Sadece aşk değil beni yıpratan.. Çaresizlik, anlaşılmamak ve anlatamamak... Kendini ifade etmek en zor cümlelerden biri... İçin yanarken, seni anlamadıklarını görmek daha zor iş. İnsanın en mutlu olduğu anlarda bile içi yanarmış, bunu yeni, yeni öğreniyorum.
5.0
100% (2)