0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
241
Okunma

Bölüm 7: Konferans
Bir hafta sonra, Alan ve Mira, NASA Langley’nin konferans salonuna geri döndüler. Horizon-X’in verileri ellerindeydi; 185 AU’da kesilen sinyal ve o 1 saniyelik yapay dalga biçimi, masanın üstünde duruyordu. Salonda, eski toplantıdan tanıdık yüzler vardı: Dr. Eleanor Grayson, Victor Hensley ve diğer bilim insanları. Ama bu kez, atmosfer farklıydı.
Alan, mikrofonu aldı. “10 yıl önce,” dedi, sesi sakin ama güçlü, “size Oort Bulutu’na yaklaşan araçların sinyal kaybettiğini söyledim. Alay ettiniz. Beni dışladınız. Ama Horizon-X, bunu kanıtladı. 185 AU’da, %17 mesafede, bir sinyal yakaladık. Ve bu sinyal, yapay.”
Salonda bir uğultu yükseldi. Eleanor, gözlüklerini indirip verilere baktı. “Yapay mı?” dedi, sesinde şüphe ama aynı zamanda merak vardı. “Bunu nasıl açıklıyorsunuz?”
Mira, öne çıktı. “Dalga biçimi düzenli. Kozmik gürültüyle eşleşmiyor. Bir kaynaktan geldi—ve sonra kesildi.”
Victor, arka sıralardan kahkaha attı. “Hâlâ aynı masal, ha? Yapay sinyal mi? Belki uzaylılar bize radyo istasyonu açmıştır!”
Ama bu kez, kahkahası yalnız kaldı. Yanındaki Dr. Sanjay Patel, ayağa kalktı, yüzü öfkeli. “Kes sesini, Victor!” diye bağırdı. “10 yıl önce onu dinlemedik, seni ciddiye aldık, ve bu yüzden insanlık tarihinin en büyük keşfini kaçırıyorduk! Alan haklıydı, ve senin alayların bizi geri tuttu!”
Salondan destek mırıltıları yükseldi. Eleanor, Victor’a döndü. “Sanjay haklı. Eğer bu veriler doğruysa—andan şüphem yok. Bunu görmezden gelemeyiz. Dr. Keating, özür dilerim. Sizi dinlemeliydik.”
Victor’un yüzü düştü, sandalyesine çöktü. Alan, Mira’ya baktı ve gülümsedi. “Teşekkür ederim,” dedi salona. “Ama bu, bir son değil. Bir başlangıç. Oort Bulutu’nda bir şey var. Ve biz, bunu bulacağız.”
Sanjay, Victor’a öfkeyle döndü. “10 yıl önce Alan’ı susturdun! Bu keşfi geciktirdin! Artık sen sus!”
Eleanor, “Victor, bu toplantıdan sonra yönetimle konuşacağım,” dedi soğuk bir sesle. “Senin tutumun bu ajansa zarar veriyor.”
Victor sandalyesine çöktü, yüzü soldu. Salondan dışlayıcı bakışlar ona çevrildi. Alan, Mira’ya fısıldadı, “Bu tanıdık bir his,” dedi hüzünle.
Tartışma devam etti. Dr. Lena Ortiz, “İnsansız sonda işe yaramaz,” dedi. “İnsanlı bir yolculuk lazım.”
Eleanor, “10 yıl gidiş. Kriyojenik uykuyla mümkün, ama dönüş belirsiz.”
Victor, “Kim gider ki?” diye mırıldandı. “Geri dönüşsüz bir mezar.”
Sanjay, “Senin alayların yeter!” diye bağırdı. “Bu ciddi!”
Alan, “Ama başka yol yok,” dedi. “Oort Bulutu’ndaki kaynağı bulmalıyız.”
Lena, “Kim sevdiklerini bırakır?” diye sordu.
Salon sustu. Eleanor, “Bu karar zaman alacak,” dedi. “Ama gemiyi tasarlamaya başlamalıyız.”
Leo, annesinin elini tutmuş, kapının eşiğinden izliyordu. “Baba uzaylıları buldu mu?” diye fısıldadı.
Mira eğildi, oğluna sarıldı. “Belki, tatlım. Ama kesin olan şu: Baban bir kahraman.”
Toplantıdan sonra Victor’un hayatı çöktü. NASA’dan kovuldu; Eleanor’un raporuyla işini kaybetti.
Bölüm 8: Oortouch’ın Tasarımı
Ekim 2083, NASA Langley Araştırma Merkezi’nde yoğun bir toplantı günüydü. Horizon-X’in başarısı, Oort Bulutu’ndaki gizemi çözmek için insanlı bir yolculuğu zorunlu kılmıştı. Victor’un kovulmasından sonra ekipte hava değişmişti; Alan ve Mira, artık projenin liderleriydi. Konferans salonunda, masanın etrafında Dr. Eleanor Grayson, Dr. Sanjay Patel, Dr. Lena Ortiz ve birkaç mühendis oturuyordu. Duvar ekranında, “Oortouch: İnsanlı Oort Bulutu Görevi” yazıyordu.
Eleanor, toplantıyı açtı. “Horizon-X, 185 AU’da sinyal kesilmesini kanıtladı. İnsansız araçlar bize daha fazla veri veremez. İnsanlı bir gemi tasarlamalıyız. Ama bu, şimdiye kadarki en karmaşık projemiz olacak.”
Alan, “Doğru,” dedi, elinde bir tabletle. “Hedef, Oort Bulutu’na 10 yılda varmak. Xenon gazıyla çalışan Hall etkisi iticileri Horizon-X’te işe yaradı, ama insanlı bir gemi için daha fazlası lazım.”
Lena, “İyon tahriki yeterli mi?” diye sordu. “185 AU’ya 10 yılda ulaşmak için delta-V kapasitemiz ne olmalı?”
Sanjay, masaya bir grafik yansıttı. “Horizon-X’in iticileri saniyede 40 kilometre hıza ulaşıyordu—yaklaşık 0.013% ışık hızı. Ama insanlı bir gemi, kütlesi yüzünden daha yavaş olacak. Xenon stokumuzu artırıp çift aşamalı iyon tahriki kullanabiliriz. İlk aşama hızlanmayı maksimize eder, ikinci aşama frenleme ve dönüş sağlar.”
Mira, “Spesifik impuls (Isp) ne kadar olacak?” diye sordu. “Horizon-X’te 3.000 saniyeydi. Oortouch’da en az 5.000’e çıkmalı ki yakıt verimliliği artsın.”
Alan başını salladı. “Haklısın. Ama kütle problemi var. Kriyojenik uyku kapsülleri, yaşam destek sistemleri, radyasyon kalkanları… Gemi en az 200 ton olacak.”
Eleanor kaşlarını çattı. “Radyasyon kalkanları dedin. Oort Bulutu’na yaklaşırken kozmik ışınlar ve yıldız rüzgârı ne olacak?”
Lena, “Polietilen bazlı bir kompozit kalkan öneriyorum,” dedi. “Hafif ama etkili. Ayrıca, manyetik alan jeneratörleri düşünebiliriz—minik bir magnetosfer yaratır. Ama bu, enerji tüketimini artırır.”
Sanjay, “Enerji için ne kullanıyoruz?” diye sordu. “Nükleer termal reaktör mü, yoksa füzyon mu?”
Alan, “Füzyon Dünya’da hâlâ deneysel,” dedi. “Güvenilir değil. Küçük bir nükleer fisyon reaktörü daha mantıklı—URAN-12 modeli gibi. 1.5 megavat güç sağlar, kriyojenik sistemleri ve iticileri besler.”
Mira ona baktı. “Dönüş mü? 10 yıl gidiş, 10 yıl dönüş… 20 yıl stok mümkün mü?”
Mira, “Kriyojenik uyku kapsülleri kritik,” diye ekledi. “2081’de MIT’de test edilen hibernasyon modülleri vardı. Vücut ısısını 10 dereceye düşürüyor, metabolizmayı %10’a indiriyor. Ama 10 yıl dayanır mı?”
Lena, “Testler 6 ay sürdü,” dedi. “10 yıl için biyomedikal ekiple çalışmalıyız. Oksijen tüketimi azalır, ama besin desteği lazım. IV sıvı sistemleri entegre edebiliriz.”
Eleanor, “Lojistik?” diye sordu. “Yiyecek, su, oksijen… Hibernasyon olsa bile stok lazım.”
Sanjay, “Kapalı devre bir ekosistem tasarlayabiliriz,” dedi. “Hidroponik tarım modülleri, su geri dönüşüm üniteleri… Ama gemide yer kaplar.”
Alan, “Yer kaplasın,” dedi. “Gönüllüler uyandığında hayatta kalmalı. Ve dönüş ihtimali için ekstra yakıt rezervi şart.”
Salonda bir sessizlik oldu. Eleanor, “Belki de dönüş olmayacak,” dedi yavaşça. “Bu bir tek yönlü bilet olabilir.”
Lena, “Kim bunu göze alır?” diye mırıldandı.
Alan, “Bunu sonra tartışırız,” dedi. “Önce gemiyi inşa edelim. Tasarım 2 yıl, üretim 5 yıl sürer. 2089’ta fırlatabiliriz.”
Sanjay, “Maliyet?” diye sordu.
Eleanor, “NASA bütçesi yetmez,” dedi. “Özel sektörden destek alacağız. Sanjay, senin şirketin?”
Sanjay gülümsedi. “Elimden geleni yaparım. Ama bu gemi, insanlığın geleceği için.”
Toplantı bittiğinde, Alan ve Mira dışarı çıktı. Mira, “20 ton xenon, nükleer reaktör, kriyojenik kapsüller…” diye mırıldandı. “Bu çılgınca.”
Alan, “Evet,” dedi, elini tutarak. “Ama Horizon-X de çılgıncaydı. Ve başardık.”
Mira güldü. “Haklısın. Oortouch, bizim yeni bebeğimiz olacak.”
Bölüm 9: Gemi Montajı - Çöküş ve Yükseliş
Kasım 2083, Victor Hensley için bir kâbusun başlangıcıydı. NASA’dan kovulmasının ardından, Langley’deki ofisini boşaltmak zorunda kalmıştı. Masasındaki ödüller, fotoğraflar ve notlar, bir kutuya tıkıştırılmıştı. Koridorda, eski meslektaşları ona bakmıyor, fısıldaşarak geçiyordu. “Deli Keating’i susturdu, ama şimdi kendisi dışlandı,” diyordu biri. Victor, başını eğip arabasına yürüdü.
Evde, eşi Laura, “Bu rezilliği kaldıramam,” dedi, sesi soğuk. “İşin gitti, itibarın bitti. Boşanıyoruz.” Victor, “Laura, lütfen,” diye yalvardı. “Her şeyi düzeltebilirim.” Ama kapı yüzüne kapandı. Bir hafta sonra, tek odalı bir daireye taşındı. Viski şişeleri masasını doldurdu; geceleri, “Ben ne yaptım?” diye mırıldanıyordu, aynadaki yansımasına bakarak. Saçı sakalı uzamış, gözleri çökmüştü.
Bu arada, Virginia’daki NASA tesisinde, Oortouch’ın montajı başlamıştı. 2084 baharında, hangar büyüklüğünde bir atölyede, gemi şekilleniyordu. Alan ve Mira, Sanjay’ın ekibiyle birlikte çalışıyordu. Hangarda, xenon tankları, nükleer reaktör modülleri ve kriyojenik kapsüller etrafa saçılmıştı.
Alan, bir sabah ekibe hitap etti. “Oortouch’ın gövdesi tamamlanıyor,” dedi, elinde bir tablet. “Titanyum-alüminyum alaşımı, 180 ton. Şimdi iyon tahrik sistemini entegre ediyoruz.”
Sanjay, xenon tanklarını işaret etti. “20 ton xenon gazı yüklendi. Çift aşamalı Hall etkisi iticileri test aşamasında. İlk aşama, 0-50 AU’da maksimum hızlanma; ikinci aşama, frenleme ve dönüş 0.015% ışık hızı.”
Mira, “Spesifik impuls (Isp) 5.200 saniyeye ulaştı,” diye ekledi. “Ama enerji dağıtımı kritik. URAN-12 reaktörü devreye girmezse, iticiler çalışmaz.”
Lena Ortiz, reaktörün yanında duruyordu. “Nükleer fisyon ünitesini dün monte ettik,” dedi. “1.5 megavat güç veriyor. Ama soğutma sistemi için sıvı sodyum devresi kurmalıyız—radyasyon sızıntısını önler.”
Alan, “Radyasyon kalkanları ne durumda?” diye sordu.
Sanjay, “Polietilen kompozit paneller gövdeye entegre edildi,” dedi. “Manyetik alan jeneratörleri için ise toroidal bobinler test ediliyor. Kozmik ışınları %80 oranında saptırır.”
Mira, “Kriyojenik kapsüller?” diye sordu, endişeyle.
Lena, “Dört kapsül hazır,” dedi. “MIT’den gelen hibernasyon üniteleri—10 dereceye kadar soğutma, IV sıvı besleme sistemi. Ama uzun süreli test yapmalıyız.”
Alan başını salladı. “10 yıl hibernasyon riskli. Biyomedikal ekibi çağırın.”
O sırada, Victor’un dünyası karanlığa gömülüyordu. 2084 yazında, bir akşam dairesinde televizyonu açtı. Haberlerde, “NASA’nın Oortouch projesi ilerliyor,” deniyordu. Alan’ın yüzünü görünce bardağını duvara fırlattı. “O haklı çıktı,” diye mırıldandı. “Ben ise… hiçbir şeyim.” Depresyonu derinleşti; geceleri uyuyamıyor, eski toplantıları hatırlayıp kendini suçluyordu.
2085’de, Oortouch’ın test aşaması başladı. Hangarda, iyon iticileri ilk kez çalıştırıldı. Sanjay, kontrol panelinde, “Xenon akışı stabil,” dedi. “İtki gücü 50 kilonewton. Delta-V hedefimiz 45 kilometre/saniye.”
Mira, “Reaktör ısısı?” diye sordu.
Lena, “Sıvı sodyum devresi 300 santigratta,” dedi. “Soğutma optimal.”
Alan, “Manyetik kalkan testi ne zaman?” diye sordu.
Sanjay, “Haftaya,” dedi. “Toroidal bobinler 0.5 tesla manyetik alan üretiyor. Simülasyonda kozmik ışın sapması %82.”
Victor ise o sırada bir barda oturuyordu. Televizyonda Oortouch’ın test görüntülerini gördü. Barmene, “Bu gemi nereye gidiyor?” diye sordu, sesi çatallı.
“Oort Bulutu’na,” dedi barmen. “Bir sinyal bulmuşlar.”
Victor, “Kim gidecek peki?” diye mırıldandı.
Barmen omuz silkti. “Kimse gönüllü değil herhalde.”
Victor’un aklına bir fikir düştü. O gece, dairesine dönüp aynaya baktı. “Ben gidebilirim,” dedi kendi kendine. “Kaybedecek neyim var ki?”
2086’da, Oortouch’ın montajı tamamlanıyordu. Hangarda, Alan ve Mira, gemiyi inceliyordu. Mira, “Hidroponik modüller yerleşti,” dedi. “Su geri dönüşüm ünitesi %98 verimli.”
Alan, “Güzel,” dedi. “Ama gönüllü meselesi hâlâ çözülmedi.”
DEVAM EDECEK...