1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
224
Okunma

Buralara çok uzun bir yalnızlıktan, her adımın sancısını anlamaya çalışarak deneyimleyerek, var olan olasılıkların her birini geçerek geldim. Ayaklarımın altındaki taşlı ve tozlu yollar, eski zamanların izleriyle örülmüştü sanki. Ama asıl zor olan, içimde kat ettiğim mesafeydi. Kendi içimde yürüdükçe, orada yitip gidenleri, sesini duyuramayanları, kurak topraklarda suya hasret kalanları gördüm. O kadar çok ırmak vardı ki içimde, ama hiçbirine akacak bir vadi bulamadım.
Sonra insanların dünyasına baktım. Sevgisiz, şefkatsiz kalmış gözlerle karşılaştım. Açlar vardı, üşüyenler vardı, bir köşede unutulmuşlar, üstüne basılıp geçilenler vardı. En acısı da neydi biliyor musun? Herkes bir yanını yitirmiş gibiydi. Eksik, tamamlanmamış, yarım kalmış bir şehrin boş duvarlarına çizilmiş silik resimler gibi… Kimi bedenleriyle oradaydı ama ruhları çoktan göçüp gitmişti. Kimi de öyle bir kabuk edinmişti ki, içindeki her şey çoktan kurumuş, taşlaşmıştı.
Baktım, dünya aç. Ama yalnızca ekmeğe değil; merhamete, dostluğa, güvene, vicdana da muhtaç. Açlık sadece mideleri değil, kalpleri de sarmış. İnsanlar birbirine dokunmayı unutmuş, gülümsemek yabancı bir dile dönüşmüş. Herkesin derdi var ama kimse kimsenin derdine eğilmiyor. Herkesin içi kanıyor ama kimse birbirinin yarasına elini sürmeye cesaret edemiyor.
Bütün bu yolculuk bana ne öğretti biliyor musun, yalnızlık, sadece tek başına kalmak değil, başkalarının kalabalığında bile duyulmamak,mış. İnsan, en derin çölü kendi içinde taşırmış ve en büyük fırtına orada koparmış. Ama bazen bir söz, bir bakış, bir dokunuş bile kurumuş nehirleri tekrar coştura bilirmiş. İşte bu yüzden belki de, açlıktan titreyen bir çocuğa bir lokma ekmek uzatmak kadar, sevgisiz büyüyen bir ruha bir damla şefkat sunmak da önemliymiş.
Şimdi, yolculuğumun neresinde olduğumu bilmiyorum. İçimde yitip giden ırmakların yasını tutuyor muyum, yoksa onları bir gün yeniden akıtacak bir vadi mi arıyorum, emin değilim. Ama bildiğim bir şey var: İnsanlığın gerçek açlığını doyuramadığımız da, hiçbir sofranın bereketi tam olmayacak. Ve biz, birbirimizin yokluğuna alıştıkça, her gün biraz daha eksilerek tükeneceğiz.
*
Mehmet Demir
27325
5.0
100% (4)