0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
197
Okunma
Sil gözünün yaşını
Elbette bekleyeceğim
Ve inan sadece seni özleyeceğim
Candan Erçetin
İnsanın bekleyeni olması ne güzel bir nimettir eve gittiğinizde çayınız önünüzde ve etrafınızda size değer veren insanlar en güzel yuva beklemek ve özlemek ile kurulur babam ı en çok özleyen bendim belki ailede evimizin en kral adamıydı hayatta herkesin bir kahramanı vardır kimisi supermane batman e özenir ben ise o küçük yaşımda hep babama özenirdim bilirmisiniz en süper kahraman kimdir işinizi özveri ile yapan yüzünden tebessüm olmayan hak aşıkları babamda benim için böyle bir insandı işe gittiği zaman hep gözüm yollarda kalırdı bu adam benim babam arslan babam dağ gibi bir adamdı heybetli bir devdi sanki 657 e tabi bir devlet memuruydu tütün içer adıyamandan özel olarak getirir sağ sako ceketinin cebinde taşırdı lgünlerimiz babamın yolunu beklemek ile geçerdi çünkü babam bizi geçiştirmek zorundaydı biz köyde oturur onun getirdiği ekmeği annem sofraya koyar güzelce dilimler 4 kardeşe eşit şekilde pay ederdi bir evde baba ekmek getiren anne ise pay edendir her zaman çocuklar ise saygı ile payına razı gelenlerdir eğer bir toplumda gözün sürekli yüksekte olmaz hakkına kanaat ile razı olursan sende o toplumdaki güzelliğe bir yapı taşı döşemiş ve böylece huzur bulursun evet hayatta ben en çok babamı sevdim en çok onun yollarını gözledim hiç gelmezse hasreti yıllarda sürse
Ben hayatta en çok babamı sevdim
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Can Yücel
Evet evin en küçük kuzusu bendim en küçük evlât her zaman en tatlısı olur Babamında en değerlisi bendim beni bazen bizim kerata nerede diye sorar bazende eşşek sıpası diye seslenirdi haylazlık yaptığımda küçük hafiften kulağımı çekerdi bazı babalara göre benim beybabam ağa babam çok merhametliydi bazı babalar çürük hıyar gibi olurdu elinde oklava çocuklarını falakaya yatırır eşşekoğlueşşek diyerek çocuklarını kömürlüğe kilitler onlara bir gram ekmeği çok görürdü o günleri hatırlarımda babam eve hep bir çiçek ve eli dolu sepetlerle çıkar gelirdi ekmeği sofraya çiçeği anneme verirdi çocuk anne babadan ne görürse onu uygular işte bu yüzden bir babanın evde eşini nimet bilip hanımına hatun deyip baş köşeye koyması onun aslında çocuklarının temiz güzel salih bir evlât olarak yetişmesinin en güzel vesilesidir babam her işi yapardı efendim kimi zaman odun kırar kimi zaman koyun güder bize en güzel nasihatları hatta bir gün bende gitmiştim babamla yaymaya o kuzuların annelerinden süt emmesi yok ne muhteşem bir manzara ne eşsiz bir Rahmet nişanesi babam derdi ki Yüce Allahın milyon rahmeti var İşte anne koyunun evladına süt vermesi bu rahmetin eseridir annelerin evlatlarına bakıp o dökülen gözyaşları ilahi bir rahmettir babamı en çok şehre gittiği zaman özlerdim çünkü insan gurbete çıktığı zaman hep bir hasret başlar
Behey babam dalmış babam
Sigarayı sarmış babam
Şapkasına hicran dökmüş
Kibrit gibi yanmış babam
Yusuf Hayaloğlu
Bir gurbet bir hasret derken günler birbirini kovaladı her ailenin mutlaka bir derdi olur insanların hepsinde mutlaka bir dert bulunur o dert bazen ayan beyan ortada bazende sizin en göremediğiniz yerdedir bazıları kendisini o derde yoldaş eylerken dert çektikçe Yüce Allaha yaklaşırken bir diğeride alkol batağına bir adım daha yaklaşır kendisini derdimden kurtuldum sanırken daha fazla dert sahibi eder anneminde babamın o uzun gurbet geceleri karşısındaki derdi her geçen gün biraz daha artmaktaydı bu dert öyle bir çiledirki en beter hastalıktan daha beterdir nasıl bir verem ve kanser insanı yavaş yavaş bitirirse her içinize attığınız dertte sizleri öyle yavaş yavaş bitirir ve her içinize attığınız dert sizi bir gün mezara götürür annem evimizin yanan en güzel mumu şemsi güneşi idi babamın o uzun gurbet gecelerinde anamızın o bizi ısıtan enerjisi alevi ile ısınırdık ancak yaşadığı zorluklar hasretler ve evinin yükünü tek başına çalışması onu yormuş içteki enerjisini bitirmiş amansız bir kanser hastalığına yakalanmıştı içimde bir his vardı ve o gün biz anamı Rahmeti Rahmana yolcu edecektik bizler 5 kişilik bir aileydik 2 erkek bir kız ve bizim için ilk yaprak dökümü o gün başlayacaktı evin en küçüğü bendim babam o gün Anamın elini son kez tuttu canım dedi ne büyük anlamlı bir sevgiydi canım demek
Aile hayatının güzelliği başka hiçbir şeyde yoktur. Bir memleketin yükselmesi ev ve aile muhabbetine bağlıdır.”
Charles Dickens
Aile bizim için annemin babamın yokluğunda bizim için odun kırıp sobaya atması ve biz üç kardeşin aynı sobanın etrafına birlikte dizilmesi ve nefeslerimizin aynı odayı ısıtması demekti odayı ısıtan sahi neydi aynı odayı birlikte sıcaklığı ve birlikte aldığı nefesmiydi aynı odada bulunan insanların aldığı nefes ile birbirini ısıtması bilimsel bir kanıttır doldurun 5 10 kişiyi bir odaya o oda mutlaka insanın vücut sıcaklığı ile birlikte mutlaka o oda katiyyen ısınır işte her ailenin kendine has bir hikayesi vardır mutlaka her insanın sıkıntı ve kırgınlıkları mutlaka birbirine benzer dünyadaki insanlar ın bir çok yerde dert ve sıkıntısı aynıdır aynı çileyi çekeriz aynı hasreti duyarız sudandaki bir favela gecekondu insanı ile istanbul tarabyadaki bir zübbesi bizim için birlik beraberlik sofraya birlikte oturup Anamın o tereyağlı bazlamasını yemekti şimdi annemizi kansere o acı derde yolcu eyledik her anne gidince çocuklar yetim kalır kimsesiz kalır annesi olmayan çocuk noksandır anne evin en büyük yapı taşıdır eğer anne olmazsa yada kötü bir anneye düşerse insan her bina yıkılır bize şimdi babamız yetiştirecek olsa da her zaman annemizin o yokluğunu hissedeceğiz galiba birazdan kamyon gelecek biz ise babamla birlikte o gurbet denen hasret yolculuğuna çıkacaktık insan garip bir yolcuydu hayatta her yol insanı fazlalaştırır kimi zamanda eksilirdik bir aile için küçük yaşta annesini kaybetmekten daha büyük bir eksiklik noksanlık bulunabilirmiydi
Evet o günden sonra babam devraldı hayatın yükünü aklında bir tek düşünce vardı ve insan bazen alnından terler dökülsede aklına bir fikir düşmeye görsün bir işi yapmaya niyetlendiği zaman o fikri gerçekleştirmek için mutlaka harekete geçiyor babam ise evin en büyüğü olarak ilk bana söylemişti gurbetten şehre İstanbula yerleşeceğimizi böylece ben 17 diğer kardeşlerim ise mümin 12 Zeynep ise 10 yaşında iken şehr i İstanbulun yolunu tuttuk evimizi sattık ve dostlarımıza koyunlarımıza veda ederek bu taşı toprağı altın şehir İstanbula taşındık kim derdiki bu hayat zor bir yük ve taşımak öyle kolay değil küçük bir dükkan açmak nasip olsada bizlere benim okul yüküm kardeşlerimizin yiyecek içecek masrafları geçim sıkıntımızı iyice arttırdı insan içine atmaya görsün küçücük bir derdi kendine dağ eder anam bu dertten yakalanmıştı kansere ve bu dert almıştı onu aramızdan babam Anamın yokluğunu aratmamış bir kez olsun Off deyip surat asmamıştı bizlere sözünün eri işinin merdiydi ve bir gün onada ağır geldi bu hayat yükü ve bir gün ansızın hiç konuşmadan bir felç indi kalbine hayatın tüm yükü çöktü omzuna hayat böyle ağır bir yüktür işte her insanın bir dert çekme ve derde karşı gelme kuvveti vardır anam hasret ve gurbeti kaldıramadı babam ise tek başına geçim derdine karşı gelemedi ve bakalım nöbet sırası şimdi bende işte ailenin tüm geçimi benim üzerimde küçük bir simitçi tezgahı ile başladım işe taksim Beyoğlu kapı kapı küçük bir simit satarak o küçük simitçi tezgahından gelen helal ekmek ile hayatın yükünü çekebilecekmiyim
5.0
100% (1)