0
Yorum
2
Beðeni
0,0
Puan
211
Okunma
BENÝM ÖÐRENCÝLERÝM
Arkadaþým takýldý:
-Sen iyi öðretmen deðilsin. Sosyal demokrat görünüyorsun. Oysa öðrencilerinin çoðu ülkücü çýkmýþ.
-Sana yakýn olduklarý için sen yalnýz ülkücü öðrencilerimi tanýyorsun. Hâlbuki benim öðrencilerim Türkiye gibidir. Onlar arasýnda her görüþten insan bulabilirsin.
-Edebiyat gurubu öðretmeniydim. Türkçe, tarih, coðrafya, yurttaþlýk bilgisi asýl branþým. Bunun yanýnda ücretli saatimi tamamlamak için deðiþik derslere de girerdim. Yýlda yaklaþýk beþ yüze yakýn öðrencinin karþýsýna çýkardým. Böylesine kalabalýk öðrencinin içinde her görüþ bulunurdu.
Ancak biz, siyasi görüþümüzü sýnýfýn kapýsýnda býrakýr, sýnýfa öðretmen olarak girerdik. O yüzden de hiçbir öðrencim ya da velimin görüþü dolayýsýyla düþük not aldýðý þikayetiyle karþýlaþmadým. Sýnavlarýmda kim ne hak ettiyse onu almýþtýr.
Söz geliþi: sýnav günlerinde her güne bir yazýlý yoklama koyardým. Akþam okur ertesi gün sýnýfa getirirdim, sýnav kaðýtlarýný. Önce istediðim yanýtlarý anlatýr sonra çocuklara sorardým kaç beklediklerini. Beklentilerle aldýklarý notlar arasýnda ya bir not oynar aþaðý yukarý, ya da ayný çýkardý. Oynayan not, genellikle kompozisyon sorusundan kaynaklanýrdý. Çünkü kompozisyon, resim, müzik gibi derslerin matematiksel cevap anahtarlarý yoktur.
Hiç unutmam bir öðrencimin itirazý haklý çýktý. Anýnda düzelttim. O yýllarda sýnav kaðýtlarýný yüz üzerinden deðerlendiriyorduk. Ben üç aldýðýný söyledim. O, en az yedi sekiz beklediðini. Kaðýdýna baktýk beraberce, yetmiþ üç almýþ. Ben, birler hanesindeki üçten etkilenip üç vermiþim. Tabii not defterimdeki üç, hemen yedi ile yer deðiþtirdi.
Dýþarýdan bakýnca öðrencilerimizin siyasi eðilimlerini tahmin ederdik ama sýnýfa girince bizim gözümüzde hepsi eþitti. Bir öðretmen arkadaþýmýzýn kardeþi üç sene öðrencimiz olmuþ da dersine giren hiçbir öðretmeni, onlarýn kardeþ olduklarýný bilmemiþ.
-Yaaa arkadaþým, bizler öðretmendik ama militan deðildik. O yüzden okuttuðumuz öðrenciler arasýndan ülkücüsü de devrimcisi de dincisi de çýktý. Biz ne görüþü bize yakýn olana kolaylýk, ne de uzak olana güçlük çýkardýk. Hepsi bize önce yüce Tanrý’nýn, sonra kutsal devletimizin emanetiydi. Elimize tutuþturulan programý uygulamaya çalýþtýk. Herkes kabýnýn aldýðý kadarýný aldý.
Öðrencilerimizin siyasi görüþlerini yönlendirmek gibi bir görevimiz yoktu.