2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
223
Okunma
Ellerini yıkadıktan sonra, havlunun yerinde olmadığını gördü. Onca titizliğin içinde, kendisini ilgilendiren havlunun, nerde olabileceğini ilk seferde bulamaması, onda eskisi kadar evin içine artık hakim değil miyim acaba duygusu yarattı. Sonrasında havluyu küçük kızının alabileceği aklına gelmiş olsa da arada geçen zamanın sessizliği kafasına takıldı. Çünkü yıllardır evde herhangi bir şey yerinde değilse hemen nerde olduğunu bulur, yerine koyardı. Bu sefer öyle olmadı, bu sefer havlu nerde sorusu bir süre cevapsız kaldı.
Elinden damlayan su taneleri yerde kayganlık yaratacak kadar yoğun değildi ama her biri sanki birer soru işareti gibi ses çıkarıyordu. Havlusuz bir banyoda, elleri ıslak kadın başını kaldırdı ve aynaya baktı. Aslında bakmadı yüzleşti, yaşadığı hayatın evinden ibaret olması bugüne kadar bırak canını sıkmasını keyif bile veriyordu. Ama ne oldu da şimdi ellerindeki ıslaklık dünyasının çorak olduğunu hissettirdi.
Her şey o yerinde olmayan havlu yüzünden olduğunu söyleyecekti daha sonraları, ama şimdilik bunun uzun zamandır kendine zaman ayırmadığından kaynaklandığını sandı.
Banyodan çıktı, ellerini kurulamadan. Kahve yapmaya koyuldu. Sigara içmezdi ama sanki canı sigara istedi. Yemek yapmayacaktı bugün, nasılsa dünden kalanlar yeterdi. Oğlan okuldan dönmemişti, kız da televizyon seyrediyordu. Kocası işteydi. Her şey yerli yerinde olması gerektiği gibiydi, aklı hariç. Aklı ıslaktı, rüzgar da vardı sanki. Fırtına öncesi sessizlik hakimdi düşüncelerinde. Kahvesini yudumlarken, radyodan bir müzik duyuldu…şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…Havlunun kurutamadığı ellerini şarkı ısıtıyordu sanki. Şarkı siliyordu ev kadını olmanın getirdiği hüznü. Fincanı ters çevirdi. Fala ihtiyacı vardı. Bir süre bekledi, şarkı bitti. Fincanı açtı ve terasta beyaz bir havlu sallanıyordu. Ve buna hiç mi hiç anlam veremeden yerinden kalktı, dolaptan beyaz bir havlu alıp banyoya astı. Bu sefer aynaya bakmadan, banyodan çıkıp hızla evinin kadını olmaya koştu.
M.
5.0
100% (1)