İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
TİLHABEŞLİ FİLOZOF
TİLHABEŞLİ FİLOZOF

Geleceği Çalanların Maskeleri

Yorum

Geleceği Çalanların Maskeleri

( 1 kişi )

1

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

237

Okunma

Geleceği Çalanların Maskeleri

Geleceği Çalanların Maskeleri

Gelecek Hırsızları ve Seyirci Kalanların İkiyüzlülüğü

Toplumların çöküşü, yalnızca açıkça kötülük yapanlarla değil, aynı zamanda bu kötülüğe göz yumanlarla hız kazanır. "En büyük hırsız, insanların geleceğini çalandır. En kötü insansa bunlara seyirci kalandır." Bu söz, sadece basit bir eleştiri değil, aynı zamanda ahlaki bir manifesto niteliğindedir. Ancak bu cümlede saklı olan daha derin bir anlam vardır: İkiyüzlü yaşamlar, bu hırsızlığı mümkün kılan en büyük destekçilerden biridir.

İkiyüzlülük, sadece söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayan insanların ahlaki çöküşü değil, aynı zamanda toplumsal yıkımın da temel nedenidir. Özellikle geleceği çalanların kimliklerini gizlemelerini sağlayan en etkili maskedir. Peki…

"Kötülerin kaybetmediği, hep kazançlı çıktığı bir toplum, çocuklarına ahlak öğretmez." Bu cümle, sadece birkaç kelimeyle koca bir medeniyetin çöküşünü anlatıyor. Çünkü çocuklar, gördüklerini öğrenir, duyduklarını değil. Eğer bir toplumda kötülük ödüllendiriliyorsa, dürüstlük ise aptallık olarak görülüyorsa, o toplumun geleceği karanlık demektir. İşte bu yazıda, bu sözün anlamını derinlemesine inceleyecek, tarihten ve günümüzden çarpıcı örneklerle ahlakın kaybolduğu toplumların nasıl yozlaştığını ve bu yozlaşmanın nasıl bir döngü yarattığını ele alacağız.

Ahlakın Temelleri ve Toplumsal Öğrenme

Ahlak, sadece bir kavram değil, toplumları ayakta tutan görünmez bir bağdır. Peki, ahlak nasıl öğrenilir? Ahlak eğitimi, kelimelerle değil, davranışlarla verilir. Çocuklar, büyüklerinden gördüklerini taklit ederler. Örneğin, bir çocuk, ebeveyninin dürüstçe çalışarak geçimini sağladığını, adaletli davrandığını ve başkalarına saygı gösterdiğini görürse, bu davranışları içselleştirir. Ancak tam tersine, yalan söyleyen, haksız kazanç elde eden, güçlüyse haklı olduğunu düşünen bireyleri örnek alırsa, ahlak kavramı daha doğmadan ölür.

Bir toplum düşünün ki burada dürüst ticaret yapan iflas ediyor, yolsuzluk yapan ise servetlerine servet katıyor. Böyle bir toplumda çocuklar, çalışarak kazanmanın anlamsız olduğuna, hak etmeden elde edilen şeylerin normal olduğuna inanır. Çünkü onların gözünde başarı, sadece sonuca bakılarak değerlendirilir ve bu sonuçlara giden yolların önemi yoktur. İşte burada, ahlakın temel direği olan “hak ediş” kavramı yıkılmış olur.

Kötülüğün ödüllendirildiği toplumlarda çocukların kafasında nasıl bir dünya oluşur? Çocuklar, adaletsizliğin norm olduğu bir dünyada büyüdüğünde, adalet duygusunu kaybederler. Hatta adalet, onlara göre güçsüzlerin sığındığı bir avuntu haline gelir. Gücü elinde bulunduranın her şeyi yapabildiğini gören çocuklar, güç için her yolu mübah görmeye başlarlar.

Bir okul düşünün; kopya çeken öğrenciler yüksek notlar alıyor, dürüstçe çalışanlar ise düşük notlarla cezalandırılıyor. Öğrenciler, adil olanın başarısızlığa götürdüğünü görünce ne yapar? Elbette başarıya ulaşmak için kopya çekmenin “akıllıca” olduğuna inanırlar. İşte burada, ahlakın en temel unsurlarından biri olan “dürüstlük” ortadan kalkar.

Tarih, ahlaki çöküşün toplumları nasıl yıkıma sürüklediğinin canlı örnekleriyle doludur. Roma İmparatorluğu, gücünün zirvesindeyken ahlaki değerlerini kaybetmeye başlamıştı. Başta adalet ve dürüstlük üzerine kurulan Roma, zamanla rüşvetin, yolsuzluğun ve yozlaşmanın merkezi haline geldi. Yöneticiler, halkın refahını değil, kendi çıkarlarını düşünmeye başladılar. Halk ise adaletin sadece güçlüler için olduğunu gördüğünde, kanunlara olan güvenini yitirdi. Sonuç? İmparatorluk, iç çöküşle dış düşmanlarının hedefi haline geldi ve tarih sahnesinden silindi.

Bu örnek, kötülüğün ödüllendirildiği bir toplumun ne kadar güçlü olursa olsun yıkılmaya mahkum olduğunu gösterir. Çünkü ahlak, toplumsal bağların temelidir. Bu bağ koptuğunda, toplumu bir arada tutacak hiçbir şey kalmaz.

Günümüzde de durum farklı değil. Özellikle bazı ülkelerde, yolsuzluğun normalleştiği, gücü elinde bulunduranların her şeyi yapabileceği algısı hâkim. Medyada başarı hikayeleri olarak sunulan bazı örnekler, aslında ahlaki çöküşün en büyük göstergeleri. Yasa dışı yollarla zenginleşenler övülürken, dürüstçe çalışanlar hayat mücadelesi veriyor.

Bazı iş dünyası liderleri, hileli yollarla servetlerine servet katarken, çalışanlarını asgari ücretle sömürüyor. Çocuklar, bu liderleri başarı sembolü olarak gördüğünde ne olur? Onlar da büyüyünce aynı yolları denemeye çalışır. Çünkü dürüst çalışmanın başarı getirmediğine inanmışlardır.

Peki, bu yozlaşmadan nasıl kurtulabiliriz? Öncelikle, ahlak eğitimi sadece ailede değil, toplumun her kesiminde yeniden inşa edilmelidir. Özellikle liderler, rol model olmalıdır. Çünkü toplumlar, liderlerini taklit eder. Eğer liderler dürüst, adil ve ahlaklı ise, bu değerler topluma sirayet eder. Aksi halde yozlaşma kaçınılmazdır.

Somut Adımlar:

1. Adaletin Sağlanması: Yolsuzluk yapanların cezasız kalmadığı, adil bir hukuk sistemi kurulmalı.

2. Eğitimde Ahlak Bilinci: Okullarda sadece akademik başarıya değil, ahlaki değerlere de önem verilmelidir.

3. Toplumsal Bilinçlendirme: Medya ve kültürel faaliyetlerle dürüstlüğün, adaletin ve ahlakın önemi sürekli vurgulanmalıdır.

4. Rol Modellerin Seçimi: Toplumda ahlaklı, dürüst ve başarılı bireyler ön plana çıkarılmalı, gençlere rol model olarak sunulmalıdır.

Geleceği Kurtarmak İçin Ahlakı Kurtarmak

Kötülerin kazandığı, dürüstlerin kaybettiği bir toplum, sadece bugünün değil, geleceğin de felaketini hazırlar. Çünkü ahlakın olmadığı yerde adalet yoktur, adaletin olmadığı yerde güven yoktur, güvenin olmadığı yerde ise huzurdan söz edilemez.

Bu nedenle, “Kötülerin kaybetmediği, hep kazançlı çıktığı bir toplum, çocuklarına ahlak öğretmez” sözünü sadece bir tespit olarak değil, bir uyarı olarak görmek zorundayız. Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak, önce ahlakı kurtarmalıyız. Çünkü toplumları ayakta tutan ne ekonomik güçtür ne de askeri kuvvet. Toplumları ayakta tutan, dürüstlük, adalet ve ahlakın kendisidir.

Ahlakın kaybolduğu toplumlar, önce iç huzurunu sonra da dış gücünü kaybeder. Geleceği inşa etmek için, bugünden başlayarak ahlakı, adaleti ve dürüstlüğü hayatın merkezine koymalıyız. Unutmamalıyız ki, çocuklar geleceğin aynasıdır ve onlara gösterdiğimiz her kötü örnek, yarının karanlığına atılan bir adımdır.

Bahadır Hataylı/08.02.2025/Sancaktepe/İST

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Geleceği çalanların maskeleri Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Geleceği çalanların maskeleri yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Geleceği Çalanların Maskeleri yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
18.2.2025 19:51:10
5 puan verdi
somut bir eleştiri hocam mükemmel kutluyorum
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL