0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
207
Okunma
Kur’an’da lezzetleri yok eden ölümü çokça aniniz denirken sanki bize hiç yaklaşmayacak hiç tatmayacağımız bir olay olarak bakıyoruz ölüme. Öyle ya çok seviyoruz şu aldatıcı dünyayı. Onda doyasıya yaşamayı. Hatta dertlerimizi bile çok seviyoruz. Bıktıigimiz, catistigimiz her konuyu ölünceye kadar sürdürüyoruz.Sqnki sonu olmayacakmış gibi dünyaya sarılıyoruz sımsıkı ve direnerek...
Vehimlerin, içimizde yoğunlaşan vesveselerin fisiltilarindan kıvrandığımız halde ona bağlanıyoruz.
Dünyadan mümin kul için rahatın çekip gittiğini unutmaya çalışıyoruz.Gönül bağıyla bağlanmamız gerekenleri bırakıp ehven işlerin peşinde ömrümüzü törpülüyoruz. Ölümü hatırlatan haberleri duyunca daraliyoruz. Sıra bize gelirde diye asiliyor yüzümüz...
Ölümü dosta kavuşmanın bir köprüsü olarak görenlerimiz kaç kişidir Allah bilir... Bir de ölenlerin arkasından gözyaşı dökerek onların artık aramızda olmayışını sanki yok olmak olarak tasavvur ediyoruz. Oysa Amentüda her gün okuduğumuz o duada ölümün ve öldükten sonra dirilmenin hak olduğuna şehadet ediyoruz. Ediyoruz etmesine de ama hakikaten candan gönülden ne kadar inanıyoruz?
Allah için vicdanımızla baş başa kaldığımızda ölüm için ne hazırladın diye kendimize sorduk mu soruyor muyuz? Bu dünyayı bir gölgelik ve misafirhanelik olarak gördüğümüz an bunlar değişecek bambaşka gözlerle bakacağız ölüme hatta belki ölümü temenni bile edebileceğiz.
Çünkü ölüm yokluk değil diriliş ve hakk’a gidiştir
.. tası tarağı toplamaya bile gerek olmadan, amellerini ve niyetlerini Mevla’ya tevekkül ederek Azrail’in koluna girerek ahirete adım atma dünya kapısını kapatmaktır. Ölüme gülen çehrelerle bakmak gerek. Yeni Bir hayata başlayan insan üzülür mü hiç? Mevlana gibi dosta giden Seb-i Atış gecesinde sevinmez mi? Önemli olan ölümü öldüren sevdalar ile hayatını şekillendirerek Allah’ın rızasını kazanmak ve ona güzel bir kul olarak ölümün onu müjdeler getirdiği bahtiyarlarin arasına girebilmektir..
Ayşe Ciplioğlu Kaş
5.0
100% (1)