0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
272
Okunma
Kahraman Maraş’ın Pazarcık ilçesinde yaşayan Funda isimli lise öğrencisi, zeki mi zeki bir kız çocuğu 5 Şubat günü okula gitmek için çantasını hazırlamış, çalışma masasın da öğretmenin ödev verdiği romanı okumaktaydı. Sınıfın birincisiydi, gelecekte Akademisyenlik hayali vardı. O gece babası mesai’den döndüğünde kitabını bitirmişti. Annesi sofrayı hazırlamış hep birlikte sofraya oturmuşlardı. Üç küçük kardeşi masa da en ufakları 5 aylık Münire Nur ise annesinin kucağındaydı, annesi Münireyi yatağına bıraktı ve sofraya geldi. Yemekler yenildi, sohbetler yapıldı, babası Funda’ya sorular sordu, Funda büyük bir iştahla cevapladı, cevapladıkça mest oldu. Saat akşam on olduğunda herkes yataklarına geçmişti. Feridun eşi Simge’ye yarın izinli olduğunu söylemişti ve bugün çok güzel bir şekilde dinlenmek istiyordu. Simge ise yarın Münire’yi aşı vurdurmaya götürecekti. Aile sağlık ocağı hemen yokuşun sonundaydı.
Saatler gece dördü iki geçeyi gösterdiğinde, oturdukları apartman sallanmaya başladı, Feridun ve Simge ne olduğunu hemen anlamıştı, deprem oluyordu. Simge hemen Münire Nur’un yanına koşup onu kucağına aldı. Funda uyanmıştı ama ne olduğunu anlamıyordu, diğer ufaklıklar anneee, babaaaa diye bağırıyordu. Feridun onların yanına bir hışımla koştu. Depremin süresi uzun ve şiddeti çok büyüktü, Bir anda oldukları bina yıkılmaya çökmeye başladı. Sabah olduğunda arama kurtarma ekipleri ve mahallede kendini kurtarıp dışarı atanlar bu apartmanda arama kurtarma çalışması yapıyordu. Maalesef bu arama çok uzun sürmüştü, saatler akşam yirmi bir olduğunda, Münire Nur’un acı çığlığı mahallede fena bir şey olduğunu beyan eder gibi dolaştı. Münire Nur hayattaydı, Allah’a şükürler olsun. Annesi Simge maalesef kızına siper olurken kafasına aldığı bir kaya parçası darbesiyle ölmüştü. Baba Feridun’un olduğu odaya ulaştıklarında ise acı tablo şekillenmeye başlıyordu, Feridun ve ufaklıkların cansız bedenini uzun çabalar neticesinde çıkartmıştı arama kurtarma ekibi, Funda yaşıyor muydu ? onun odası arama kurtarmanın başladığı odanın en son noktasında bulunuyordu. Oraya gitmek en az iki-üç günü alırdı. Bir çok kurtarılanlar, ölenler çıktı enkazlardan ama daha Funda çıkmadı. İkinci günün sonunda Funda’nın odasına gelmişler ve orada Çalışma masasının raflı dolabı altında kalmış bir kız çocuğu bulmuşlardı, bu Fundaydı ve hayattaydı. Bilinci kapalı olmasına rağmen hafif hafif, kesik kesik nefes alması herkese bir umut oldu. Hemen boş arazilere kurulan Sahra hastanesi çadırına götürdüler. Orda ilk müdahale yapıldı. Şükürler olsun ki kurtulmuştu. Ülkemizi etkileyen o makus olayın üstünden yirmi sene geçmişti.
Tarihler Yirmi ocak ikibinkırküçü gösteriyordu. Funda Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde öğretmen olmuş, öğrencilerien ders anlatmaktaydı, Münire Nur sınıfın kapısını çaldı ve ablasından özür dileyerek sırasına oturdu. Ders bitip evlerine gittiklerinde ise, evin duvarında asılı olan o büyük fotoğraf tablosu karşısında her gün olduğu gibi ağladılar. Fotoğrafta Feridun, Simge ve kaybettikleri diğer kardeşleri vardı. O tablonun yanında ise genç bir delikanlının çerçevesi bulunuyordu. Funda o çerçeveye doğru gitti, ağlayarak konuşmaya çalıştı, gözyaşını sildikten sonra ıslak elleriyle çerçevinin camına dokunarak tüm kalbiyle şu sözleri sarf etti ’’ Canım hocam sizin sayenizde öğretmen oldum, siz yirmi sene önce depremde ölünce ben size söz verdim, öğretmen olacağım dedim. Size ve aileme verdiğim tüm sözleri tuttum. Şimdi Ailemin yanında cennette onlara selam söyleyin, derslerim de sizi anlatıyorum ve sizin ne kadar iyi ne kadar idealist bir öğretmen olduğunu evlatlarıma anlatıyorum. Sizin yokluğunuz Ailemin yokuluğundan sonra en büyük acı bana, İyi ki vardınız, iyi ki benim hayatıma dokundunuz, iyi ki sizin öğrenciniz oldum. Sizi çok seviyorum sevgili hocam’’ dedi. Kardeşine sarıldı hüngür hüngür ağlamaya devam ettiler
Ahmet YOLDAŞ İzmir
06/02/2025
Adem kardeşim ve ailesine ayrıca Tüm kaybettiğimiz vatandaşlarımıza İthafen yazılmıştır.