0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
228
Okunma
ORTADOĞU ÜLKESİ OLMAK
Ülke on altı senedir Ortadoğulu zihniyeti köhneleşmiş beyin sahiplerince hatta Ortadoğulu üslupla yönetiliyor. Bilim yuvaları, üniversiteler suspus edildiler. Bilim üretecek kurumlar maalesef hakir görülür oldu. Sözde din eğitimi verdiği söylenen, gençleri deizme iten imam hatipler ile camilerin sayıları hızla artırılıyor. Öğrencisiz imam hatip okulları üç beş kişilik cemaati bile olmayan camiler mantar gibi köşe başlarında bitiyor. Halk yığınları cahilleştirilerek geri kalmışlığın hüküm sürdüğü Ortadoğulaştırılıyor.
İş kadınları, çalışan kadınlar, meslek sahibi olan kadınlar hatta kariyer sahibi her meslekte kadınlar hakir gösterilerek dine aykırı fetvaları veriliyor. Evlerin içine hapsedilmeleri sokağa çıkmamaları sadece erkek hâkimiyeti üstün tutularak kadınlar ikinci üçüncü sınıf yaratıklarmışçasına değerlendiriliyor. Kadınlarımıza erkeğinin seks objesi olarak bakılıyor. Ortadoğuluğun köhnemiş zihniyeti böylece baskı aracı olarak kullanılıyor.
Namazında niyazında anlı secdede diye hırsıza, rüşvetçiye, sahte dincilere ve çocuk tecavüzcülerine oy veriliyor himaye gördürülüyor. Ülkenin yönetimi teslim edilerek Ortadoğulu kafalılığı baş tacı ediliyor. Ülke insanları yandaşlaştırılarak ayrımcılık yaratılıyor. Kendilerine biat eden sözde müteahhitlere yatırım adı altında ihaleler verilerek ülke soyduruluyor. Tam bir hanedanlık yönetimi sistemi ile Ortadoğuluğu yaşatılıyor.
Akademisyenler, bilim insanları ve üniversite öğretim görevlileri saygı görmüyor. Mesaileri günlük iki saati geçmeyen para ile namaz eda ettiren cami imamları ülkenin temel eğitimini çocuklarımıza veren öğretmenlerden bile yüksek ücret alıyorsa bu ilkelliğin boyutunu göstermekte örnek değil midir? Bu ülkenin aydınlık geleceğine prangalar vurulan birer zulümdür.
Liyakat, yetenek, tecrübe ve hak ediş yerine bizden yandaşlığı sürdürülüp hak etmediği makamlara yandaşlar yerleştiriliyorsa bu ülkenin temellerinin yerinden oynatıldığının çöküşün başladığının işaretidir. Çok konuşan fakat boş konuşan bir söylediği diğer söylediği ile çelişen yalanı inkârı siyasetine uygulayanlar üstün tutuluyor iseler. Sesi kaba gürültüye boğularak fazla çıkan kişiler deha zannıyla övgü görüyorsa iyi yönetici şahane ve benzeri olmayan diye taltif ediliyorsa hatta tapınma ya kadar iş vardırılıyorsa cehalet ve orta doğulu zihniyet sahipliğinden başka şey değildir.
Başarısız ekiplerle ülkeyi yönettiğini zanneden kadrolar battıkça batar. Ülkeyi yıkılışın eşiğine getiren liderlere biat ederek tapınan toplumlar Ortadoğululuğa saplanmaktadır. Modern dünyadan soyutlanıp üç beş ilkellikten kurtulamamış dikta rejimlerinin ve faşist yöneticilerin olduğu küçük ülkelerden başka etrafında ülke bırakmayanlar Ortadoğululuğun çemberine düşmüşlerdir.
Müslüman görünüp Allah’ın dini İslam’a aykırı lüks şatafat ve gösteriş düşkünlüğü içinde insanların vergileri olan alın teri paralar ile saraylarda lüks makam araçlarında ve sayısız uçak filoları ile hükmetmeye çalışmak geri kalmış Müslüman geçinen Ortadoğu hanedanlıklarına özlem duyulan bir ülke olmamalıdır Türkiye Cumhuriyeti. Siyaset yoldaşlarını kurum ve kuruluşlara makam mevki vererek milletin paralarını yüksek maaşlarla yerleştir-p görevlendirmek soygun sistemi değil midir?
Bu ülke Türküm diyenlerin kurucu iradenin de belirttiği gibi Ne Mutlu Türküm diyenlerin de ülkesi. Belli bir kesimin değil. Vatandaşlık bağı ile bağlı olan her kişinin de ülkesi değil mi? Asla iktidar sahiplerinin har vurup harman savurduğu bir ülke değil Türkiye Cumhuriyeti. Türkiye bir Ortadoğu ülkesi değil asla da olmayacak.
Cumhuriyet ile birlikte yeni ve modern dünyaya yüzünü çeviren genç ülke maalesef tüm kurumlarıyla erozyona uğratılarak son yıllarda ortaçağın karanlığına geçmişe götürülmeye çalışılıyor. Hızla ülke demokrasiden uzaklaştırılıyor. Ortadoğuluğun paslanmış kafa yapılarına genç nesiller eğitim ile hızla sürükleniyor. Toplum örf adet ve geleneklerinden soyutlanıp Arapçılık özlemi hastalığına tutulmuş yönetici ve bazı yıkıcı oluşumlarca son yıllarda cadde, sokak ve şehirlerde cüppeli, sarıklı, şalvarlı ve keçisakallı din cahili zatlarla dolmaya başladığını görüyoruz.
Yahudi kadınların ve Hıristiyan rahibelerinin giyimi olan İslam’ın ve Müslümanlığın önermediği kara çarşaflı kadınların din kıyafeti zannıyla sokaklarımızda çoğalmaya başladığına da şahit oluyoruz. Ortadoğuluğun Araplaştırma projesinden başka bir şey olmadığı aşikâr.
Okul çağına gelen hatta daha çocuk yaşlarda kilerin gizli, kaçak ve resmi sözde dini eğitim verildiği söylenen yerlerde Ortadoğuluk kılık kıyafeti aşılanmaktadır. Küçücük çocuklara sarık tipi baş takkeleri cüppe ve şalvar giydirilerek sokaklarda dolaştırılıyor. Gençlerde aynı kılık kıyafetlerle ve yaşını başını almışlarca da şehir sokaklarında sanki milli bayram geçişleri yapmaktadırlar. Dinini bilmeyen bu konuda cehalet sergileyen kesimlerce de alkışlanıyorlar. Milli tedrisatımız çökertilerek Ortadoğululaşmak ve Araplaştırılmak hızla sürdürülüyor.
Ülke maalesef karanlığa aydınlıktan kaçarcasına hızla koşturuluyor.
Durmuş Karabağlı