Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
Kıpkırmızı
Kıpkırmızı
VİP ÜYE

Bir Aralık

Yorum

Bir Aralık

5

Yorum

8

Beğeni

0,0

Puan

707

Okunma

Okuduğunuz yazı 17.1.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Bir Aralık

Bir Aralık

"Zannetmiştim" hayattaki en kırık kelime olabilir. İçinde hayal kırıklığıyla birlikte, kendi beceriksizliğinin ve körlüğünün yarattığı kızgınlıkla hiçbir şey yapamama durumu…

Şüphesiz geleceğin içinde yeni bir şey olmayacak, her şey daha önce yaşanılanlara benzeyecek, benzedi de üstelik. Geçmiş şuanın da içinde varsa, geçmiş sayılabilir miydi bilmiyorum, geçmiş hiç geçmiyordu. Dört mevsim birden bir bavula sığardı bazen, bunu en iyi kuşlar bilirdi, almak istediklerinle, alamadıklarınla, taşıdıklarınla, taşıyamadıklarınla, yanında götüremediklerinle. Kafesi kırılan o kuş, bir daha konamayacak sabahlara ve konduklarını da yanında götüremeyecek, yüklenemeyecek içindeki tedirginleri artık. Her şeyi sığdırdığını zannetsen de bazen parçalanmamak elinde değildir, yarım, bölük pörçük, başlangıç diye hatırladığımız, bitişin parçalarıdır bizde kalan. İçimiz tam olarak nerede konumlandı, bulabilir miyiz? Ya da dış dediğimiz şey nerede son buluyor… Bunu belki kuşlar bilirdi. Gerçekler insanın seçebileceği şeyler değildir, devamlılık sıradanlığa, sıradanlık hayal kırıklığına, rutin yıkıma sebebiyet verir, ama hayaller öyle miydi? Sadece dünyadaki saatlerin geçerli olmadığı bir zamana erişilebilmeli ve bazı anlar sadece o anlarda kalmalı.

Boş verilmiş, unutulmuş tüm ihtimallerin yerine seni, çürümeye terk edilmiş her şeyin yerine kendimi, masalları bıraktığımdan beri, direndiğim yanılgılardan, kıyıya çıkarken, rastladığım içimdeki o tanıdık tuhaf, hayatımın belli başlı bir bölümü gibiydi karşılaşmamız. Birleşince tamamlanmaya yakınlaşan şiir gibi. Hoşluğun boşluğuma, aklın kalbime değmişti. İçimdeki kırık melodinin bir yanı durmadan acıtıyordu, elimde bıçak yoktu ama içimdeki keskin kelimeler neşter gibi her gece içimi deşiyordu, kırılan her şeyin uzaktan gelen sesiyle birlikte. Her şeyin bu kadar geçici ve çürüyecek olması içimdeki umutların yerli yersiz yeşermesine neden oldu. Bir son bile umutlu bir bekleyiştir bazen. Her şey solabilir, yok olabilirdi. O zaman unutulması gerekenler de bir yerde yok olacaklardı, muhakkak, acı bir hatıra gibi kalsalar da sonunda.

Varlığım; yokluğumun delili. Sona ermek üzere gelmiştim buraya, kaçınılmaz sonun başlangıcındaki o narin, değişmez parçalarıyız zamanın. Sıfırın altında titrerken, hareketimle çizdiğim resimdi boşluğum, boş verilmişliğim. Dünyada belki de silinen ilk şiirdik biz, içine ittikleri incelikli şiir. Zamansız ve mekândan uzak, yersiz, yurdu olmadığı için, içinden içine tünemiş, kuş gibi… Bir daha yazılamayacak şiir, yazılmaya teşebbüs edilemeyecek kadar kelimesiz, tüm kelimeler bir araya gelse bile bir daha çözülemeyecek o hikâyeydik. İçimizde kimsenin bilmediği bir yerde neleri, kimlere ithaf ettiğimizi kimseler bilemezdi, bilmeyecekti.

İçim çok yükseklerden düşerken avuçlarına, beni tutamayan sadece sen değildin. Dünya da tutamıyordu, zaman da… Üstelik bu beni avutmuyordu. Saçım, başım yaralansa neyse de, kalp yarası da pek geçici olmuyordu. Bunu aslında doğduğumuzdan beri biliyoruz, itiraf edemesek de. Kanım karışacak yer arıyor, damarda durduğu gibi durmuyordu. Her şeye çatasım geliyor, her şeyi birbirine katasım, karıp, karıştırasım, durup dururken çatlamak geliyordu içimden. Sonra hiçbir şey olmamış ve olmayacakmış gibi sessiz bir dağınıklık. Sonrası suskunluk, her şeyin bilindiği, akıl yürütülmeye pek meyilli aralıklar. Hangi kanunlara susacağımızı büyük büyük büyükler kara kaplı defterlerle tarafımıza bildiriyorlardı. Şirazenin kaydığını sanki bir tek biz biliyorduk, hayata tutunmaya ellerimizden başlamak yetmiyordu. Hazmedilemeyen her şeyin kustuklarına bulanıyorduk. O kadar bulunamıyorum ki hiçbir yerde, kendimden bile habersizim. İçimle tartıştığım konularda yine hep ben kaybettim, o yüzden muhtemel kendimle de sohbeti kestim. Artık biliyorum, doğduğum yerde bile değilsem, hiçbir yerde yokumdur. Bulunduğum falan yoktu, sadece öyle zannediyordum, herkesin birbirini gerçekten tanıdığına ikna olduğu anlarda olduğu gibi, bazen bana da oluyordu, kendime rastladım, kendimle sözleştim, içimle buluştum zannediyordum. Her şey hâlâ bilinmeyen bir bilmeceden ibaret ve şimdiye kadar da bulunamadıysa cevabı, neyin zoruydu bu kadar çok kelime, bilmiyordum.

İncir çekirdeğini doldurmayan dünyanın bizlere bıraktığı sancıları anlatabilmenin yoluydu belki şiir. Cümlelerini kuramadığım ezgi, içini dolduramadığım varlığımla, iki kelime etsek her şey düzelecek aslında diye inanılan, yarım yamalak hikâyelerdi bizi burada durduran, durduğumuz yerde sendelerken, düşmekle kalkmak arası, bayılmakla ölmek arası, kaybolmakla yokluğun tam ortasında… Hiç bilmeden, ama onun için bir çırpıda ölme isteği, kullanılmayan her şeyin bozulacağı inancıyla, bir kenara itelediğimizi, iteleyince her şeyin çaresizce unutulacağı inancı, vedalardan bizi saklayan buydu. Katlanılabilir olmak böyleydi ve bir sürü döngü, durmadan, değişmeden, rutin dediğimiz şey kimilerinin rahatı, kimilerinin huzursuzluğuydu, biz muhtemelen rahat olamayacak kadar huzursuzduk.

Severek ölmenin hazzını yaşadığımızı bilmeyeceğiz. İçim geçmiş, içimden geçmeni beklerken, kaybetmişim seni öyle bir aralıkta. Önce kendimi bulsam, sonra kaybetsem, belki hayaline çarpar, bulurdum seni usulca bir gecenin içinde. Önce o an’ı bulmam gerekiyordu belki de, hatırladığım tüm anlar kayıptı, geçmiş vardı, şimdim yoktu. Yaşamadığımdan bazen şüpheye düşüyordum. Önceleri bulsam, şimdiye getirsem yine aynı olmazdı hiçbir şey. Zaman başka bir yere gidince aynı zaman olmuyordu, o an kullanılmış, olacaklar olmuş, olmayacaklar da olmamış bir andı. Bitmiş bir an yeni bir zamanın üzerine eklenemiyordu, bildiğimden ya da denediğimden değil, buna inandığımdan. Zamanında olmamış bir şeyin, şimdiki anda olması beni üşendiriyordu. Ezberdi, kolay bozulmayacaktı, yaşansa bile eski o parlak hevesiyle olmayacaktı hiçbir şey. Değişmesin, böyle kalsındı, ruh tembeliydim belki de. Neticesi kayıp olan her an beni parçalayarak oluşturuyordu, Toplamım yarım kalmış sonsuzluklar, noktalar ve kaybolmalardan oluşuyordu, hepsi bir araya geldiğinde belki hiçbir şey etmiyordu ama benim tembel ruhumun bütünüydü, bu yoksunlukta. Bazı yitimlerde emin olamadığım şeyler vardı, yenilgiyi kabullenmek her zaman da hezimete uğramak demek değildi.

Her şeyi öylece olduğu gibi bırakıp, gitmekle sen oldum zannediyorsun buranın galibi. Kalsan da bir şeyin değişmeyeceğinin ayırımından kendini kurtarmak için bir can havliyle uzaklaştın. Bin yıl geçse bir araya gelmeyecek kelimeler vardır, öyle bir şeydi bu birlik. Dirilik veriyordu ama ayrıydı, üstelik bazen aynı şeyleri düşünmek olsa bile. Gitmekle de bir şeyin değişmeyeceği, gitmekle de gidilemediğini çok önceden öğrenmiştin. Elinden gelmeyeceğini bildiğin şeyleri ayaklarına havale ettin, ‘olması gereken buydu’nın tesellisinde ferahlayacağın yerde, kavruluyorsun şimdi. Herkes senin kadar içinde bu muhasebeyi yapabilse, belki birbirini anlamaya başlardı bir yerden, birini anlamak kendini anlamaktan geçiyordu çünkü.

Kavrayışsız bir koku zihnindeki, içimden çarptım sana. Bir çarpış yıllarca sürdü sanki. Bunca hırpalanmanın sonucunda çürümeye bıraktım ruhumu. Bir gün sessiz sedasız silinirim belki, süzülür giderim başka bir evrene, bu defa gerçekten hak ettiğim yere, kalbimde söyleyemediklerimin yükü ve boğazımdaki sessiz düğüm ile.

Nevin Akbulut
17.01.2025 Cuma 16:00

Not: Yazımı güne layık gören, Pek Değerli Seçki Kurulu’na sonsuz teşekkür ve sevgimle,

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir aralık Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir aralık yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bir Aralık yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
dali
dali, @dali1
18.1.2025 23:17:52
Hayatın kırılganlığı ve insanın içsel çatışmalarını ne kadar derin ve çarpıcı bir şekilde aktarmışsınız. "Zannetmek" kelimesine yüklediğiniz anlam, hayal kırıklıklarıyla yoğrulmuş bir yaşamın özeti gibi. Geçmişin geçmemesi, her anın bir diğerine sızması ve insanın kendini bulmaya çalışırken kaybetmesi... Metnin her satırında bir melankoli ve varoluş sancısı hissediliyor. Kuş metaforu, özgürlük ve yüklerin ağırlığı arasında gidip gelen ruh hâlimizi çok güzel yansıtmış. Özellikle "zaman" ve "mekân" kavramlarına dair sorgulamalarınız, insanın sınırlı varoluşunda hissettiği çaresizliği derinleştiriyor. Bu kadar yoğun bir içsel yolculukta, kendini bulmaya çalışırken kaybolmak ve suskunlukla barışmak... Her cümleniz, insanın kendiyle yüzleşmesinin ne kadar zor ama bir o kadar da kaçınılmaz olduğunu düşündürüyor. Çok etkileyici!
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
18.1.2025 19:40:52
Her zaman ki gibi muhteşem bir konu muhteşem bir dil ile kaleme alınmış çalışmayı kutluyorum
Güney
Güney, @issiz-siir
18.1.2025 18:46:34
Nevin hanım, yine çok güzel bi iç anlatısı, her yazıda keyifle takip edip merakla okuyorum yazılarınızı, kaleminize sağlık.
Tüya
Tüya, @tuya
18.1.2025 12:06:11
Sonu gelmeyen iç hesaplaşmalarin, yergilerin, varolma içgüdüsünün ve dış dünyayla cebelleşmelerin bilançosu. Hangi birimiz içinde değiliz ki bu döngünün?

Fakat kalem, bir kurtarıcıdır burada; bir terapist işlevi görür. İnsan kalemi kavrayınca pitoresk bir bahçede bulamaz kendisini belki, ama ruhunu kemiren o yoğun düşünceler peyderpey harekete geçer ve somutlaşarak, kağıdın kalbinde yerini alırlar.
Ve evet, artık elle tutulur, gözle görülür bir kimliği vardır söylencenin. Yaşasın!

Beğenerek okudum yazınızı, Nevin hanım.

Çok tebrikler, sevgiler.
neneh.
neneh., @neneh-
18.1.2025 07:46:52
Hayata derin izlerin keşfi için kapı aralayan muhteşem bir yazım.Kutluyorum başarınızı.Mahir kaleme saygıyla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL