0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
304
Okunma

__ Hala yardım eder misin?
__ Şu suyu dök yüzümü yıkıycam.
Sonra amcam kızıyor bana, poşa diyo, o ne demekse.
__ Kız sen ne olduğunu bilmiyor musun ? Dedi gülerek halası.
__ Ben küçüğüm daha beş yaşındayım nerden bilecem?
___ Senin bilmediğin mi var bıcırık, diyerek yüzünü okşadı halası.
__ Bakalım bugün ne işler açacaksın başımıza?
___ Ya hala ben uslu bir kızım. Hem yardım edeceğim yeni evimize, amcam duvarları örerken bende ona tuğla taşıyacam.
__ Hadi bakalım, azcık yorulda bitmek bilmeyen enerjini at dışarı.
___ Tamam hala sen kahvaltıyı hazırla biz Ayşe (annem) ile ev yapacaz.
Yerden aldığı tuğlayı nefes nefese götürdü amcasına.
___ Bak amca getirdim benim tuğlamı da koy emi, evimiz güzel olsun.
Annesi kızının kucağında ki tuğlayı görünce çok tedirgin oldu.
Bir tarafına düşürür, sakatlık çıkarır diye çok korkuyordu.
___ Kızım yavaş sen taşıyamazsın onları daha çok küçüksün.
___ Banane taşıyacam bizim yeni evimiz olacak.
Elif o küçük dünyasında bir çok hayeller besliyordu.
Bir aile olmanın sevincini yaşıyor, mutlu bir aile ocağı olsun istiyordu.
Mutlu bir ailenin ilk yapı taşının sevgi olduğunu haykırırca ilk tuğlayı masum bir kalbin çocuk kalbinin koyması gerektiğini biliyordu sanki.
Ailenin temelleri atılmıştı artık.
Bundan sonra yeni bir hayat başlıyordu Elif için.
Baba ocağının temel taşını birlikte koymuşlardı.
Elif bu olanları hatırlamıyordu, sık sık annesi anlatırdı.
Elif’in doğduğu oda sonra samanlık olarak kalmıştı.
Elif doğduğunda köyde ebe yoktu, Elif den önce gelip giden bir ebe varmış onun adını vermişlerdi Elif’e...
Elif’in dört kardeşi daha doğmuştu bu evde.
Bütün aile bir odada kalıyordu.
Evlerinin çatısı yoktu, gece yağmur yağınca şıpır şıpır sular damlardı.
Annesi çamaşır leğenini suyun damladığı yere koyardı.
Geceleri Elif suyun sesinden uyuyamazdı.
Ve hayaller kurardı.
Bu hayelleri onu yoksulluktan kurtarırdı, mutluluk oyunu oynardı kendince...
Herşeyden kendine mutluluk yaratırdı.
Elif öyle yoksulluk içinde büyümüştü ki, bunu hiç dert etmiyordu bile...
Kışın sobada yakmaya odunları dâhi yoktu.
Babası ucuz yollu talaş almış onu yakıyorlardı.
Oda hemencik sönüyordu.
Odayı istmıyordu bile..
Fakat Elif’in yüreği öyle sıcacıktı ki, içindeki bu sevgi merhamet duygusu bütün aileye yetiyordu..
Onun için aile sevdiklerinin yanında olmasıydı, ister çadırda olsun, ister dağ başında nerde olduğunun önemi yoktu.
Elif bir gün yemek yapmaya karar vermişti.
Annesine sürpriz yapmak istedi.
Henüz 6, 7 yaşlarında küçük bir kızdı daha.
Yengesi bahçede sobayı yakmış yemek pisiriyordu.
Rica etti yenge bende yemek yapayım mı şu kenarda dedi.
Oda tâbi yap kızım dedi.
Tencereyi getirdi su ve bulgurdan başka hiç bişey yoktu.
Ne yağ vardı ne salça.. Tuz atmayı da unutmuştu. Akşam annesini gelince sevinçle karşıladı onu. Yemek pişirdim diye annem beni sevsin güzel davransın istiyordu.
Bir kaşık aldı yemekten bu ne kızım ne tuzu var ne biberi diye geri bıraktı.
Elif’in üzüldüğünü görünce, hadi kardeşlerini çağrıda yiyelim dedi.
Biraz tuz ekledi yemeğe hep beraber yediler.
Yemeğin lezzetinin tuzunda biberinde olmadığını o gün anlamıştı aile...
Sıcacık bir yuvanın sırrı sevgiden geçiyordu...
Necla Polat Hasbutcu ✍️
5.0
100% (1)